Önümde büyük bir karanlık vardı.
Gözlerimi açtım.
Sanırım düşüne düşüne uykuya dalmıştım.
Elimi gözlerime getirip ovuşturmaya başladım.
Rüya görmemiştim. Kâbus da görmemiştim. Hiç bir şey görmemiştim. Sadece uyumuştum.
Hiç bir şey olmadan, kuru kuru uyumuştum.
İç çekerek Harry'e baktım hemen.
Daha sonra ise gözüm Anne Cox'a kaydı.
"Ah, hoş geldin teyze. Özür dilerim." Gülümseyip yanağından öptüm.
Bir an durdum.
Bu ilkti.
Yanağından ilk defa öpmüştüm. Yanakları, Harry'nin elleri gibi yumuşacıktı.
"Özür dilemene gerek yok tatlım, geldiğimde uyuyordun."
Bana sanki dünyadaki en iyi kişiymişim gibi bakıyordu.
Acaba neden?
"Zayn nerede?" diyerek etrafıma bakmaya başladım. Yoktu.
"Ben gelince gitti." diyip bir cevap verdiğinde kafamı salladım.
"Seninle bir şey konuşmam gerek."
Ne? Bir şey mi konuşacak? Yoksa ben mi yanlış duydum?
"Dinliyorum." dedim bir anda, soğuk kanlı bir sesle.
"Burada olmaz, kafeye inelim mi?"
"İnelim."
***
"Evet?"
Kahvemi elime aldım. Küçük, minik bir yudum aldım. Dilimin, hatta ağzımın komple yanmasını istemiyordum.
"Harry ile senin hakkında yanıldığımı düşünüyorum."
Yutkundum.
Bu ne demekti?
Kararından vaz mı geçti?
Tanrım, kafamdaki sorular beni öldürmeye mi çalışıyor? Bunu sana sorarken bile soru soruyorum. Adı üstünde; sorarken.
"Hiç bir şey anlamadım."
Yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Sıcak ellerini, hissizlikten donmuş soğuk ellerimde hissedince ister istemez titremiştim.
"Birkaç gün boyunca senin haberin yokken Zayn'i arayıp, Harry'e karşı olan tavırlarını anlatmasını istedim."
Yanlış mı duydum? Bunu gerçekten yaptı mı?
Gizli bir hayranım varmış.
Sustum ve dinlemeye devam ettim, sonuçta büyüğüm.
"Bunun nedeni ise kafamda soru işaretlerinin olmasıydı. İç sesim bana, size yaptığım şeyin saçma, kötü bir şey olduğunu söylüyordu."
İç sesin haklıymış Anne. Ona sevgilerimi gösteriyorum.
Hem bakın, ben size demiştim herkesin iç sesi var diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Bad Cousin (MPC2) |Harry Styles Fanfic|
Fanfiction"Hiç degişmemişsin." Dedi, elini yanağımda gezidirken. Artık bana dokunmasını özlediğimi fark etmiştim. Dokunuşları her zamanki gibi tutkuluydu. "Sen de değişmemişsin Harold." Alaylı bir gülümseme bıraktı yüzüne. Ve fısıldadı kulağıma; "Çok değişti...