30. BÖLÜM

270 23 28
                                    

Ya bazen canım çok sıkıldığında bu resmi açıp gülüyorum ben. Sizinle de paylaşmak istedim :)

Kapıyı açar açmaz yüzüme çarpan sonbahar havası içimi ürpertti. Ağaçlar rengini farklı tonlara çevirirken esen rüzgarla birlikte süresini dolduran her bir yaprak düşüp adımların altında ses çıkarıyordu. Ben bu zaman kadar her mevsimi sevdim sanırım. Her birinin ayrı güzel olduğunu biliyorum ve soğuktan donup sıcaktan bayılsam bile yine de her doğa olayına aşığım.

Evin o uzun sokağını bitirip köşeyi döndüğümde kocaman bir bedene çarptım. Başımı kaldırmamla Joe'nun gülümseyen suratını görmem bir oldu. Çarpmanın etkisiyle çattığım kaşlarımı düzelttim ve "Günaydın!"dedim. "Erkencisin!"dedi selamımı duymadan gelip. Sözde ilişkimiz başladığından beri bıkmadan usanmadan beni evden alıp okula götürüyor ve okul çıkışlarında evime geri getiriyordu. Bu yüzden Alaina ile vakit geçirmiyor ve onunla birlikte Abe'i de sürekli ekiyordu. Aramızdaki tartışma ya da kavga hiç durmamasına rağmen bugün keyifsizdim.

"Sende öyle."deyip kaşlarımı çattım tekrar. "Ne zaman geldin sen?"diye de hemen ekledim. Gerçekten de erkenciydi bugün. "Çok olmadı."deyip omuz silkti ve arabaya doğru yürüyüp kapıyı açtı. Derin bir nefes verdim. "Yürümek istiyorum. Hava alacağım biraz. Okul bahçesine geldiğimde buluşuruz ve sevgili olduğumuzu herkese göstermeye devam ederiz, olur mu?"dedim ve kaldırıma çıkıp yürümeye başladım.

Gökyüzündeki kasvete bakıp derin derin nefesler aldım. Yağmur yağsa ne güzel olur! Şu an yağmurun altında ıslanmayı çok istiyorum.

Sağ tarafımda benim hizamda yürüyen kişiye baktım. Sessizce yürüyordu. Az sonra yanımızdan arabası geçip gittiğinde tekrar ona döndüm. "Neden arabanı gönderdin? Okulda buluşacağımızı söylemiştim." "Hava alacağım."deyip ellerini cebine soktu ve yürümeye devam etti.

Aynı kaldırımda yürümemize rağmen birbirimize bakmamak için kendimizi zorluyorduk. Ikimizde konuşmak istememize rağmen oluşan sessizliği bozmuyorduk.

Rüzgarla sallanan ağaçların kurumuş dalları da bir o yana bir bu yana sallanırken birbirlerine çarpıp sesler çıkartıyor ve havanın aslında olduğunda daha kasvetli olduğunu hissettiriyordu. Bu havayı sevmeme rağmen beni kötü düşüncelere itiyor ve negatif düşünmemi sağlıyordu.

"Ev nasıl gidiyor bakalım?"dedi ağaçlara bakarken. Gülümsedim. "Boya yapmak yormuş Alaina'yı. Eve geç geldi ve erkenden uyudu. 1 haftadır oldukça rahatım."dedim. "Kütüphanenin de temizliğe ihtiyacı var biraz."dedi o da gülümseyerek. "Joe bunu bende halledebilirdim. Sen karışmasaydın keşke."dedim. Böyle şeyleri hep kendim hallediyordum. Bu kez öyle olmadı ama. Joe cevap vermek yerine sessizce yürümeye devam etti.

Hala birbirimize bakmıyorduk yürürken. "Yine de teşekkür ederim."dedim bundan yararlanıp. "Her kötü davranışın bir cezası olmalı."dedi kaşlarını çatıp.

Kaşlarını çatmasının sebebi kızgınlık değilde sanki çok düşünceli olmasıydı. Son günlerde Joe'yu daha dikkatli izliyordum. Ani ruh hali değişimlerinin artık ne anlama geldiğini biliyordum ya da bildiğimi sanıyordum. Mesela sinirlenince dişlerini sıkıyor ve bu yüzden çenesi kasılıyordu. Ellerinden birini de mutlaka yumruk yapıyordu. Gülerken ise bunu hakkını vererek yapıyordu. Gözlerinin içine kadar gülüyordu.

Alaina'nın bana son yaptığı şeyin cezasını Joe veriyordu ve konu ne zaman açılsa kapatmaya çalışıyordu. Bunu neden yaptığını hala bilmiyordum.

"O gün Simon'la ne konuştunuz?"dedim birden. O günden tek hatıra Alaina değildi. Biraz düşündükten sonra cevap verdi. "Seninle çıkıyor olmam konusunda biraz söylendi. Tipik baba hareketleri işte!"dedi kısaca. "Sen ne dedin?" "Bende tipik şeyleri söyledim. Sana asla zarar vermeyeceğimi, hep koruyacağımı ve seni hep seveceğimi falan söyledim."dedi gülümseyerek. Yaptığı şey hoşuna gidiyordu galiba. Bana da komik geliyordu. Tipik baba ve tipik sözler... "Her şey tipik. Biz öyle değiliz."dediğimde gözlerime baktı.

Gülümseyip önüme döndüm ve yürümeye devam ettim. Az sonra koluma girdi. Bu kez hırçınlık yapmadım. "Bu bir oyun olmasaydı yani zorunda olmasaydın benimle gerçekten çıkar mıydın? Gerçek beni sever miydin?"

Cümleyi algıladığımda hemen ona döndüm ve gözlerine baktım. Çok farklıydı. Sanki cidden soruyormuş gibi. Gülümsedim ve durup çantamı kurcaladım. Içindeki belleği çıkarıp cebine koydum. "Baskı altındayken düşünemiyorum."dediğimde karşıya bakıp zorla gülümsüyormuş gibi gülümsedi.

Bu kez koluna ben girdiğimde sessiz bir şekilde yürümeye devam ettik. Bugün dışarıdan gerçek sevgililer gibi görünüyorduk ve bu benim canımı ilk defa sıkmıyordu. Sinirlendirmiyordu. Kızdırmıyordu. Joe'yu sanki kendime yakın hissediyordum bugün.

"Şifreyi bilmiyorsun değil mi?"dediğinde başında biraz düşünsem de dosyanın şifresini sorduğunu anlamak zor olmadı. "O dosya babamdan kaldı bana. Tabiki biliyorum Joe ama babamla aramızda bir anlaşma var. Kendimi en güçsüz hissettiğim anda izlemem üzerine bana yemin ettirdi. O gün verdiğim sözü hatırladığım için izlemek istemedim."deyip etrafa bakınmaya devam ettim. Bu yalanı son anda nasıl bulduğuma inanamadım. Ona yalan söylemek ilk defa tuhaf hissettirdi beni ama gerçeği kendim öğrenmeden önce kimseye söyleyemezdim doğruları. Joe ise sesini çıkarmadan yürüyordu kolumda.

"Sen dosyalarda bir ilerleme kaydedebildin mi peki?"dedim onun sorunlarını hatırlayıp. "Bir kaç şey daha buldum senden sonra ama senin benim işlerime burnunu sokmaman gerekiyor."dedi ciddice. "Bu da ne demek şimdi?"dedim şaşkınlıkla. "Kişisel işlerime karışma. Kendi işlerimi kendim halledebilirim."derken bile hala bana bakmıyordu.

Sinirlenip çıktım kolundan. Sonunda bana baktığında okul bahçesine yaklaşmıştık ve bu hareketim yoldakilerin dikkatini çekmişti. Hiçbir şey söylemeden yürüyüp gittim yanından. Çok geçmeden önüme geçti ve omuzlarımdan tutarak durdurdu beni. "Demi seni kırmak istemiyorum ama bu bir aile meselesi ve senin bu konunun dışında kalman gerekiyor."dediğinde yüzünde inanmam gereken bir ifade vardı. Gerçekti. Ciddiydi ama ona tabiki de inanmayacaktım.

"Benim özel hayatım, aile meselem senin bilgisayarında dururken sen bana müdahale edebiliyorsun ama!"dedim kızgınca. Ellerini kaydırıp elimi buldu ve sıkıca tuttu. "Konu kapandı. Hadi seni sınıfına bırakayım."dedi sakince ve okula doğru çekiştirdi beni.

Ikimiz de suratlarımızdan kızgınlık ve üzüntü akıtarak okul bahçesine girdiğimizde herkes merakla bizi izliyordu.

Çok bölüm oldu değil mi? Sakin bi bölüm olsun istemiştim yazarken. Neyse. Bir sonraki bölümün gelmesi de uzun sürer sanırım. Benim uzun sürelerimi falanda biliyorsunuz :D neyse görüşmek üzere

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin