>Amber'ın Anlatımı<
"Neden böyle mutsuzsun?" Gözlerimi masaya diktim.
"Mutsuz değilim, yorgunum." Dedim, kahvesini içmekte olan Liam'a.
"Dün gece uyuyamadın mı?" Kafamı aşağı yukarı salladım.
Kahvesinden bir yudum daha aldı. İç çektim. Şimdi ona ne demem gerekiyordu? Sevgilim? Aşkım? Bebeğim?
"Liam..." Diye mırıldandım. "Efendim?" Gülümsedim.
"Şimdi sana ne demem gerekiyor? Sevgilim felan?" O da gülümsedi. "İstediğini söyleyebilirsin." Elini elime getirip tuttuğunda ürperdim. Daha sonra ise kıkırdadım.
Bilmiyordum. Harry beni derinden etkiliyordu. Ama Liam da elimi tutunca farklı duygular hissediyordum.
Ben çok sapık biriyim heralde. Yada abaza. Siz ne derseniz.
"Sana Liam diyeceğim. Çamur gibi ilişkileri sevmiyorum." Kahvesinden altı yüz altmış altıncı kere yudum aldı.
"Ben de sevmiyorum." O da kıkırdadı. Zorla kıkırdıyordum. Bu sabahki olaydan sonra hayata bir süreliğine pasif davranacak gibiydim.
"Kalkalım mı?" Kafa salladım onaylayarak. "Olur. Ama eve gitmek istemiyorum." Sırıttı. "Bu gece benimle kalabilirsin?"
'Tamam' anlamında kafamı salladım. Kalktık.
"Sen arabaya bin. Hesabı ödeyip geliyorum." Kafamı olumsuzca iki yana sallarken bana 'neden?' bakışı attı.
"Tekrar kaçırılmak istemiyorum. Ne olduğunu hatırla." Kahkaha atmaya başlayınca o da kahkaha attı.
"Tamam, hemen ödüyorum." Hâlâ gülmeye devam ederken o hesabı hızlıca ödedi.
"Şimdi, gidelim mi güzel bayan?" Elini bana uzattı. "Gidelim yakışıklı adam."
Kahkahalarla çıktık.
Liam'ı bu yüzden seviyordum. Ne zaman üzülsem onun sayesinde gülüyordum. Hatta kavga bile etmiyorduk neredeyse.
Oysa Harry... Düşünmek bile içimi karartıyor.
Arabaya bindik. Liam çalıştırdı.
Bu gün kafamı dinleyecektim.
***
2 SAAT SONRA...
>Harry'nin Anlatımı <
Telefon çalıyordu.
"Aç şu telefonu artık." Diye söylendim bir kez daha. Büyülü bir şekilde açtı.
"Sonunda açabildiniz hanımefendi." Sinirle soludum.
"Ne istiyorsun yine?" Diye mırıldandı sıkıntıyla. Kaşlarımı çattım.
"Neredesin sen? Çabuk eve gel." Yatağıma oturdum. Cevabını beklerken dudağımı ıslattım.
"Sana ne Harry? Sen git bebeğini taşıyan kızı koru. Tanrı korusun, başına bir iş gelir." Gözlerimi devirdim. Trip.
"Bak Amber. Sikimde değilsin. Sana meraklı da değilim. Ama başına bir iş gelse bizden sorulur. Sen bize bir emanetsin." Bir an durdu. Daha sonra konuştu.
"Ne yani? Sikinde değilim öyle mi? Sen ne adi bir insansın?! Benimle yaptığın onca şeyden sonra şimdi bu ne oluyor?" Ofladım. Ağzımı sikeyim. Hep sinirden söylüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Bad Cousin (MPC2) |Harry Styles Fanfic|
Fanfiction"Hiç degişmemişsin." Dedi, elini yanağımda gezidirken. Artık bana dokunmasını özlediğimi fark etmiştim. Dokunuşları her zamanki gibi tutkuluydu. "Sen de değişmemişsin Harold." Alaylı bir gülümseme bıraktı yüzüne. Ve fısıldadı kulağıma; "Çok değişti...