47. BÖLÜM

253 22 32
                                    

Karın keyfini çıkarmak ve şu son günlerde yaşadığım şeyleri unutmak için bir parkta Abe'le birlikte yürüyordum. 

Kendi kendine bir şeyler tekrarlayan ve kollarını oynatan Abe bunları yaparken ona baktığımı bile fark edememişti. Derin bir nefes verip bana döndüğünde gülümsedim. "Sor hadi! Geçen seferde Joe'yla yaptığım kavga yüzünden yarım kalmıştı."dedim ve alabildiğine beyaza çevrilmiş karlı parka baktım. Kışın en güzel portresi buydu belki de.

"Şey... Joe ile neden ayrıldığınızı merak ediyorum. Neydi o günkü kavganın sebebi?"dedi Abe yenilgiyle omuzlarını düşürürken. "Abe, o konuyu hiç açmayalım. Bir de şansını Joe'da dene. Kavga konusuna gelince... ne zaman doğru düzgün konuştuğumuzu gördün ki?"deyip gülümsedim. Aslında öyleydi. Yan yana gelince çokta düzgün duramıyorduk. Hele ki son görüşmemizden sonra Summer'la onu ayırmışken. Bu yüzüme sıcacık bir gülümseme yayılmasına yol açtı.

"Yani bitti. Öyle mi?"dedi gülerek. Bir elini de ensesine attı. "En azından şimdilik öyle gözüküyor."deyip temiz bir havayla doldurdum ciğerlerimi. Kışı seviyorum. Kışı seviyorum. Kışı seviyorum...

"Peki başka biriyle çıkmayı düşünüyor musun? Yoksa Joe'yu hala seviyor musun?"dediğinde tekrar gülümsedim ama konu istemeden yanlış yerlere sapacaktı ve ileride önüne geçmek zor olacaktı. Bu yüzden gülümseyip konuyu değiştirdim. "Benim eve gitmem gerekiyor. Simon'a geç kalmayacağıma dair söz vermiştim."

"Ben sana taksi çevireyim."diye hemen yola bakan Abe'in havaya kaldırdığı elini indirdim. "Ev yakın. Yürüyeceğim."deyip gülümsediğimde o da bana gülümsedi. Vedalaşıp parkın içine girdiğimde Abe seslendi arkamdan. "Başka bir gün yine birlikte bir şeyler yapar mıyız?" "Neden olmasın?"deyip tekrar el salladım ve karın keyfini çıkara çıkara Simon'ın evinin yolunu tuttum.

Eve geldiğimde anahtarımla kapıyı açıp seslendim. "Yürüyüş bitti! Ben geldim!"deyip salonda göz gezdirdiğimde Simon ve Gloria karşılıklı kahve içiyorlardı. "Hoşgeldin."diyen Simon'a gülümseyip Gloria'ya başımla selam verdim. O da bana ufak bir selam verince Simon'a dönüp bilgisayarını istedim tekrardan. "Odamda. Demetria bu ara bilgisayarla fazla ilgilenmeye başladın. Bir işler karıştırmıyorsun değil mi?"diye sorduğunda güldüm.

"Dünyayı ele geçirmekten başka bir işim yok, biliyorsun."dediğimde ikimizde kahkaha attık. Bu bizim aramızda olan küçük bir oyundu. "Asya kıtasını istiyorum!"diye seslendiğinde merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Durup ona döndüm. "Asya büyük bir kıta. Avrupa'yla yetinsen olmaz mı?"dediğimde kahve kupasını kaldırdı. Göz kırpıp merdivenleri bitirdiğimde karşımda bir adet sarı cadı görmemle kalp krizi geçiriyorum sandım. Güneş görmeyince yüzü daha bir çekilmez hal almış bu kızın.

Bana baygın bir bakış attıktan sonra inine geri döndü. İn diyorum çünkü sevgili bayan ben bununla aynı odada kalmam başka bir oda isteyince Simon ona bodrum kattaki odalardan birini ayarladı. Yani güneş ışığından mahrum kendisi.

Kendime gülüp Simon'ın odasına girdim ve yatağının üzerinde duran bilgisayarını aldım. Mırıldanarak kendi odama geçtim çantamdaki belleği çıkardım. Bakalım bu sefer ne gibi şifreler deneyeceğiz?

Kendi kendine açılmaya çalışan bilgisayarla birlikte düşünmeye başladım. Ne doğum günleri ne de yıl dönümleri... hiçbiri de cevap değil bu şifreye. Başka bir şey olmalı. Kendi aramızda kullandığımız sıfatları, özel isimleri bile yazdım ama şifre çıkmıyor.

Açılan bilgisayarla birlikte belleği takıp çalıştırdım ve kafamda kurduğum bir kaç sözcüğü girdim. Olmayınca tarihleri tekrar girdim. Bu da olmadı. Tamam baştan bi daha deneyelim.

Tamam! Pes ediyorum. Lanet şifre bir türlü açılmıyor. Bir de o sinir bozucu soru var. Şifrenizi mi unuttunuz? "Unuttum. Nasıl yardım edeceksin?"dedim kızgınca. Öylece bekledim bilgisayarın başında biraz. Derin bir nefes verip üzgünce Yardım yazan yere tıkladım. Baş harfler! Iyi de neyin baş harfleri?

Bilgisayarı sinirle kapatıp belleği çıkardım ve yatağın üzerine bıraktım. Kendi kendime söylenip bilgisayarı Simon'ın odasına geri götürdüm ve şifreyi düşünerek odadan çıktım.

Odama yaklaştığımda kapımda Alaina vardı ve avucuna bakıp sırıtyordu. "Alaina?"diye seslendiğimde şaşkınca bana baktı ve merdivenlere doğru koşmaya başladı. Kesin yine odamdan bir şeyler aldı. Bir şeyler... Bellek!

Hemen bende arkasından koşturup merdivenlerden gürültülüce indim. Gloria koşmamamız için bizi uyarsa da bunu şimdilik ikimizde önemsemedik.

Pis sarı cadı! Ne zaman böyle koşmayı öğrendi bu? Bodrum kata giden merdivenleri de bitirdiğimizde hızlıca odasına girip kapısını kapattı ama şükürler olsun ki kilitlememişti. Odasına girip etrafa bakındığımda banyosundaydı.

Klozetin kapağını açıp yumruk yaptığı elini klozetin üzerinde havaya kaldırdı. "Bir adım daha yaklaşma!"diye uyarıda bulundu banyo kapısına geldiğimde. "Alaina sakin ol! Ver onu bana hadi!"diye alttan almaya çalıştım ama gülümsediğinde sinirlerimi bozdu.

Avucunu açıp belleği parmak uçlarında tutunca kızdım. "Aklından bile geçirme!" Kocaman bir kahkaha atıp kulaklarımı kemirsede kalbim olayın heyecanıyla zaten kulaklarımda atıyordu. Atarsa hepten biterim. Joe biter. Biteriz.

"Söyle bakalım ne var bunun içinde bu kadar önemsediğin?"dediğinde diğer elini beline koyup ukala ukala bakmaya başladı. "Seni ilgilendirmez. Çabuk ver onu bana!"deyip üzerine yürüdüğüm anda elini kaldırıp durdurdu beni. "Tek bir adım daha yaklaşırsan bellek klozetle buluşur."diye tehdit edince yerimde durdum. Bir şeylere boyun eğmek zorunda kalmaktan nefret ediyorum!

"Bak seni uyarıyorum. Eğer elindeki şeyi atarsan sonrasında kimse seni elimden alamaz."dediğimde kahkaha attı. "Içinde ne olduğunu söylemezsen de atarım bunu ve sen bana hiçbir şey yapamazsın. Joe'ya da güvenme! Onunla çıkarken bile neler yaptığımı biliyorsun. Joe'dan korkmuyorum."dediğinde gözlerinin bir an için siyaha döndüğüne yemin edebilirim. Kötülük bu kızın kanına işlemiş tıpkı babası gibi.

"Seni ilgilendirmeyen şeyler var içinde. Neden öğrenmek istiyorsun bu kadar?"dedim ve sesimin ne kadar acınası halde olduğunu duydum. "Günlerdir gizlice buna bakıyorsun ama beni ilgilendirmeyecek, öyle mi?"deyip bir kez daha gülümsedi. Atmak için hamle yaptığında bir yalan bulmam gerektiğini anladım. "Tamam dur! Içinde Joe'yla çıkarken çektirdiğimiz fotoğraflar var. Özledikçe bakıyorum. Ver hadi!"dedim son kez. Kocaman bir kahkaha daha attı.

"Sana gerçekten aşık olduğunu mu düşündün? Kantinin ortasında rezil olduğunu ne çabuk unuttun? Senden ayrılmadan Summer'la çıkmaya başladı. Seni umursamadı bile. Nasıl olurda hala onu beklersin?"derken sinirlenmeye başlamıştım. "Sana orada da söyledi. Her kuş kendi türüyle uçar. Sen onun ve bizim türümüz değilsin. Onunla birlikte olduğun için bile kendini şanslı hissetmelisin ama daha fazla olmayacağını da bilmelisin. Seninle asla bir araya gelmeyecek."dediğinde bir kez daha güldü.

"Sen benim yaptığımı da yapamadın. Onunla hala çıkmadın ve o ısrarla seninle çıkmak istemiyor. Farkında değil misin? Seni benim kadar bile sevmeyecek. Başkalarıyla çıkacak ama seni asla görmeyecek Alaina. Sen benim kadar bile şanslı değilsin. Ne kadar da yazık!"dedim kendimi tutamayarak. Yüzü birden düştü. Sinirlendiği de açıkça belli oluyordu. "Biliyor musun, sen bu hatıraları bile haketmiyorsun. Bunlar fazla sana."deyip belleği klozete attı.

Kurtuluşumuz sonsuza kadar gitti. Bu kez gerçekten yok oldu. Yok olduk.

Bu geceki son bölüm olduğuna kesinlikle eminim. Yarın kendimi iyi hissedersem akşama doğru bir bölüm daha yayınlarım. Bir de şu bölüm sorusu işi. Söyleyin bakalım. Demi ve Joe bundan sonra ne yapacak?

Bir de şunu kesinlikle sormalıyım😂 Multide gördüğünüz... Jolaina'yı sordum. Size bir adet DABE yapayım mı?😉

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere👄👄❤❤

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin