19. BÖLÜM

249 20 9
                                    

Biliyorum biliyorum... Beklenmedik bölümler yayınladım. Pazar günü yayınlayacaktım normalde ama durduramadım kendimi :D  Söz veriyorum pazar günü sabah iki bölüm birden yayınlayacağım.

Bakarsınız bir daha yayınlarım bu gece ama siz mutlaka yorum yapın ve oy verin :)

Resmin temsili olduğunu unutmayalım ve Bay Jonas ve Dani'yi kareden çıkaralım :)

"Demi!"diyen Nick'e baktım. Hiçbir şey söylemeden bana bakınca geri döndüm ve kalemimle ilgilenmeye devam ettim. 10 dakika sonra dersin bittiğini Nick'ten öğrendim.

"Neyin var senin?"diye sitemli bir sorusuna bile karşılık alamayan Nick omuzlarımdan tutup kendine çevirdi beni. "Neşeni yerine getirebilecek bir şeyim var."dedi neşeyle. Ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim olmamasına rağmen onunla bile ilgilenmek istemedim. Cebinden çıkardığı şeyi bana uzattı. Bellek! Belleğimi görünce gözlerimin dolduğunu hissettim. Şaşkınlıkla ona baktığımda bana gülüyordu.

Belleği alıp hemen boynuna atladım Nick'in. "Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim..."diye devam eden cümlemi bana sıkıca sarılarak kesti. Sarılmaya devam ederken gözlerimi silip ayrıldım ondan. "Nasıl başardın?"dedim merakla. O domuzun bunu isteyerek yapmayacağını biliyorum. "Uyurken pantolonunun cebinden aldım. Ruhu bile duymadı."dedi gülümseyerek. Içimde zafer bayramı olurken birden durdum. "Öğrenince aranız bozulacak."dedim üzgünce.

"Boşversene! Günlerce seni üzgün göreceğime Joe'yla aramı bozarım daha iyi. Sen benim en iyi arkadaşımsın."dediğinde tekrar sarıldım ona. "Sen dünyanın en iyi arkadaşısın!" Hafifçe kıkırdadı.

"Hadi çıkalım artık. Okul çoktan boşaldı."demesiyle birlikte çantalarımızı toplayıp sınıftan çıktık. Elimdeki küçük valizi gören Nick tabiki neden yanımda taşıdığımı sordu. "Bugün bir yerde misafirim. Kendim için küçük bir valiz hazırladım."dedim gülümseyerek. "Günler sonra gülümsediğini görüyorum Dems."dedi Nick gülerek. Bütün bunların suçlusu abin desem nasıl bir tepki verirsin acaba Nick? Senin pislik abin benim ilk öpücüğümü çaldığından beri kendime gelmekte zorlanıyorum. Gülümsememem normal tabiki.

Dışarı çıktığımda Simon'ın beni bekliyor olması bana babamı hatırlattı. Bazen sürpriz yapıp beni okuldan alırdı. O günleri tekrar yaşayamayacak olmak kötü hissettiriyordu her zaman ama bugün Simon'a haksızlık yapmayacağım. Nick'e iyi akşamlar dileyip koşarak Simon'ın kucağına atladım. "Anladığım kadarıyla gece için hazırsın."deyip ayrıldık ve birbirimize bir beşlik çaktık.

Arabasına bindiğimizde emniyet kemerimi takarken gözüm üçlü gruba takıldı. Abe, Alaina ve Joe. Joe'yla göz göze geldiğimde arabada hareket etti. Içimden onun yüzüne bir kere daha patlatmak geldi ama ne vakit vardı ne de ihtiyaç. Sonunda kurtuldum senden.

"Gloria akşam evimde kalacağın için bir şey söyledi mi?"diyen Simon'a baktım. "Sadece selamını yolladı."deyip gülümsedim. Şimdi düşünüyorumda bana onca eziyeti yaptıktan sonra birinin evinde yatıya kalmama nasıl izin verdi bilmiyorum. Üstelik homurdanmadı bile. "Güzel. Bundan sonra burada olmak her açıdan daha iyi."dedi düşüncelice. Bu sözüne karşılık gülümsediğimde "Sana bir şey söylemem gerekiyor."dedi.

Boğazımda küçük bir yumru oluştu. Derince yutkunup ona döndüm. "Babamla mı ilgili?" Sesim oldukça titrek çıkmıştı. "Hayır. O konuya sonra geleceğiz. Akşam seninle birlikte başka bir aileyi daha çağırdım. Yani aslında yemeğe davet ettim. Buna alınmazsın değil mi?" Içime gelen ani rahatlama yerini kıskançlığa bıraktı. "Simon ve Demi günüydü bugün!"deyip kaşlarımı çattım. "Demetria. Senin ismin Demetria ve daha çok vaktimiz var. Yine yaparız."dedi özür diler gibi. "Söz mü?" "Söz verirsem tutmam. Bunu biliyorsun." "Bende seni deniyordum zaten."dediğimde ufak bir kahkaha attık.

Araba nihayet bir evin önünde durduğunda hoplaya zıplaya eve koştum ve Simon'ın kapıyı açmasını heyecanla bekledim. Kapı nihayet açıldığında karşıma oldukça düzenli bir salon çıktı. "Sen yerleşmişsin!"dedim gülerek. "Elimden geleni yaptım ama yemekler konusunda berbat olduğumu ikimizde biliyoruz."dedi olumsuz anlamda başını sallayarak. "Hemen işe koyulalım."deyip gülerek odalardan birine daldım elimdeki çantayla. Üzerimi bir çırpıda değiştirip salona döndüm.

Telefonumu kolay duyabilmek için salondaki sehpanın üzerine koyarken daha önce 2 kez gördüğüm fotoğraf takıldı gözüme. Çerçeveyi alıp mutfağa girdim. "Simon bunlar kim?" Bu kez gerçekten ilgileniyorum bununla. Simon derin bir iç çekip konuşmaya başladı. "En yakın arkadaşlarımdı.

Baban, Paul, ben ve James. Liseyi birlikte okuduk ama üniversite zamanında görüşmelerimiz kısıtlandı. Baban ve ben Texas'ta kalırken Paul ve James ortak bir iş için buraya yerleştiler. Hatta bu gece Paul'un ailesini davet ettim. Onları görmeyeli çok uzun zaman oldu. En son ikinci çocuklarının doğumunda görüşmüştük sanırım."deyip çerçeveyi pencere kenarına bıraktı.

"Ben neden bilmiyorum onları?"dedim yemeklere başladığımda. Aslında teknik olarak biliyorum ama pratik olarak bir tanışma yoktu ortada. Bu da yalan sayılmaz yani. "Sen doğmadan önce kesildi ilişkimiz. Görüşemez olduk. Bilmemen normal. Baban hala Paul'la görüşüyordu ama..." "Ama?" "Neyse boşver. Ben salataya girişiyorum."deyip işine koyuldu. Bol gülmeli ve eğlenceli yemek hazırlama senfonisi ben masayı hazırlarken çalan kapıyla bölündü.

"Ben bakıyorum!"diye mutfağa seslendikten sonra koşarak kapıya gittim. Üzerimdeki önlüğe aldırmadan kapıyı gülümseyerek açtığımda gülümsemem yüzümde dondu. Gelen misafirin gülümsemesi ise giderek yüzüne yayıldı.

Ortaları oldukça keyifsiz bir bölümdü ama sonlarına doğru sevdim diyebilirim. Siz nasıl buldunuz bu bölümü?

Vakit kaybetmeden bölüm sorumuza geçelim. Sizce Joe belleğin gittiğini anladığında ne yapmıştır?

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin