8. BÖLÜM

281 21 20
                                    

Ne güzel multi diyerek kendini tebrik eden yazar :)♡♡

Ağrıyan bir baş, hareket etmekte güçlük çeken kollar ve sürekli bende buradayım diye sızlayan bir bel ile insanlar ne kadar sağlam durabiliyorsa bende o kadar sağlamım işte. Yetmez gibi bir de okula gelmiş beden eğitimi dersine giriyorum. Bütün evin temizliği Pazartesi gününden beridir bende ve ben kelimenin tam anlamıyla yorgunluktan ölüyorum.

Takla atma sırası bana geldiğinde tutulmuş bacaklarımla hızla koştum ve minderin üzerine kendimi atıverdim. Iki sınıflı olan spor salonu kahkahaya boğulurken benim umrumda olmamıştı rezilliğim. Bugün beni buradan kaldırmayın ve bende öylece yatıyım. Zira feci halde yorgun ve uykusuzum. "Bayan Lovato! Kendinize gelin!"diyen Bay Anderson'ın dediklerini yapmak isterdim ama-hayır! Ben bugün burada kalmak istiyorum. Lütfen rahat bırakın beni!

Biri gelip beni omuzlarımdan tutarak kaldırdı ve sol kolumu kendi boynuna attı. Gözümü hafif araladığımda bunun Nick olduğunu görmek içimi rahatlattı. Sonra diğer kolumda başka bir boyna geçti. Tanrım! Kaç boyunlu bu çocuk? Herneyse! En azından beni taşıyabiliyor, değil mi?

"Nedir bu kızın hali böyle?"diye olgun bir kadın sesi doldu kulaklarıma. Bağırma kadın! Uyumaya çalışıyorum burada. "Hemen yatırın şuraya!"dedi telaşla. Yatırın! Yatırın! Hemen yatırın beni! Uykuya ihtiyacım var benim.

Rahat bir yere koyulduğumda hemen kıvrıldım ve kendimi uykunun eşsiz kollarına bıraktım.

Çok geçmeden kulağımda sert bir ses dalgası ve sırtımda ise bir dürtülme hissettim. "Biraz daha kibar ol Joseph!" Derin bir nefes verme sonrasında ismim yumuşakça söylendi. "Demi... uyanman gerekiyor. Kalk hadi." Ses o kadar güzeldi ki aklıma babamın beni sabahları uyandırışı geldi.

Yavaşça sesin sahibine döndüğümde gördüğüm şey karşısında şaşkınlıktan dilim tutuldu. O ise bana tatlı tatlı gülümsüyordu. Ben ona bakmaya devam ederken onun gülümsemesi yüzünden yavaşça silinmeye başladı. Gülümseme iyice kaybolduğunda yerini hafif sinir kırıntılarına bıraktı. "Kalksana!"dediğinde hemen doğruldum olduğum yerde. Karşısında dimdik durduğumda revirdeki hemşireye döndü ve gülümsedi yine. "Iyi günler dileriz Bayan Pie."deyip bileğimden tuttu ve beni revirden çıkardı.

Koridor boyunca o nereye çekerse bende oraya gittim ve bileğimin acısını görmezden gelmeye çalıştım. Geldim de bileğimin acısı geçmek yerine daha da şiddetlenmeye başladığında hızla bileğimi kurtardım elinden. Öfkeyle arkasına dönüp bana baktı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"deyip bileğimi ovuşturdum. "Yürü başımın belası!"deyip diğer bileğimden tuttu ve çekiştirmeye devam etti. Okuldan çıkıp bir motorun yanına doğru ilerlemeye başladık.

Güneşin bulunduğu konumdan saatin çok ilerlediğini farkettim. Belki de okulun bu kadar sessiz olmasının sebebi çoktan bitmiş olmasıdır. "Çantam! Çantamı unuttum."dedim hemen. Ukala saatine baktı ve göz devirdi. "Bir kaç dakikaya gelir."deyip motora yaslandı. Onunla birlikte beklemeye başladım. Çok geçmeden zil çaldı ve okul boşalmaya başladı.

Bekledik. Bekledik vee bekledik. Ne kadar da fazla öğrencisi var bu okulun!? Her çeşit insanı da barındırıyor üstelik. En sonunda elinde çantam olan Nick kalabalığın arasından çıkıp yanımıza geldi ve çantamı bana uzattı. Çantamı alıp taktım ve Nick'e iyi günler dileyip okul bahçesinden çıkmak için yürümeye başladım.

Iki adımı daha yeni atmıştım ki kolumu bir el kavradı ve beni yürüdüğüm yönün tersine çekmeye başladı. "Hey!"deyip çektim kolumu. "Öyle her istediğinde beni tutup çekiştiremezsin. Insanca konuşmayı öğren önce!"deyip onu takip ederek Nick'in yanına gittik. Joe motorun üzerindeki deri ceketi giydi ve motora bindi. Eline kaskını aldığında bana bir bakış attı. "Ne?"dedim bakışlarına karşı. "Bütün gün seni bekleyemem. Bin hadi!"dedi sıkılganca.

Korkuyla Nick'e baktım. "Ne diyor bu?" "Sadece eve bırakacak seni Demi. Hadi. Seni öyle tek başına evine gönderemem."dedi Nick. "Delirdin mi sen? Öldürür bu beni. Hem görmüyor musun? Başkasının motorunu çalıyor ve sen buna göz yumuyorsun!"dedim şaşkınca. Belki birazda kızgınlık vardı. Nick benim Joe'dan hoşlanmadığımı bilirken beni bilerek onun kollarına atıyordu.

Bakın sizin şirin kavganızı dinlemek isterdim ama benim işlerim var. Ya benimle gelirsin ya da yolda tekrar uyur kalırsın."dedi Joe motorun üzerinden.

Nick motorun arkasındaki ikinci kaskı alıp bana uzattı. "Hadi Dems! Lütfen! Seni merak etmek istemiyorum."dedi Nick üzgünce. Dems de ne demek? Kısa bir süre bakıştıktan sonra göz devirdim ve Nick'in elindeki kaskı aldım.

"Arkadaş edinmekten nefret ediyorum. Senden de nefret ediyorum Nick! Simon! Sen tanrının cezasısın!"deyip kaskımı taktım ve motora bindim. "Bende seni seviyorum Dems ve teşekkür ederim."dedi Nick ve ayrıldı bizden. "Yolda polis falan çevirmez, değil mi?"dedim Joe'ya. "Sen sıkı tutun. Gerisini ben hallederim."deyip motoru çalıştırdı Joe. Herkes bize bakarken bende onlara baktım. Alaina'nın kıskançlık dolu bakışları arasında okuldan uzaklaşmaya başladık.

Nasıl bölüm ama? Hadi neler düşündüğünüzü yazın. Bende merak ediyorum düşüncelerinizi ve ayrıca fikirlerinizi. Bu hikayeye bir şeyler katabilirsiniz. Bundan çekinmeyin :)

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin