40. BÖLÜM

238 21 20
                                    

"Abe ben daha fazla rahatsızlık vermek istemiyorum. Eve gideyim artık."dedim oturduğum yerden bilmem kaçıncı kez kalkarken. Abe elleriyle omuzlarıma baskı yapıp beni yerime tekrar oturttu ve o da bunu bilmem kaçıncı kez yapıyordu.

"Şunu söylemeyi bırak artık Demi. Rahatsızlık falan vermiyorsun. Nick çantanı getirene kadar burada bekleyeceksin. Hem paran olmadan eve nasıl döneceksin?"dediğinde başımı eğip bir kez daha sinirlendim Joe'ya. Buna gözlerimdeki acı da eklenince sinirim ikiye katlandı. Pis domuz hem dosyamı sildi hem beni okulda rezil etti hemde bu hale düşürdü!

Yanımda oluşan ağırlıkla kafamı kaldırdığımda Abe'in yanıma oturmuş olduğunu gördüm. Stresli bir hali vardı. Bana bakmıyordu ama elleri dizlerini tutuyordu.

Kesin Joe'ya ne söyleyeceğini düşünüyor. Sonuçta Joe'nun en yakın arkadaşı.

"Demi sana bir şey sormak istiyorum."dediğinde ben konuştum. "Biliyorum. Joe'yla bozuşmanı istemiyorum. Bence de gideyim ben."deyip tekrar kalktığımda bıkkın bir nefes verip tekrar yerime oturttu beni. "O değil. Başka bir şey."dediğinde dikkatle dinleme pozisyonu aldım oturduğum yerde. Kendini düzeltip konuşmaya hazırladı.

"Şimdi sen bu haldeyken biraz garip olacak. Hem kavga da... Neyse ben sana içecek sıcak bi şeyler getireyim."deyip kalktı hemen yanımdan ve arkasına bile bakmadan mutfağa girdi. Eski halimi alıp sırtımı tekrar koltuğa yasladığımda tatlı bir melodi yükseldi yanımdaki sehpanın üzerinden. Abe'in telefonuydu bu.

Önce umursamasam da yavaş yavaş yerimden kalktığımı fark ettiğimde merakıma yenik düşmemek için Abe'e seslenmek istedim. Aksi takdirde ben bu telefonu açacaktım. Tam seslenecekken Abe mutfaktan elindeki fincanlarla çıktığında rahatladım.

Abe "Telefonum! Kim arıyor?"diyerek sehpaya yaklaştığında bir elindeki bardağı sehpaya bırakıp telefonu eline aldı. "Bakmadım."diye cevaplayınca melodi kesilmişti ve bende fincanım için yerimden kalkmıştım. Abe'in yavaşça kalkan fincanlı koluna çarptığımda plansız hareket etmenin cezasını çayı ikimizinde üzerine dökmekle ödedim. Yandığıma dair küçük bir ses çıkardığımda Abe çoktan bana dönmüş durumdaydı.

"Demi!"diye çığlık atan Abe üzerime dökülen çayla ilgilenirken pantolonuna döktüğüm çayı umursamıyordu. Ortalıkta dönmeye başladığımda "Iyi misin? Çok canın yandı mı?"diye o da arkamda dolanıyordu endişeyle. "Ah! Dayanamıyorum sanırım! Yanıyorum."dedim eteğimi sallarken. "Hemen dönerim. Bekle!"deyip telefonu koltuğa atan Abe'e seslendim. "Ya senin pantolonun?" Hiçbir şey söylemeden mutfağa giden Abe beni bekletmeden tekrar mutfaktan çıktığında buz torbasını birini alçılı elimin üzerine koydu.

Diğerini de sağlam elime tutuşturdu. "Ben çok özür dilerim. Telefonuma bakıyordum. Aniden dökülüverdi. Özür dilerim..."diye söylenirken "Abe benimde hatam var. Boşver!"dedim ama Abe söylenmeye devam edince dinlememeye çalıştım. Alçılı olan kısıma bişey olmamıştı ama elimi o kaynar çaydan hiçbir şey korumamıştı. "Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim..."diye sessizce söylemeye devam ediyordu Abe dibimde.

"Abe... bütün suç senin değil. Fincana ben çarptım. Döken de bendim. Özür dilemeyi keser misin artık? Zaten üstüm başım mahvoldu."deyip ıslak üniformama baktım. "Sana eşofmanlarımdan birini verebilirim. Bekle burada!"deyip kalktı hemen yanımdan. Neden bir kez olsun dinlemiyor bugün bu çocuk beni?

Çok geçmeden elinde iki parça kıyafetle yanıma geldi. "Al bunları."deyip elindekileri bana verdi ve hemen koltuktan kaldırdı. "Hadi sana banyoyu göstereyim."deyip sırtımdan ittirmeyle bir kapının karşısına götürdü. "Sen işini bitirene kadar bende üzerimi değiştireceğim. Odamda olurum."deyip beni banyoya ittirdikten sonra kapıyı da kapatıp beni elimdeki kıyafetlerle başbaşa bıraktı.

Koluma en az ağrıyı verecek şekilde Abe'in getirdiği kocaman giysileri giydim ve aynaya baktım. Cidden bunlar kocamandı ve oldukça da rahattı. Gülümseyerek banyodan çıkıp salona döndüm ve Abe'e bakındım. Tam bu sırada çalan kapıyla açıp açmama arasında düşünmedim bu kez. Çay kazasına dönmesini istemediğimden kapıya ben baktım.

Kapıyı açtığım yüzümü yalayan soğuk hava dışında vücudumu büsbütün titreten Joe'yu da görmem bir oldu. Aptal şey hala peşimi bırakmayıp karşımda kızgın kızgın durabiliyordu.

"Sen! Neden peşimi bırakmıyorsun hala? Ne istiyorsun yine?"dedim bütün sinirimi yüzüne vurarak. Gerçi Joe kızgınlıktan ne anlar ki? Anlasa şimdi burada olmazdı.

Yüzünden okunan kızgınlık, gözleri üzerimde gezdikten sonra yerini kafası karışmış bir görüntüye bıraktı. Belki birazda hayal kırıklığı ve bir tutam üzüntü. Ne olduğu karışıktı biraz. "S... sen... ne... neden buradasın? Bu... halinde ne böyle?"dedi. Sesi geldiği ilk andaki gibi yüzü kadar kızgın çıkmamıştı. Başka bir ton vardı. Daha önce hiç duymadığım bir tondu bu.

"Seni ilgilendirmez. Şimdi hemen git buradan!"deyip kapıyı kapattım suratına. Sırtımı kapıya yaslayıp gitmesini bekledim ama hala çalıştırmamıştı arabasını.

Ne hakla hala peşimden gelebiliyordu? Nasıl böyle bir şeye cesaret edebiliyordu? "Kim gelmiş?"diyen Abe'le birlikte kendime geldim. "Önemi yok. Gitti zaten."deyip salona yürümeye çalıştığım anda kapının ziline durmadan basılmaya başlandı. Kapıdan tarafa döndüğümde Abe çoktan Joe'yu içeriye almıştı.

"Sen hangi hakla benim suratıma kapı kapatabilirsin?"diye sinirle üzerime yürüyen Joe'dan bu kez korkmuyordum. Kaybedecek bir şeyim kalmamıştı ve ben yine bendim. "Burası benim en yakın arkadaşımın evi. Ne hakla böyle bir muamele yaparsın bana?"diye de devam etti sözlerine. Abe bizi ayırmak için hemen yanımıza geldiğinde bende kızmaya başladım. "Bu muameleyi en başından beri hak ettin sen! Sana benden uzak durmanı bir çok kez söyledim ama bir türlü peşimden ayrılmıyorsun."

"Bana laf söylene de bakın! Seninde benden hiç bir farkın yok! Gelmiş daha ayrılığın ilk haftasından en yakın arkadaşıma bulaşmışsın. Sana söyledim, her kuş kendi türüyle uçar! Sen bizim türümüz değilsin! Popülerliğe ulaşmak için ne ben ne de Abe birer basamak değiliz!"

Boğazımda düğüm oluşmuştu sanki. Gerçekten popülerlik için Abe'le arkadaş olmamıştım ki. Ne kadar da aptal bu çocuk? "Basamak değilsin ama aptal olduğun kesin! Hayatımda senin kadar dengesizini görmedim. Benden bu kadar!"deyip kapıya ilerledim ve eve yaklaşmakta olan Nick'in elindeki çantamla montumu aldım. "Dems! Nereye?"diyen Nick'i duymazdan gelip yaklaşan ilk taksiye elimi kaldırdım ve tanrıya şükürler olsun ki bu kez birisi durdu.

Merhabalaaarrr...😊 Bölüm sorularım vaarr! Sizce Abe'i arayan kimdi? Ve Joe... Neden geldi dersiniz? Uzun uzun yorumlar yapın😊

Bir de bir önceki bölümün yorumları için teşekkür etmek istiyorum😄 Güldürdünüz. Hemde kocaman kahkahalarla...😃

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin