Gözlerimi kapatmamak için bedenim kendisini büyük bir çaba ile yukarı doğru itiyordu. Başarabilmek için büyük bir gayret içerisindeydim.
Fakat onun güçlü kolları bunu engelliyordu.
Bir anda suyun altından çıktığımda boğazımdan acı bir öksürük kaçmıştı.
"İyi eğleniyor musun? Suyun sıcaklığı iyi mi, prenses?"
Cevap vermedim. Çünkü cevap verirsem, hıçkırıklarımın boğazımı sıka sıka dışarı çıkacağını biliyordum.
"Duyamadım?" diye sordu, kulağını bana yaklaştırarak. Cümlesi benden cevap vermemi bekleyerek çıkmıştı.
Aniden gelen bir refleksle yüzüne doğru tükürdüm.
Gözlerini kapattı. Sinirlenmişti. Yüzünü silen ellerindeki damarlardan, hareketlerinden bunu anlamak kolaydı.
"Aşağılık herif!" diye bağırdım suratına doğru.
Ağzıyla yaptığım şeyin yanlış olduğunu anlatan sesler çıkardı.
"Demek ki tatmin olmadın."
Tam nefes alacakken bedenimin alçaldığını hissettim. Son anda nefesimi alıp, içime hapsedebilmiştim.
Birkaç saniye sonra artık vücudum dayanamaz bir hâl almıştı. Parmak uçlarıma kadar basıncı hissediyordum. Sanki kanım, ruhum ve daha dışarı çıkamayan her şey bu nedenden dolayı dışarı sıçrayacak gibi hissediyordum. En kötüsü ise ölmekten korkuyordum. Gözlerim kapanmaya başlamak için hazırlanırken gördüğüm manzara hiç de huzurlu değildi. Özellikle duyduğum garip sesler...
Gözlerim kapanmaya başlamış, bedenim artık bu dünyaya veda etmeye başlamıştı bile.
Ve tam kapanmadan lanet ettiğim o kişinin sesini duydum;
"İyi yolculuklar, bebeğim."
***
-Bu olaydan bir saat önce-
Elimdeki boş kahve fincanını masaya kibar olmasını umduğum hareketlerle bıraktım.
"Elbisem hazır." diyerek omuz silkti hevesli tavırlarla, Briana.
"Bu çok güzel." diye mırıldandım ona bir gülümseme göndererek. Hevesleniyordu ve birkaç gün yaşadığı şeylerin ardından bu iyiydi. Onun hevesini kırmak güzel olmazdı.
"Bir hafta var, heyecanlı mısın?"
Kafamı belli belirsiz salladım.
"Sanırım öyle, zaman çok çabuk geçti. Ben bile bir hafta sonra Harry ile evli olacağıma inanamıyorum."
Söylediğim şeyi son birkaç gündür çok düşünüyordum. Aslında içimde heyecandan çok korku gibi bir his vardı. Adını ben de koyamıyordum bu hissin. Garip bir his kalbimi ele geçirmişti. Sanki kalbim, buz tabakası ile kaplanmıştı. Düşünürken üşüyordu. Dediğim gibi, nedeni hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Elimde duran telefonum titreyince hafifçe ürpermiştim.
Telefonumun ekranına baktığımda isim yoktu. Sadece bir numara vardı.
Oflayarak oturduğum koltuktan kalktım.
"Nereye gidiyorsun?" diye telaşlı bir şekilde sordu, Briana.
"Şuna bakıp geliyorum," dedim, telefonu işaret ederek. Kafasını salladığında odadan çıktım. Gözüme ilk kestirdiğim yere, mutfağa doğru adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Bad Cousin (MPC2) |Harry Styles Fanfic|
Fanfiction"Hiç degişmemişsin." Dedi, elini yanağımda gezidirken. Artık bana dokunmasını özlediğimi fark etmiştim. Dokunuşları her zamanki gibi tutkuluydu. "Sen de değişmemişsin Harold." Alaylı bir gülümseme bıraktı yüzüne. Ve fısıldadı kulağıma; "Çok değişti...