Tek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi.
Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın...
Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam...
Geçmiş onları...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
#Cem Adrian & Aylin Aslım - Herkes Gider Mi?
En mutlu yıllarımı geçirdiğimin evin önünde beklerken bedenim tir tir titriyordu. Hiç ilgimi çekmemiş olan ayrıntıları inceledim, aklıma kazıdım. Bu bahçede ne kadar çok koşup düşmüştüm. Kapının kenarındaki çiçekleri kendi ellerimle dikmiştim. Biraz gireceğim kapıya kaydı gözlerim. Bu kapının önünde böyle rahatsızca beklemek... Kendime evime değil de, sanki yabancı bir eve girmek üzere gibiydim. Oysa bu ev bana ait değil miydi?
Ailemin, canımdan çok sevdiğim insanların beni böyle kabul etmesini diliyordum. Tek dileğim buydu. Yaptığımın affı yoktu belki ama bana sırtlarını dönmeleri ihtimalini düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Çok büyük bir istek olabilirdi fakat benim de kanatlarım acımasız koparılmıştı.
Dizlerimin titremesine aldırmadan adımlar atmaya başladım. Elimdeki anahtarı kiline soktum, ardından kendimi yavaşça içeriye attım. Anahtarımı komodinin üzerine bıraktım. Sanki bir daha hiç kullanamayacakmışım gibi... Salonun kapısına gelmemle onları gördüm. Annem geleceğimi bildiği için bana özel sofra hazırlamıştı. Babam ise gazetesini okuyordu. Haftalardır onları görmemiştim. Gözlerim yavaş yavaş dolarken, yutkundum.
Annem kafasını çevirip beni görmesiyle, "Lina! Güzel kızım benim! Gel buraya!" deyip kollarını iki yana açmasına rağmen kıpırdamadım. Annemin yüzündeki gülümseme anbean solarken beni süzdü ve bir şeylerin ters gittiğini anladı.
"Lina? Kızım? Ne oluyor? Neden öyle duruyorsun?" deyip gazetesini kenara bırakan babama baktım. En zoru o olacaktı çünkü onun düşüncelerini en iyi ben bilirdim.
"Ben... Size bir şey söylemek zorundayım."
"Güzelim... İyi misin sen? Bembeyaz olmuşsun," diyen annem yanıma gelerek elime dokundu. Anında dokunuşundan koptum. Dayanamadım ve çaresizce ağlamaya başladım. İkisi de endişeyle bana yaklaşmak istedi fakat yeniden uzaklaştım ve aramızdaki mesafenin değişmesine engel oldum.
"Lina? Ne oluyor kızım? Bizi korkutuyorsun... Kaç haftadır eve bile gelmedin. Sonra böyle bir vaziyette geliyorsun. Bir şey mi oldu? Hadi söyle bize..." Alt dudağımı sertçe ısırıp hıçkırıklara boğulmamı engellemek isterken kanattığımın farkında bile değildim. Endişeyle bana bakan anneme çaresizce omuz silktim.
"Anne..." Titrek bir nefes çektim ciğerlerime.
"Kızım neyin var senin böyle? Bak ben gerçekten endişeleniyorum artık!" Babama döndüm ve onun gözlerine bakarak, "Ben size bir şey söylemek zorundayım ama çok korkuyorum..." diye fısıldadığımda sol yanıma inen darbeyle nefesim kesildi.
Babam endişeyle bana doğru birkaç adım attı ve gözlerime dikkat kesilip, "Bizi endişelendiriyorsun kızım. Hadi söyle, Lina!" diye soludu.