Telefonumdan gelen mesaj sesi ile irkildim. Bu saatte ne istiyorsunuz? Kim beni bu saatte rahatsız etsin ki? Ben artık burada yaşıyorum. Lanet olsun iki dakika bırakın da uyuyayım.
Mesajı okumaya başladım.
Bilinmeyen Muamara: Selam.
Amber: Neden beni bu saatte uyandırıyorsun?
Bilinmeyen Numara: Özür dilerim, burada saat 22.21
Burada derken ne demek istemişti? O Londra'da yaşamıyor muydu? Tabi ya. Burada yaşasaydı benim hakkımda her şeyi bildiğini söylemezdi. Beni takip etmiş olmalıydı.
Amber: Artık bana kim olduğunu söyle.
Bilinmeyen Numara: Hayır.
Amber: Hep böyle korkar mısın? Kaçar mısın hep?
Bilinmeyen Numara: Sana kim olduğumu söylesem 'bilinmeyen numara' olmazdım.
Ne kadar da zeki diye geçirdim içimden. Ondaki zeka bende de olmalı.
Amber: İşlerim var. Hoşçakal.
Bilinmeyen Numara: Hoşçakal.
Odamdan çıkarak merdivenlerden aşağı indim. Yemek kokuları geliyordu. Mutfaktan...
"Günaydın." Gülümseyerek yemeğini yapmaya devam etti.
"Neden erken uyandın? Yatabilirdin." Yatabileceğimi ben de biliyordum. Saol söylediğin için.
"Kalkmak istedim. Sen neden erken kalktın?" Ocağı söndürdü. "Ben hep erken kalkarım."
Kırdığı yumurtaları servis tabaklarına koyarak masaya doğru yürüdü. Onları da bu sefer masaya koydu.
"Ne zaman doktora gideceğiz? Ben hazırım." Salatalığından bir ısırık aldı. Bana uzun uzun baktı.
"Bu gün seni bir yere götüreceğim." Tek kaşımı havaya kaldırdım. "Ailenin mezarlığına gitmeyi ister misin?"
Bir anda gözlerim doldu. İstiyor muydum?
"B-Ben..." Elini yumruk yaptı. "Lanet olsun! Bunu sana sormamam gerekirdi." Elini anlına getirdi. "Bağışla beni."
Elimin tersi ile akan göz yaşlarımı sildim. Sahi, ne zaman ağlamaya başladım?
"Sorun değil. S-Sadece bu konuda fazla hassasım." Elini alnından çekti. "Gitmem iyi olur. Onlara söylemem gereken şeyler var. Yani, cesetlerine olsa bile..."
Kafasını olumlu sallayarak sandalyeyi çekti. "Kahvaltı?" Gülümseyerek sandalyeye oturdum. "İyi olur."
Liam da Harry kadar güzel yemek yapardı. Bunu umuyordum. En azından Harry'den her anlamda uzak kalmamış olurdum.
***
O sırada Los Angeles'ta
>Harry'nin Anlatımı<
"Nasıl gidiyor Zayn?" Dedim, telefondaki elimi daha fazla sıkılaştırırken.
"İyi gidiyor. Tahminlerimize göre bu akşam yeri tespit edeceğiz." Kafamı salladım ama sonrasında beni göremeyeceğini anlamam uzun sürmedi.
"Teşekkür ederim. Görüşürüz." Hayatımda ilk defa teşekkür etmiş gibi yüzümüzü buruşturdum.
Arabadan inip karanlık sokaklarda yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Bad Cousin (MPC2) |Harry Styles Fanfic|
Fanfiction"Hiç degişmemişsin." Dedi, elini yanağımda gezidirken. Artık bana dokunmasını özlediğimi fark etmiştim. Dokunuşları her zamanki gibi tutkuluydu. "Sen de değişmemişsin Harold." Alaylı bir gülümseme bıraktı yüzüne. Ve fısıldadı kulağıma; "Çok değişti...