Taksi iki tarafı ağaçlarla bezeli kıvrımlı yolda ilerlerken Lale başını arkaya yaslamış, boş gözlerle açık camdan dışarı bakıyordu. Yorulmuştu. Çok yorulmuştu. Batu'yu o kadınla görmekten, buna tahammül etmeye çalışmaktan yorulmuştu. Artık kalbi dayanmıyordu. Ela'nın elinin Batu'nun yüzünde dolaştığı o anı hatırlayınca dişlerini sıkarak gözlerini kapattı. Gerçekten bu kadarını hak edecek kadar büyük bir kötülük mü yapmıştı o Batu'ya? Eğer 'karma' denen şey gerçekten varsa, gerçekten de ne ekiyorsan onu biçiyorsan bu hayatta, şu an yaşadığını Beyrut'a giderken o da Batu'ya mı yaşatmıştı? Bu kadar çok mu canını yakmıştı? Şu hissettiklerinin onda birini bile hissettirmişse eğer Batu'ya, onun bu kadar tepkili olmasına şaşırmaması gerekiyordu belki de. Ama işte, Beyrut'a giderek onu bu kadar yaraladığını bilmiyordu ki o. Gitmesini kesinlikle istemediğini, geçici de olsa aralarına böylesi bir mesafe girmesini kabullenemediğini biliyordu elbette. Ama o kabullenemeyişin ilişkilerini bu noktaya getireceğini hiç tahmin edememişti. Etmiş olsa zaten gitmeyi aklının ucundan bile geçirmezdi. Oysa Batu onu ne kadar yaraladığını bile bile gözünün önünde o kadınla flört etmeye devam ediyordu. Hatta flört etmek neydi ki, o kadınla yatmıştı bile! O kadınla yatmayı ilk olarak ne zaman aklından geçirmişti bilmiyordu ama bunun düşüncesinin bile Lale'yi paramparça etmeye yeteceğini tahmin etmemiş olamazdı. O kadınla yatarsa bunun her şeyin ama en çok da Lale'nin sonu olacağını düşünmemiş olamazdı. Bilmiyor muydu? Bunun onu yıkıp geçeceğini gerçekten de bilmiyor muydu? Onu nasıl sevdiğini görmüyor muydu?'Belki de görmüyor.' diye fısıldadı içindeki ses. 'Bırakıp gidebildiğine göre onu artık sevmediğini düşünüyor belki de.'
Gözlerini açtı. Bu olabilir miydi? Onu sevmediğini mi zannediyordu. Batu'nun o iri cüssesinden, saman alevi gibi parlayıp çabucak sönen öfkesinden, sabırsız, inatçı, hırçın mizacından beklenmeyecek kadar çocuk kalmış kalbini bu kadar kırmış olabileceğini düşününce içi sızım sızım sızladı. Ama bunu nasıl düşünebilirdi ki? Nasıl kadar kör, nasıl bu kadar sağır olabilirdi? Hiç mi anlamıyordu? Gözlerine baktığında onu deliler gibi sevdiğini hiç mi görmüyordu? Görmüyorsa bile bu saklamaya çalıştığı bir şey değildi ki. Ona söylemişti! Dün Melisler'in evindeki o banyoda konuştuklarında onu nasıl sevdiğini defalarca söylemişti. Yalvarmıştı. 'Ayaklarıma kapan' dese onu da yapacaktı. Yoksa... Artık söylediği hiçbir şeye inanmıyor muydu yoksa? Bunun için onu suçlayamazdı ki. Haklıydı inanmamakta. Daha dün ona ne olursa olsun öfkesinin dinmesini bekleyeceğini söyledikten birkaç sonra Timuçin'le o otele gitmemiş miydi? 'Ama o da Ela'nın boynunu öpmesine izin verdi! Gözümün içine baka baka o kadınla otele gitti. Onun odasına girdi!'
Doğru, bunların hepsini yapmıştı Batu. Ama o yaptı diye kendisinin de gidip Timuçin'le beraber olmaya kalkışması gerekmiyordu herhalde. Dün Batu'ya "Senin yaptığının aksine, senden sonra önüme çıkan ilk adamın altına yatmadım ben!" dediği aklına gelince küçük bir iniltiyle yüzünü ellerine gömdü. Nasıl olmuştu da bu sözcükler ağzından çıktıktan birkaç saat sonra Timuçin'in onu oteline götürmesine izin verebilmişti anlayamıyordu. Galiba Derya'nın nişanına kadar ağzına içki koymasa iyi olacaktı. Ama Batu'yu yanında o kadınla gördüğü anda bütün sigortaları atıyor, onu yanında başka bir kadınla görmenin verdiği sancıya dayanabilmek için ilk olarak çareyi hep içkide arıyordu.
"Abla geldik merkeze."
Taksi şoförünün sesini duyunca ellerini yüzünden çekip başını kaldırarak dışarı baktı. Nereye gideceğini bilmediği için adama merkeze inmesini söylemiş, sonrasında ne tarafa gideceğiyle ilgili bir bilgi vermemişti çünkü bunu kendisi de bilmiyordu! En iyisi burada inip yürümekti. Belki eczaneye Melisa'nın yanına uğrardı. Ne de olsa bu sefer yandaki eczaneden prezervatif alan Batu ve Ela'yla karşılaşmayacağından emindi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.