>FlashBack<
Direniyordum. Ayaklarımı yere sürüyordum. Yine de hiç bir fayda etmiyordu. En kötüsü ise ne yapacağını çok merak ediyor, korkuyordum.
En sonunda banyoya gelince içeri girdi. Beni küvete attığında bedenimin acısıyla inledim.
Suyu üzerime doğru açınca çığlık attım.
Bu su çok soğuk.
Su, çeneme kadar dolduğunda kapattı.
"Beni affettiğini söyle!"
"Asla!" diye tısladım suratına doğru.
Beni suyun içine doğru itince konuşmaya çalışmıştım. Su ise bunu engellemişti.
Çığlık atmaya çalışsam da onu da su engellemişti.
Artık nefes alamıyordum. Küvette rastgele bir yerlere son gücümle vurmaya çalışmıştım. Biri bana yardım etsin.
Sudan çıkınca derin bir nefes aldım.
Liam'ın saçlarımı tutan elleri daha sıkı bir hal almıştı.
"Affet dedim işte!"
"Hayır dediğimi hatırlıyorum!"
Tekrar suyun içinde kendimi hissettim.
Gözlerimi kapatmamak için bedenim kendisini büyük bir çaba ile yukarı doğru itiyordu. Başarabilmek için büyük bir gayret içerisindeydim.
Fakat onun güçlü kolları bunu engelliyordu.
Bir anda suyun altından çıktığımda boğazımdan acı bir öksürük kaçmıştı.
"İyi eğleniyor musun? Suyun sıcaklığı iyi mi, prenses?"
Cevap vermedim. Çünkü cevap verirsem, hıçkırıklarımın boğazımı sıka sıka dışarı çıkacağını biliyordum.
"Duyamadım?" diye sordu, kulağını bana yaklaştırarak. Cümlesi benden cevap vermemi bekleyerek çıkmıştı.
Aniden gelen bir refleksle yüzüne doğru tükürdüm.
Gözlerini kapattı. Sinirlenmişti. Yüzünü silen ellerindeki damarlardan, hareketlerinden bunu anlamak kolaydı.
"Aşağılık herif!" diye bağırdım suratına doğru.
Ağzıyla yaptığım şeyin yanlış olduğunu anlatan sesler çıkardı.
"Demek ki tatmin olmadın."
Tam nefes alacakken bedenimin alçaldığını hissettim. Son anda nefesimi alıp, içime hapsedebilmiştim.
Birkaç saniye sonra artık vücudum dayanamaz bir hâl almıştı. Parmak uçlarıma kadar basıncı hissediyordum. Sanki kanım, ruhum ve daha dışarı çıkamayan her şey bu nedenden dolayı dışarı sıçrayacak gibi hissediyordum. En kötüsü ise ölmekten korkuyordum. Gözlerim kapanmaya başlamak için hazırlanırken gördüğüm manzara hiç de huzurlu değildi. Özellikle duyduğum garip sesler...
Gözlerim kapanmaya başlamış, bedenim artık bu dünyaya veda etmeye başlamıştı bile.
Ve tam kapanmadan lanet ettiğim o kişinin sesini duydum;
"İyi yolculuklar, bebeğim."
Öksürerek etrafıma bakmaya başladım. Boğazım çok ağrıyordu. Akciğerlerimde nedenini bilmediğim ancak hissedebildiğim bir baskı vardı. Nefes almakta fazlasıyla zorlanırken hissettiğim fiziksel acı, bilincimi kontrol etmemi engellemeye çalışıyordu. Ben ise buna karşı koyuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Bad Cousin (MPC2) |Harry Styles Fanfic|
Fanfiction"Hiç degişmemişsin." Dedi, elini yanağımda gezidirken. Artık bana dokunmasını özlediğimi fark etmiştim. Dokunuşları her zamanki gibi tutkuluydu. "Sen de değişmemişsin Harold." Alaylı bir gülümseme bıraktı yüzüne. Ve fısıldadı kulağıma; "Çok değişti...