Lale anneannesiyle karşılaşmamak için mutfak kapısından içeri girdi ve hızla merdivenlere yöneldi. O koşarak odasına çıkarken Hilda Hanım da yine yaşından beklenmedik bir çeviklikle arkasından gelmişti. Lale hızla üstündekileri çıkarıp duşa girmeye hazırlanırken birden odaya dalıverdi. Lale onu görünce şaşkınlıkla "Hiiih Teta! Ödümü kopardın ya!" dedi elindeki havluyla önünü kapatarak. "Bir kapıyı çalsaydın keşke! Duşa giriyordum."Hilda Hanım Lale'yi hiç duymamış gibi "Nereden geliyorsun sen böyle?" dedi.
"Yemekten." diyerek omuzlarını silkti. Teknik olarak bakınca yalan söylemiyordu zaten, gerçekten de tıka basa yemek yemişlerdi Batu'yla.
"Kim kimdiniz?"
"Teta evden çıkmadan önce de sordun ya bunu! Yoklama mı alıyorsun?"
"Soruma cevap ver Lale!"
"Derya, ben, Melis, Selçuk, Batu, Turgut! Başka sorun varsa onu da alayım?"
"Nerede yediniz?" derken kuşkuyla kısmıştı gözlerini Hilda Hanım.
"Cafe Turgut'ta. İstersen gidip garsonlara sorabilirsin yani. Sonra künefe yedik. Sonra da atari salonuna gittik. Tamam mı? Sorgun bittiyse duşa girebilir miyim artık? Çok üşüyorum. Hani biraz çıplağım ya... O bakımdan."
Torununa sert bir bakış atıp çıktı odadan Hilda Hanım. Lale gözlerini devirerek başını iki yana salladı ve odasındaki küçük banyoya girip kapıyı kilitledi. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı, anneannesinin yine birden paldır küldür içeri dalmasını istemiyordu!
Duştan çıktıktan sonra tam üzerine rahat bir şeyler geçirmişti ki odanın kapısı birden açıldı ve Daniel daldı içeriye. "Değya geldi." derken Lale'nin suratına bile bakmıyordu. Anlaşılan yine dargındı halasına.
"Değya geldi demek..." diyerek onun taklidini yaptı Lale ama Daniel hiç gülmedi bu sefer. Tam odadan çıkıyordu ki Lale onu kucaklayıp yatağa oturttu. "Pişt yakışıklı n'oluyor? Küs müyüz?"
Daniel "Küsüz." dedi başını çevirerek.
"Ama niye?"
"Sen beni tekneye götüğmedin, küstüm ben sana. Konuşmayacağım ağtık."
"Sen benle konuşmazsan ben çok üzülürüm ama."
"Hiç de üzülmezsin! Lena'yı daha çok seviyoğsun sen zaten, ben biliyoğum." derken gözleri dolmuştu Daniel'ın.
"Hiiih aşkım benim olur mu hiç öyle şey? Ben çok seviyorum seni." diyerek sarılıp öptü yeğenini. "Lena'yı da çok seviyorum, seni de çok seviyorum."
"Hem Batuş niye sizle tekneye geldi? Niye hep senin yanında dolaşıyo o? Ben hiç sevmedim onu, gitsin ağtık buğdan!"
Bu sırada Daniel'ın biraz önce gelişini haber verdiği Derya girdi odaya. Girer girmez de Daniel'ın dediklerini duyunca şöyle bir afalladı. "N'oluyor ya, Daniel hala Batu'ya denizanası çarptığı gün tekneye gittik diye bozuk mu atıyor sana? Ohoo Daniel sen de amma kaprislisin arkadaş ya. İnsan üç gündür bozuk atar mı bu yüzden ya?"
Daniel'ın küçük suratı öfkeyle gerildi. "Hiç de bi keğe!" Laloş'la Lena bugün de gitti Batuş'la tekneye! Hem de beni götüğmedileğ!" diye isyan edince Derya'nın yüzünde bir hayret ifadesi belirmişti. Şaşkın bakışlarını Lale'ye çevirerek "Bak sen..." dedi.
Lale gözlerini devirirken Daniel ise halasını Derya'ya gammazlamaya devam ediyordu coşkuyla. "Hem de yağmuğda denize giğmişler biliyo musun Değya? Lena bana hava atıp duğuyoğ!" Ona en çok dokunan bu son kısım olsa gerek ki iyice sinirleri bozulmuştu küçük çocuğun, dokunsalar ağlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.