Hatay'ın şirin tatil beldesi Arsuz, hala yeni bir güne uyanmış olmanın verdiği mahmurluğun etkisindeydi. Arsuz Çayı'nın acele etmeden nazlı nazlı akarak buluştuğu deniz çarşaf gibi dümdüzdü, etrafta balıkçı teknelerinin motorlarının çıkardığı pat pat seslerinden başka ses yoktu. Erken kalkmayı göze alarak bu saatin güzelliğini kaçırmak istemeyen birkaç kişi dışında deniz bomboştu. Sıra sıra cafelerin, pastanelerin, künefecilerin ve dönercilerin bulunduğu ana caddede bile gün daha başlamamıştı. Huzur verici dingin bir sessizlik hakimdi her yere.Bu sessizliği yırtarak bisikletiyle son sürat yol alan esmer kızınsa 'sessizlik' kelimesine pek yer yoktu o gün lügatında. Pedalları hızla çeviriyordu, varmak istediği yer her neresiyse oraya bir an önce ulaşmaktan başka bir şey düşünmediği belliydi. Lastiklerin çıkardığı o tiz sesle birlikte kız da çayın üstüne inşa edilmiş Uluçınar Köprüsü'ne gelmeden sola döndü ve biraz daha ilerleyip birkaç kez daha önce sola sonra sağa döndükten sonra sıcağa rağmen yemyeşil kalmış alabildiğine geniş bahçeli, tripleks bir villanın önünde lastiklerini inim inim inleterek durdu. Bisikletini aceleyle bahçe duvarının kenarına bıraktı. Bahçe kapısını fütursuzca itip içeri girdikten sonra telaşlı adımlarla eve doğru yürümeye başlamış, bu hareketleriyle evin hemen önündeki masada beyaz plaj elbisesiyle tek başına oturmuş sakince kahvesini yudumlayan ıslak saçlı kadını gülümsetmişti.
"Hayırdır Derya, sabah sabah bizi gördün rüyanda galiba?" diye seslenince kız olduğu yerde hafifçe sıçrayarak dönüp ona baktı, sonra gülümseyerek o tarafa doğru yürüdü.
Masaya yaklaşınca eğilip "Mina Teyzecim günaydın!" diyerek kadını iki yanağından öptü.
Mina Hanım gülen gözlerle Derya'yı süzdü. "Sana da günaydın. N'oldu ne bu telaş?"
"Sormayın Mina Teyze, Lale'yi hemen uyandırmam lazım. Bugün bana yardım etmesi şart."
Mina Hanım halden anlar bir gülümsemeyle başını kaldırıp evin üçüncü katına doğru baktı. "Valla o biraz zor, Lale Hanım dün akşam yine baya geç döndü eve." Dedi. "Kapı pencere kapalı baksana, hala uyuyordur o."
"Ama ben de onunla aynı saatte döndüm! Off şimdi kaç saat dil dökeceğim kim bilir..." diye sızlandı Derya. "Kızınız niye hiç size çekmemiş Mina Teyze ya? Bakın siz çoktan uyanmış, denize girmiş, yüzüp gelmişsiniz, oturmuş kahvenizi içiyorsunuz ama o hala uyuyor!"
Mina Hanım elinde olmadan yine güldü.
"E onu ben tek başıma yapmadım herhalde, babasına çekmiş işte. Allah'tan abisi onlar gibi değil."
"Sahi Leon Abi nerede?"
"Çoktan işe gitti o. Zaten ona güvenip bu kadar çok uyuyor ya Lemi Amcan... Neyse, hadi sen git dene bakalım arkadaşını uyandırmayı ama dediğim gibi pek başarılı olacağını sanmıyorum."
"Yok yok nasılsa uyandırırım ben onu. Uyanmak zorunda!" deyip Mina Hanım'ı tekrar öptü ve eve girdi Derya. Merdivenleri ikişer ikişer çıkarken ilerdeki salonda gördüğü çocuğa "Günaydın Levin! O play station'ın başına yeni mi oturdun yoksa bütün gece orada mıydın?" diye seslendi. Çocuk da gülerek "Ya sen gene mi geldin ya, niye bizden hiç çıkmıyorsun sen?!" diyerek cevap verince o da güldü, merdivenleri çıkmaya devam etti. Üçüncü kata geldiğinde sağdaki ikinci odanın kapısını büyük bir gürültüyle açtıktan sonra "Lale! Hemen uyanıyorsun hemen hemen!" diye bağırmaya başladı. Odaya girer girmez kapıyı arkasından büyük bir gürültüyle kapattı. Ardından bir hışımla perdeleri de açtı ama yataktaki kız tüm bu şamatayı hiç fark etmemiş gibiydi, hala bayılmış gibi derin bir uykudaydı.
Derya bu sefer kendini 'küt' diye yatağın üstüne bıraktı, sonra da kızı sarsmaya başladı.
"Lale! 'Lale' diyorum! Laleeee! Kalk hadi kalk çok işimiz var bugün!" Yataktaki kızdan en ufak bir kıpırtı dahi gelmeyince sabırsızlığı daha da arttı. "Lale hadi ama! Melis Hanım yarım saat önce uyanmış, arayıp bugünkü emirlerini sıraladı bile! Seni de aramış açmamışsın, hadi şimdi kalkıp buraya gelmeden işe koyulalım yoksa bütün gün beynimizi yer! Lale!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.