#Mark Eliyahu - Tribe
Avuç içlerimden koparılan hayatıma öylece bakıyordum. Hayal kırıklığı öyle yoğun bir duyguydu ki, anlam veremiyordum. Omuzumda yumuşak bir dokunuş hissettiğimde umursamadım. Herkesin gitmesini istiyordum. Herkesin beni terk etmesini istiyordum. Ailem gibi silmelerini istiyordum. Göktuğ gibi sorgusuz sualsiz vazgeçmelerini istiyordum. Karan gibi acımasızca davranmalarını istiyordum. Hayatımda en değer verdiklerim beni teker teker yıkıp geçiyordu. Bunun sebebi ne olabilirdi?
"Lina..." Kulağıma dolan ses tonundaki endişe gülmeme sebep olabilirdi. Eğer yüz hatlarım buz tutmasaydı. Kafamı yavaşça kaldırdım ve birkaç santim mesafemde duran yüzünün her bir zerresini bomboş gözlerle gezdim. Gözlerinde dakikalar önce kendisini esir alan öfkenin kırıntılar vardı. Öfkenin yanında bir de pişmanlık vardı. Birkaç gün önce olsaydı, onun pişmanlığı beni de istemsizce üzebilirdi fakat şimdi... Umursamadım. Acımasızlığını zihnimden silemezdi.
Elimle yerden yardım alarak kalktım. Ona dokunmadan bavula doğru ilerledim ve içinden bir tişört ve kot pantolon aldım. Sehpanın üzerindeki telefonumu da kavrayıp hiçbir şey demeden banyoya yöneldim. Duşa kabinin içindeki suyu açtım, ardından telefonla kendime en yakın duraktan bir taksi çağırdım. Üzerimdeki kıyafetleri teker teker çıkardım ve çırılçıplak kaldım. Aynadan gözüme çarpan şeyle kalakaldım. Önce boynumdaki kolyeyi, ardından parmağındaki yüzüğü ve alyansı çıkardım. Kendimi duşa kabinine atarken buz gibi soğuk suyun tenime değmesiyle irkildim ama sessiz kaldım. Titriyordum ve bunun sadece tenime değen soğukla alakası yoktu. Uzun bir süre öylece durdum fakat sonra yeteri kadar zamanın geçtiğini anlayıp duştan çıktım, ardından hızla üzerimi giydim.
Banyo kapısından çıktığımda onun salonda düşünceleri bir ifadeyle oturuyor olduğunu gördüm. Kafasını ellerinin arasına almıştı. Kapının sesini duymasıyla anında ayağa kalktı ve bana yaklaşmak için birkaç adım ilerledi. Ona bakmadan yatağın kenarındaki çantamı omuzumdan geçirdim. Çıplak ayaklarıma bavuldan çıkan sandaletlerimi geçirirken tamamen yanıma geldi fakat sessizliği sürüyordu.
Doğruldum ve yüzüme düşen saçlarımı geriye attım, sonra hiçbir şey demeden kapıya yöneldim. Kapının kulpunu indirip kendime doğru çekmemle kolumda onun elini hissettim. Ve zıvanadan çıktım.
Öfke dolu gözlerimi onun gözlerine çevirip dişlerimin arasından bir soluk bıraktım. "Dokunma bana!" diye öyle bir bağırdım ki, kendim bile şaşkınlığa sürüklendim. "Bir daha bana asla dokunma! Sakın! Senden, sana ait her şeyden iğreniyorum! Sen... Sen hiçbir şey bilmeyen, duygusuz bir adamsın! Sen sadece kendini düşünen, adi, şerefsiz bir adamsın! Senden nefret ediyorum! Böyle bir adamla olduğum için kendimden de nefret ediyorum! Sana tahammül edemiyorum artık! Benden uzak dur, Karan! Bu evlilik ya böyle devam edecek ya da bitecek! Şimdi o lanet olası elini çek ve yıkıl karşımdan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
RomanceTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...