Akşama doğru otelde Melis'in odasında deli gibi bir koşuşturmaca vardı. Derya ve Lale daha sonra Turgut'la beraber gidecekleri için henüz giyinmemişlerdi. Melis ve Merve'nin ise birazdan çıkmaları gerekiyordu, onlar çiftliğe daha erken gideceklerdi. Fakat ne yazık ki Selçuk çoktan kendisini almaya gelmiş aşağıda bekliyor olmasına rağmen, odadan çıkmadan önce son bir kez aynaya bakan Melis makyajını beğenmediğini ilan etmiş ve kuaförde yaptırdığı makyajın hepsini silerek aynanın karşına geçip kendi makyajını yapmaya başlamıştı. Günlerdir onun bu tür davranışlardan inanılmaz bunalmış olan Ayşe Hanım'ın sonunda sabrı taşmış, söylene söylene odadan çıkıp gitmişti. Lale, Merve ve Derya, ameliyathanede cerrahların istedikleri aletleri uzatan hemşireler gibi Melis'in başında bekliyor, istediği makyaj malzemelerini anında bulup ona uzatıyorlardı.Melis "Allık verin bana." dedi gözünü aynadaki görüntüsünden ayırmadan. Derya Melis'in kocaman makyaj çantasından bulduğu ilk allığı uzattı hemen. "Bunu demedim! Kına geceme pembe yanaklarla gidecek değilim herhalde. Bronz allığımı ver bana!" dedi sinirle. Derya iyice stres olmuştu, zaten o çantayı karıştırarak bronz allık ararken Melis çoktan bağırmaya başlamıştı. "Hadi Derya daha ne kadar oyalanmayı düşünüyorsun?"
"Tamam tamam buldum." diyerek bulduğu başka bir allığı uzattı.
"Bu da değil! Şeftali rengi bu!"
"Off bulamıyorum, napayım." diye stres içinde sızlandı Derya.
Lale "Bir dakika ben bulurum şimdi." diye araya girerek Melis'in istediği renkteki allığı bulup çıkardı makyaj çantasından.
"Sağol Lale." diyerek Derya'ya ters bir bakış attıktan sonra tekrar aynaya doğru döndü Melis. Elmacık kemiklerinin üzerine fırçayla allık sürdükten sonra kendini incelerken konuşmaya başladı. "Keşke İrem annesiyle eve gideceğine burada kalsaydı. O da bir işin ucundan tutardı en azından."
İrem'in lafının geçmesiyle Lale iki gündür onun hakkında merak ettiklerini hatırlamıştı birden. Merve'nin içerde banyoda saçını düzeltmesini fırsat bilerek Melis'e fısıldadı. "Melis, İrem'in sevgilisi var mı?"
Melis aynadan şaşkın şaşkın baktı ona. "Niye soruyorsun?"
"Hiç, merak ettim." dedi omuzlarını silkerek.
"Niye merak ettin?" dedi Melis kirpiklerine rimel sürerken.
"Ya işte ne bileyim. Geçen yaz nişan için Arsuz'a geldiğinde Levin'le çok samimiydiler ya."
Melis kirpiklerine rimel sürmeyi falan bırakarak ona doğru döndü. "Sen bir şey duydun da benim ağzımı mı arıyorsun?"
"Saçmalama Melis ya ne duyacağım!" dedi kızgınlıkla. "İyi ki basit bir soru sordum ya amma uzattın. Cevap vermek istemiyorsan verme, o kadar da önemli değil."
Melis doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak ister gibi hiçbir şey söylemeden Lale'ye baktı. Neden sonra içini çekti. "Off hiç sorma. En az sizinki kadar karmaşık bir hikaye bu." diyerek tekrar aynaya doğru döndü.
Lale hafifçe kaşlarını çattı. En az kendilerininki kadar karmaşık bir hikaye mi?? Hem de İrem'le Levin arasında? Neler dönüyordu hiç anlamamıştı. "Ya şunu en başından doğru düzgün anlatsana."
Melis içini çekti. "Sen de tam soracak zamanı buldun ama Lale!" dedi elindeki rimeli işaret ederek. "Daha uygun bir zamanda sorsan olmuyor muydu?"
"Melis hadi ya, Merve gelmeden anlat şunu." deyince Melis pes etti sonunda.
"İrem'in sevgilisi yok. Sebebi de muhterem erkek kardeşin."
"Niye?" dedi Lale şüpheyle.
"Başka adam kalmamış gibi gitmiş ona aşık olmuş da ondan. Geçen yaz nişan için Arsuz'a geldiklerinde Levin kızın peşinden ayrılmıyordu biliyorsun. O birkaç günde bir şeyler olmuş aralarında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.