46. BÖLÜM

263 22 25
                                    

Bu geceki son bölümümüz hanımlar 😧Yarın okul var diye yetiştirmek için çok çabaladım.

Bir de şunu söyleyeceğim. Ne zaman içime sinmedi ya da keyifsizim desem siz o bölümü beğeniyorsunuz. Beni şaşırtıyorsunuz😅

Ve maalesef pastayı aramaya vaktim olmadı. Böyle kabul edin multiyi😊

Alçıdan çıkan kolumu rahatça hareket ettirmeye başladığımda odadakilerle birlikte gülümsedim. "Ilk bir kaç gün çok yüklenme koluna."diyen doktora gülümseyerek başımı salladım. "Geçmiş olsun."deyip çıkan alçılarımı bir kaba doldururken "Teşekkür ederim."dedim ve zıplayarak yerimden kalkıp bana gülümseyen Simon'a alçıdan henüz çıkarılmış olan sol kolumla el salladım.

"Hadi gidelim."diyerek bizi odadan çıkardığında yanımda sadece Abe vardı. Koridorda yürürken kendi kendime kıpırdanıp dans etmemi bastırmaya çalışarak hastaneden çıktım. Kapı önünde montumu giymeye çalışırken sevinçten kullandığım kolumun uzun zamandır kullanılmayışının getirdiği uyuşukluk sayesinde hemen acıdığında sistemli olarak yüzümde buruştu.

Abe montumu elimden alıp giymem için tuttuğunda ona burukça gülümsedim ve giyinmeye çalışırken önüme duran arabaya baktım. Içinden Nick çıkıp bana baktı ve üzgünce "Kaçırdık!"dedi. Sevinçle boynuna atladım. "Olsun! Sonuna da olsa yetiştin!"deyip sarıldığımda sürücü tarafından Joe çıktı. Ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakmadan Simon'a selam verdi.

"O zaman bunu kutlamaya gidebiliriz değil mi?"diye sevinen Nick'e çevirdim bakışlarımı. Kutlama mı yapıyoruz? Harika! Simon'a baktığımda başını sallayıp izin verince ona bir öpücük gönderdim. Sevinçle arabaya binerken Joe Simon'a doğru yürüdü. "Benim ufak bir işim var. Size daha sonra katılırım."dedikten sonra Simon'a "Beni bir yerlerde bırakabilir misin?"diye sordu. Simon başını olumlu anlamda sallayınca arabaya binip kapıyı sertçe kapattım.

Dün beni koruyan adamın bugün bana bakmaması üzmüştü biraz. Suyumu içerken bile gözlerini ayırmaması, yüzümü yıkarken saçlarımı tutması sonra kurulaması...

Yok! Yok! Ben erken kaptırdım kendimi. Hem onun bir sevgilisi yok mu? Ben niye üzülüyorum ki bu haline? Her zamanki Joe işte. Dün evimin başına gelenlerden sonra biraz şevkat gösterdi ve bitti. Ötesi yok.

Bir de kalkıp onu korumayı düşündüm. Ben nasıl yardım edebilirim ki ona?
- Flashback -
Joe arabasını durdurduğunda Simon kapıda beni bekliyordu. Hemen arabanın kapısını açıp inmeme yardım etti ve kocaman sarıldı. Bende ona sarıldım. "Teşekkür ederim Joseph!"dediğinde ayrıldık. Joe elindeki çantamı bana uzatırken "Nasıl olmuş?"diye sorunca "Daha sonra konuşuruz."deyip lafı geçiştirdi Simon. "Pekala. Hoşçakalın."dediğinde ikimizde başımı salladık ve Joe yanımızdan ayrılınca Simon beni içeri getirdi.

"Odanı biliyorsun."dediğinde "Bilgisayar!"dedim hemen. Simon kaşlarını çatıp bana baktı. Ses çıkarmayınca masanın üzerindeki laptopunu getirdi. Elindekini alıp hiçbir şey söylemeden odama çekildim ve kapımı kilitledim. Bilgisayarı açıp çantamı kurcaladım hemen ve cüzdanımı buldum.

Neyseki şu küçük şey hala cüzdanımdaydı. Beklemeden bilgisayara taktığımda içindeki dosyam bana merhaba dedi.
- Flashback sonu -

"Dems!"diyen Nick'le birlikte kendime geldiğimde araba çoktan hareket etmişti. "Evet?" "Kendinde misin sen? Sesleniyorum sesleniyorum duymuyorsun!"dedi asabice. "Dalmışım Nick! Ne diye kızıyorsun ki?"deyip bende kızdım. Aslında bu kızma şeysi kesinlikle kendini koruma mekanizması. Bir de Joe faktörü var.

Dün benimle ilgilenen insanın bugün kutlama yapmaya gelmesini istemek çok şey mi tanrı aşkına! Neden uyuzluk yapıyor sanki!

"Heeey! Bir tartışma daha kaldıracak durumda değilim. Yeterince doldum o yüzden gidilecek yeri ben seçiyorum."deyip önüne dönen Abe oluşması muhtemel kavgayı başlamadan bitirdi. Bende pencereden dışarıyı seyretmeye başladım.

Sık trafiğin şu soğuk günde bile sıkışık olması sinirlerimi iyice alt üst etti. Nihayet araba park edildiğinde hemen arabadan inip karşımızdaki kafeye girdim ve üzerimdeki montu çıkarıp ısınmaya çalıştım. Hafif bir ürperti gelse de kollarımı vücuduma dolayıp kendimi kısa sürede ısıttım ve benden sonra gelen Abe ve Nick'e bir adet neşe kaynağı oldum.

Yaptığım şebekliklerle onları güldürmeyi başardığımda Nick karnını tutarak zar zor konuşmaya çalıştı gülmelerinin arasında. "Dems inan bana Joe'dan hiçbir farkın yok!" Bunu söyler söylemez üzerime bir mutsuzluk çöktü. Şimdi ne yeri ne de zamanıydı.

"Nick beni adım Demi. Dems değil."deyip yerime oturdum. "O zaman Demi'nin pastasını keselim diyorum ben."dedi Abe. "Ne? Pasta mı?"diye sevinçle şakıdığımda cümlelerimin sonunu uzatmıştım. "Alçını çıkarman şerefine pasta kesmeyi düşündük. Yani aslında Joe düşündü ama fikri benimseyip ona vermemeye karar verdik Abe ile birlikte."dedi Nick Abe'e gülümserken. "O zaman pastamı kesmek istiyorum!"deyip el çırptığımda "Önce yapmamız gereken küçük bir konuşma var."diyen tanıdık sesle birlikte yanımızda iki kişi belirdi. Joe ve Summer.

Benimle kutlama yapmasını istediğim adam yanında yeni sevgilisiyle geliyor ve beni bir konuşmaya davet ediyor. Üzgünüm! Buraya kadar!

Yerimden kalkıp montumu ve çantamı elime aldım. "Ben gidiyorum. Pastayı Summer keser nasıl olsa!"deyip Summer'la Joe'nun ortasında geçtim.

Günler öncesinde beni hırsızlıkla suçlayan insanla bir konuşma yapmamı istiyor. Hah! Her şey bir yana işim var diyerek ayrıldığında işinin Summer olduğunu düşünmemiştim. Işte bu daha fazla hayal kırıklığına uğrattı beni.

Kapıya yaklaşıp montumu giymek için durduğumda karşımda Joe belirdi. "Konuşma senin için. Sen sadece dinleyeceksin."dediğinde hayır anlamında başımı salladım. Birazcıkta olsa mutluyum ve onu Summer uğruna bozmak istemiyorum. "Benim için. Lütfen!"dediğinde duraksadım ve bugünkü ilk hatamı yaptığımı hissettim. Bıkkın bir nefes verip içeri geçtim ve kendimi koltuğa atıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Yerden başka hiçbir yere bakmayıp konuşmalarını bekledim.

Summer başladı. "Kolyemi buldum. Dolabımın bir köşesine sıkışmış. O gün soyunma odasında olanlar için üzgünüm."dediğinde stresten sallanan ayağım durdu aniden. "Yani özür dilerim."dediğinde sesi biraz sert çıkmıştı. Başımı yavaşça kaldırıp Abe'le göz göze geldim. Bana gülümseyince Nick'e döndüm. Nick'te omuz silkip haberinin olmadığını açıkça belli ettiğinde yüzümdeki tek bir mimiği bile oynatmadan Summer ve Joe'ya döndüm.

Joe Summer'a sertçe baktığında "Beni affedebilir misin?"dedi Summer başını eğerek. Keskin bir bakışla Joe'ya tekrar döndüğümde açıklama yapma girişiminde bulundu. "Istersen affetmek zorunda değilsin. Cezasını da sen verebilirsin. Ne istersen yapacak."diye beni uyardı.

Kısa bir sessizlikten sonra "Affettim."dedim. Hepsi de şaşkınlıkla bana baktığında Joe "Ama-"diyemeden sözünü kestim. "Affettim." "Pekala. O zaman ben Summer'ı-" "Ben gönderirim."deyip yerimden kalktım hemen.

Summer'ın koluna girdim ve kapıya doğru yürümeye başladık. "Hatırlıyor musun Summer seni kıskandığımı söylemiştin ve hırsızlığı da bu yüzden yaptığımı düşünmüştün."dediğimde dışarıya çıkmıştık. "Evet. Hatırlıyorum."dediğinde gelen taksiye el kaldırdım. Taksi gelip yanımıza durduğunda Summer'ın kapısını açtım.

"Seni hiç kıskanmadım ve eşyalarına da ihtiyacım yok ama şunu aklına kazımanı istiyorum. Joe hep beni sevecek."deyip gülümsedim ve Summer'ı arkamda bırakıp kafeye doğru koşmaya başladım.

Yeni yeni yağmaya başlamış olan karı saçlarımdan temizleyip içeriye girdiğimde bir elinde pastamı diğer elinde bie kaç tane balonu tutup bana gülümseyen Joe'ya doğru gülümseyerek yürüdüm.

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin