Saf, temiz bir kalp... Çok şey yaşadı. Bu şeyler onu bazı kötü alışkanlıklara yöneltti.
Şimdi de bir bebek var.
Onun içinde, karnında bebek var.
Yardım eden kimse yok.
Bu var olanlara karşı hiç bir şey yok.
Bu bir filmin fragmanı felan mı?
Ne saçmalıyorum ben?
Bir an önce şu klasik sözlerimden vazgeçmem gerekiyor. Hayatı bu düşüncelerle devam ettirmem saçma olur herhalde.
Saçma, kitap tanıtımlarını andıran düşüncelerimden ayrılıp bir bardak su içtim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sanırım onu sinirlendirmiştim. Şimdi ise karar koltuğunda ben oturuyordum. Her şeyi düşünmem gerekirken ben hiç bir şey hiç bir şey düşünemiyordum. Beynimin düşünce ile ilgilenen bölümü -tabi öyle bir bölüm varsa- işlevini yitirmişti.
Bir dakika...
"Canım?"
Kulaklarımı dolduran o olgun ses beni kendime getirmişti. Ayağa kalkıp, sesin sahibine baktım.
"Teyze..."
Elindeki poşetleri masaya koydu.
"Neyin var, neden bitkinsin?"
Hiç bir şey yapmadım. Sadece ona sarıldım. O da karşılık vermişti zaten.
"Kafam çok karışık."
Saçlarımı okşadı.
Annem olmadığı için ne zaman başım derde girse, kafam karışık olsa hep Anne Cox ile oturup konuşurum. Onun bu olgun, mantıklı konuşmaları beni kendime getirir. Bazen de ne yapmam gerektiğini bana bildirir.
"Kafanı toplamana yardım edeyim mi?"
Ondan ayrılıp kafamı olumluca salladım.
Beraber koltuğa oturduk.
"Bak, teyze..." bakışlarımı kaçırdım. "...söyleyeceğim şeyi dikkatli dinle."
"Dinlerim."
Derin bir nefes aldım. Buna ihtiyacım vardı çünkü sesim çok bitkin geliyordu.
"Liam... Briana'ya..."
Elimi başıma getirip ovdum. Nasıl söylemem gerektiğini bilmiyordum.
"Briana hamile."
Direkt söylediğim şey bu olmuştu.
"Ne?!"
Bakışlarımı tekrar kaçırdım. İşte bu anlardan nefret ediyorum. Keşke bir şeyleri açıklamak zorunda kalmasak...
"Nasıl? Liam mı ona bu--"
"E-Evet." diye onayladım sözünü keserek. Biliyorum, bu saygısızlıktı. Bunu neden yaptığımı da bilmiyordum.
"Bu nasıl olur?!"
Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Beni tanıyorsunuz.
"Özür dilerim, biz Harry ile dışarı çıkmıştık. O sırada da işte..."
Sözümü bitiremeden durdum. Sanırım devamını getirmem pek de iyi değildi.
"Tanrım, bu nasıl olabildi?"
"Benim suçum."
Kafasını iki yana salladı.
"Hayır, siz böyle olacağını bilemezdiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Bad Cousin (MPC2) |Harry Styles Fanfic|
Fanfiction"Hiç degişmemişsin." Dedi, elini yanağımda gezidirken. Artık bana dokunmasını özlediğimi fark etmiştim. Dokunuşları her zamanki gibi tutkuluydu. "Sen de değişmemişsin Harold." Alaylı bir gülümseme bıraktı yüzüne. Ve fısıldadı kulağıma; "Çok değişti...