#Seksendört - Dokunma
Güne mutsuz uyandım. İçimdeki mutsuzluk anbean büyüyordu ve ben onun önünde bir engel gibi duramıyordum. Ne kadar daha böyle devam edebilecektim?
Derin bir nefes aldım, ardından elimi yatağa dayayıp doğruldum. Sırtımı yatak başlığına yasladığımda bacaklarımı karnıma iyice çektim ve gözlerimi yumdum. "Allah'ım ne zaman bitecek bu?"
Dakikalar sonra telefonum çaldı ve bu sefer Çağla'nın aramasını reddetmedim. Onunla konuşmak öyle iyi geldi ki... Fakat ilk kez ondan bir şeyler saklıyor ve bu nedenle huzursuz oluyordum. Göktuğ ile konuştuğumu herkes biliyordu. Anlaşılan Göktuğ bunu söylemek de sakınca görmüyordu fakat Çağla beni uyarma ihtiyacı hissetmişti. Ben evli ve hamile bir kadındım. Ona ümit vermek değildi bu. Sadece...
Ondan boşanmak istemem Çağla'yı şüphelendirmişti fakat sessiz kalmıştım. Bebeğim doğana kadar burada kalacaktım fakat son olanlardan sonra onunla bir gün fazladan beraber olamazdım. Ondan korkmaktan ziyade benim yapabileceklerim bana bu kararı verdirtmişti. Kendimi onu yanında tanıyamıyordum. Yalan söylüyor, hakaretler yağdırıyor, küfür ediyor, nefret ve öfkeyi aynı anda duyuyor ve delirecek gibi oluyordum.
Kafamdaki düşüncelerle duşa girdim, ardından üzerime günlük kıyafetlerimden geçirip kapıya yöneldim. Kulağımı dayayıp evi dinlediğimde karşılaştığım sessizlikle odamdan çıktım. Gitmiş miydi? Merakıma engel olamayıp odasına doğru yürüdüm ve önce dinledim, ardından odasının içine bakmamla dün geceden beri evde olmadığını fark ettim.
Aceleyle odadan çıkıp ardımdan kapıyı kapattım ve merdivenlere yöneldim. Aşağı kata geldiğimde gözlerim anında etrafı inceledi. Evde değildi. Evin savaş alanı gibi olduğu gerçeğini bir türlü görmezlikten gelemiyordum.
Derin bir nefes aldım ve mutfağa yöneldim. Kendime doyurucu bir tane sandviç hazırladım. Yanına da bir bardak portakal suyu bırakmamla radyoya yöneldim. Güzel bir yaz şarkısı kulağıma akın ederken karnımı doyurmaya başladım. Olması gereken buydu. Yaz şarkısı, gülümsemek, kahkaha atmak... Biz ne yapıyorduk? Savaşıyorduk.
Mutfağı toparlamamla gözlerim yine etrafa odaklandı. Ne zaman gelirdi acaba? Merak duygusu yavaş yavaş bedenimi esir alırken alt dudağımı ısırdım ve merdivenlere yöneldim. Hızla yukarı kata çıktım ve direkt odasına girdim. Nefes nefese kapıyı hafifçe arkamdan kapattım ve odasını incelemeye başladım.
Komodinin üstündeki parfüm şişelerinden bir tanesini alıp burnuma götürmemle yüzümü buruşturdum. Resmen o kokuyordu! Yerine bırakıp yatağın yanındaki küçük komodinleri karıştırmaya başladım. Önemsiz birkaç dosya ve kitaptan başka hiçbir şey yoktu. Diğerinde ince bir fotoğraf albümü çıkmıştı. İçine bakmamla ailesiyle olan resimleri gördüm. Kaşlarım kaldırıp yerine bıraktım. Kıyafet dolabını açıp bakmamla göz devirdim. Siyah, siyah, siyah... Diğer renklerden çok, çok az vardı. Bir şekilde burada kalmadığına dair bir düşünce üşüştü aklıma. Sanki sadece birkaç aylığına gelmek zorunda kalmış ve bu yüzden burayı tutmuş gibi bir havası vardı. Hiç özel eşya denen bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
RomanceTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...