Batu ne hissedeceğini bilemez bir halde Lale'nin arkasından bakakalmıştı. Anlamıyordu, niye böyle kaçar gibi çekip gitmişti? Annesinin söylediklerine çok bozulduğunun farkındaydı elbette ama biraz önce sessizce yanına gelip beline sarılmasına ses çıkarmayınca sonunda kimsenin müdahalesi olmadan konuşabileceklerini düşünmüştü. Zaten aralarındaki şu meseleleri bir halletseler, ne kendisinin annesinin ne de bir başkasının onu üzmesine asla izin vermeyecekti; doğruyu söylüyordu. Ama bunun için önce Lale'nin ne düşündüğünü bilmesi lazımdı. Biraz önce hiçbir şey söylemeden kollarına yaslanınca o mükemmel birkaç dakika boyunca dünyayı unutur gibi olmuştu. Sonunda bu hiç bitmeyecekmiş gibi gelen ayrılığın bittiğini, Lale'den uzak kalması gereken günlerin geride kaldığını ve onun da bunu en az kendisi kadar istediğini düşünmüştü. Oysa şimdi ne kadar yanıldığını anlıyordu. Ve buna sebep olduğu için annesine çok ama çok sinirleniyordu!
Lale bahçenin ön tarafındaki yemek masasına doğru yürüyüp gözden kaybolana kadar baktı arkasından. Sonra hala "Batu nerdesin abi duymuyor musun ya?" Diye bağırarak kendini yırtmakta olan Selçuk'un sesini duyunca öfkeyle gözlerini devirerek eve doğru yürüdü. Biraz önce Lale'yi ararken çıktığı kapıdan tekrar arkadaki oturma odasına girdiğinde Selçuk'u orada buldu. "Ne var lan ne bağırıp duruyorsun?" dedi öldürücü bakışlarla.
"Abi nerdesin sen ya iki saattir yırtınıyorum burada duymadın mı?"
"Duymamış olsam kalkıp gelmezdim herhalde değil mi?" diye terslendi Batu..
Selçuk "Hayırdır n'oluyoruz?" dedi şaşkın şaşkın bakarak.
"Ne? Ne n'oluyoruz?"
"Niye celallendin sen gene böyle?"
"Abi tam Lale'yle konuşmak üzereydik, sen bas bas bağırınca kaçtı gitti gene." diye sinirle kendini duvarın yanındaki divanın üstüne attıktan sonra kızgın bakışlarını Selçuk'un yüzüne dikti. "N'olurdu beş dakika daha bekleseydin?"
"Lan gerizekalı sanki ben de keyfimden yemeğin ortasında masadan kalkıp seni çağırmaya geldim?" derken şimdi o da en az Batu kadar kızgın görünüyordu."Annen rahat vermedi ki! "Selçukcum Batu hala dönmedi, bi gidip bakıver n'olur" diye diye burnumdan getirdi, ondan kalktım geldim! Lale de masada olmayınca, evin içinde karşılaşırsınız da kızcağız seni Müslümanlıktan Hristiyanlığa geçiş yapmaya zorlar diye korktu herhalde." dedikten sonra birkaç saniye önceki kızgınlığının yerini alaycı küçük kahkahalar almıştı.
Batu'nun öfkesi ise hala yerindeydi hatta Selçuk böyle saçma sapan konuştukça katmerlenerek artıyordu. "Salak salak konuşma Selçuk." dedi sertçe.
"Ya kabul et ama komikti." diyerek esprisini savundu Selçuk.
"Komik falan değildi." diye kükredi ayağa fırlarken. Sonra da delirmiş gibi odanın içinde bir aşağı bir yukarı yürümeye başladı."Artık gerçekten kafayı yiyeceğim abi ben. Öyle böyle değil, ciddi ciddi kafayı yiyeceğim ya. Ya her şey bu kadar zor olmak zorunda mı? Durmadan bir sorun çıkıyor önümüze. Lale'yi ikna etmek zaten yeterince zorken bir de annem çıktı şimdi ya." diye bağırdıktan sonra divana küçük bir tekme atınca Selçuk irkildi.
"Abi nolur sakin ol, şimdi bir de ayağını mayağını kırma gözünü seveyim. Düğünde bana lazımsın sen."
Batu sert bakışlarından birini yolladı yine ona. Onu böyle görünce Selçuk da sonunda cıvıklığı bırakmaya karar vermiş gibiydi. "Ya tamam gel bir otur şöyle konuşalım." diyecek oldu ama Batu oturamayacak kadar sinirli görünüyordu.
"Oturamam. Ben gelmeden önce annem Lale'ye ne dedi, anlatacaksın bana." diyerek dik dik Selçuk'a baktı. "Annem Lale'nin Hristiyan olduğunu nasıl öğrendi? Beril niye "annem taktı bu kıza" dedi bana? Ne yaptı annem Lale'ye?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.