45. BÖLÜM

224 21 18
                                    

Bu bölümü yazarken oldukça keyifsizdim. Keyifsizliğim bölüme yansıdıysa şimdiden özür dilerim.

Multi hikayenin içindeki betimlemeye uyan resim. Anlatamamışsam böyle hayal edin, olur mu?

"Demi? Bir şey mi oldu? Neden kalktın ayağa?"diyen Joe endişelenip yanıma geldi bir anda. Merakla bana bakarken ben tek çareyi yalan söylemekte buldum. "Su!"

Rahatlamış bir şekilde nefes veren Joe elini belime atıp beni kalktığım koltuğa doğru götürmeye başladığında bir yanda da konuşuyordu. "Sehpanın üzerinde var. Hem neden sen kalktın ki? Anna hallederdi. Gel hadi!"diyerek beni koltuğa oturttu ve bahsettiği su bardağını elime tutuşturdu.

Zar zor bir kaç yudum almaya çalıştım. Yüzü hala endişe içindeydi ve bana bakmayı bir an olsun bırakmıyordu. Bu çocuk beni az önce korurken belleği benden saklayıp bu hale gelmemi sağlar mıydı hiç? Hem hepimizin güvenliği için saklada bile başıma bunların geleceğini önceden bilemezdi. Üstelik karşısında James gibi bir düşman varken...

Elimdeki bardağı Joe'ya verip teşekkür ettim. "Iyi misin?"diye sorarken gözlerimin içine bakıyordu. Gerçekten bana bir şey olmasından korkuyordu. Iyiyim anlamında başımı salladım ama benim yalnız kalmam gerekiyordu. O belleğin çantamda olup olmadığını da kontrol etmem gerekiyordu. Çantamda olsa bile boş olup olmadığını da bilmem gerekiyordu.

Banyo çanta kontrolü için uygundu. Aniden yerimden kalktığımda Joe da kalktı. "Bir sorun mu var?" "Banyo. Yüzümü yıkamak istiyorum."dediğimde koluma girdi. "B...ben hallederim."desemde Joe başını olumsuz anlamda salladı ve beni bonyaya getirdi.

Musluğu açıp saçlarımı arkadan topladı bir eliyle. Bende tek elimle yüzümü yıkamaya çalışırken Joe'da boştaki eliyle yardım etti. Hiç yalnız bırakmıyor bu çocuk beni. Bu evden gitmeden bakamayacaktım ben bu belleğe.

"Yeterli."deyip başımı kaldırdığımda hemen havluya uzanıp yüzümü kurulamaya başladı. O zarifçe yüzümü kurularken ben ilk kez ona baktım yakından. Ilk defa dikkatlice izleme fırsatı buldum onu.

James gelmeden önce gözlerim kapalıyken bunu yapmak zordu çünkü.

Oval, güzel hatta mükemmel bir yüzü vardı. Kirpikleri uzundu ve bir kız için kıskanılma sebebiydi kesinlikle. En azından ben kıskandım diyebilirim.

Kaşları gür ve biçimsizdi. Hey! Bunu ilk kusuru sayabilirim ama hangi erkek kaşına dokundurabilir ki cımbızı? Biz zaten ayrı bir dert grubuna giriyoruz. Normalde şu an göz de devirirdim ama Joe karşımda havluyla dururken bu biraz garip olurdu.

Gözleri kahverengiydi. Hatta kestane rengi. Güzel gözleri vardı. Ömrümün sonuna kadar oraya baksam pişman olacağımı düşünmüyorum.

Güldüğünde yanaklarında güzel güzel gamzeler beliriyordu. Bir de sağ yanağındaki gamzenin bittiği yerde dudak kenarına yakın bir yerde bir tane benini görebiliyordum. Evet benimde gamzelerim var ama konumuz bu değil şu an.

Saçlarının bir kısmı göz hizasına kadar geliyordu. Biraz uzun ve siyahın en güzel tonuydu ya da ben kendimi kaptırıp bundan sonra siyahı bu tonda sevecektim.

Dudakları benimkilerden daha bakımlıydı. Benimkiler soğuktan çatlarken onun dudakları kırmızılığından bugüne kadar hiçbir zaman hiçbir şey kaybetmemişti.

Yüzümdeki her noktayı kurularken kaşlarını çatıp konsantre olmaya çalışıyordu. Bir işe odaklanması bile oldukça komikken ben nasıl oluyordu da kendimi onun yanında kasabiliyordum. Üstelik bir çok kez de onu gülümserken görmeme rağmen. Gülümsemekte yakışıyordu gülmekte.

Belki de beni gerçekten önemsiyordu. Hem James'e karşı beni koruması... bu harika bir şey! Peki o zaman! Madem sen beni ondan korumaya çalışıyorsun bende seni koruyacağım ve o bellek boş değilse şifresini en kısa zamanda bulmak için gerekirse uykusuz bile kalacağım.

"Bitti!"dediğinde kendime gelip hiçbir şey söylemeden başımı salladım. Bir de az önce yaptığım inceleme işleminden beni onun uyandırması biraz utandırmıştı. Yine onun belimdeki kolu eşliğinde salondaki koltuğa geldim ve oturtuldum.

Hemen kendisi de yanıma oturduğunda kaşlarını çattı bana bakarken. Elini yanağıma koyduğunda tedirgin oldum hemen. Şu an olmaz. Kendimi biraz çekince o da elini çekti. "Şey... ateşin var mı diye. Yanakların kızarmış."deyince kendim dokundum yanaklarıma ama bu kızarıklık ateşten değildi.

Başımı olumsuz anlamda sallayınca bir süre sessizce bekledik. Ikimizde konuşmadık. Gitmek istediğimi söyleyeceğim anda Joe cebinden titreyen telefonunu çıkardı ve cevap verdi. Kısacık konuşup hemen kapatınca merakla ona baktım. "Simon. Seni evine götürmemi istiyor."deyip telefonu cebine geri koydu ve koltuğun dibinde duran çantamı eline aldı.

"Kendim gidebilirim."dedim ve elimi çantama uzattım. Sadece kontrol amaçlı olsa bile yine de o belleğe bakmak istiyorum. "Hayır!"deyip çantayı geri çekti Joe. "Simon benden istedi. Seni eve ben bırakacağım. Hem buradan çıktıktan sonra kendi evine gitmeyeceğine nasıl emin olacağım? Tekrar aynı şeyleri yaşamanı istemiyorum."deyip beni koltuktan kaldırdı ve dışarı çıkardı.

Arabaya bindirip emniyet kemerimi taktı ve sonra da kendi binip beni Simon'ın evine götürdü.

Merak etmeyin. Yeni bölümü de bu akşam yayınlayacağım. Yorum yapın😊 Kocaman öpüldünüz❤❤💋💋👄👄

BELLEK|DemiLovato&JoeJonasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin