Limon Çiçekleri 64. Bölüm

1.5K 141 44
                                    


Akşam saatlerinde ardarda inen uçaklar nedeniyle Adana Şakirpaşa Havaalanı'nında her zaman olduğu gibi gürültülü bir keşmekeş hüküm sürmekteydi. Karşılamaya geldikleri yakınlarını almak için kaldırıma yanaşarak tek şeritlik yolu kapatan arabalar, çılgınca kornaya basarak bir an önce hareket etmeleri için onları uyaran arkadaki diğer arabalar, terminal binasının önünde bekleme yapılmasına izin vermeyen polislerin devamlı çaldıkları düdük sesleri, uçaktan inen yolcuları almak için yarışan taksi şoförlerinin bağırışları, kalkmaya veya inmeye hazırlanan uçakların anonsları; hepsi birbirine karışmış, araba farlarının sarı ışıkları arasında herkes kendi telaşına kapılmıştı. Bütün bu hengamenin arasında 31 plakalı siyah bir BMW jeep çıkışa yakın bir yerde dörtlülerini yakarak sağa çekmiş bekliyordu. Direksiyondaki genç kadın arabada yalnızdı. Dalgın dalgın boynundaki kolyesiyle oynarken bir yandan da terminal binasını görmeye çalışıyordu. Birini beklediği belliydi. Diğer elindeki cep telefonu ise sürekli kulağındaydı. Yüzünde ise endişeli bir ifade vardı.

Endişeliydi çünkü Batu'nun uçağı hala inmemişti. Kapalı olduğunu bildiği halde delirmiş gibi arka arkaya Batu'nun numarasını çevirmesi bu yüzdendi. Olur da inmişse telefonunu hemen açmıştır diye... ama nerede.? Hep kapalıydı Batu'nun telefonu. Uçak bu kadar uzun süre rötar yapmış olabilir miydi acaba? Ama uçağa binmeden önce konuştuklarında rötar olmadığını söylemişti Batu? Gerçi belki de bindikten sonra uçağın içinde beklemek zorunda kalmıştı? Her ne olmuşsa olsun artık bir an önce gelse iyi olacaktı. Batu on gün kadar önce babasıyla beraber iş için İstanbul'a gittiğinden beri onu görmüyordu ve artık daha fazla bekleyecek sabrı kalmamıştı!

Sabırsızlığı giderek artınca motoru kapatarak kapıyı açıp yere atladı Lale. Mart ayının gelişiyle beraber Adana sokaklarını saran portakal çiçeği kokusu burada da mevcuttu. Aklına limon çiçeklerinin kokusu gelince ise özlemle gülümsedi. Terminal binasına doğru bakındı yine. Sürekli birileri çıkıyordu gelen yolcu kapısından ama bu gelenler arasında Batu da var mıydı bilmiyordu. Aradığında Batu'nun telefonu halen kapalı çıkıyordu. Sonunda arabayı burada bırakıp giderse büyük ihtimalle ceza yiyeceğini bilse de zerre kadar umursamayarak terminal binasına doğru yürümeye başlamıştı ki elinde sımsıkı tuttuğu telefonu birdenbire çalmaya başlayınca irkildi. Ve aynı anda kalbi heyecandan deli gibi atmaya başladı. Telefonu telaşla kulağına götürdü.

"Canımm? Geldin mi aşkım?" derken kuşlar cıvıldıyordu sanki sesinde. Ama karşıdan gelen sesle beraber o kuş cıvıltıları da içindeki heyecan da havası kaçmış balon gibi sönüp gitti.

"Alo Lale? Benim, Tina." diyen sesi duyduğu anda çok büyük bir çam devirdiğini anlayarak endişeyle dudaklarını ısırdı. Arayan abisinin eşi Melisa'nın Mersin'de yaşayan kız kardeşi Tina'ydı. Lale Mersin'de çalışmaya, dolayısıyla yaşamaya, başladığından beri, yani yaklaşık bir sekiz aydır Tina'yla görüşmeleri bir elin parmaklarını geçmemişti. Zaten görüştükleri bu nadir anların çoğu Leon ve Melisa çocuklarla beraber Lale'yi ziyarete geldiğinde vuku bulmuştu. Ailesinin haftasonları mutlaka Tina'yı aramasına dair verdiği telkinlere, hatta ve hatta babası Lemi Bey'in her cumartesi sabahı arayıp "Bugün Tina'yla görüşecek misiniz kızım?" diye sormasına rağmen Tina'yla kendiliğinden yalnızca iki-üç kez falan buluşmuştu Lale. Tina'yla görüşmek istemiyordu, istese de buna vakti yoktu çünkü her anını Batu'yla geçiriyordu.

Ramazan Bayramı'nın üstünden altı ay geçmiş, bu altı ay boyunca Lale ve Batu buldukları her anı beraber geçirmeye devam etmişlerdi. Batu her gece Lale'deydi. Daha doğrusu Lale'nin kalabalık aile fertlerinden birinin sözüm ona Lale'yi Mersin'de yalnız bırakmamak adına ama aslında kontrol amaçlı gerçekleştirdikleri muntazam ziyaretler haricinde her gece Lale'deydi. Lale'nin yatağında, Lale'nin kollarında, Lale'nin içindeydi. Ve Lale'nin bundan hiç ama hiç şikayeti yoktu. Aksine ailesinin yaptığı ziyaretler yüzünden Batu'dan ayrı kalmak çok zoruna gidiyordu. Buna bir de Lemi Bey'in kafasına estiği gibi hafta sonları Lale'yi İskenderun'a çağırması eklenince ayrı kalmaları kaçınılmaz oluyordu. Ramazan Bayramı'ndan sonra Kurban Bayramı'nda da aynı şey olmuş, tatili yine ayrı geçirmek zorunda kalmışlardı. Noel'de ise Lale yine İskenderun'a gitmiş, bir hafta sonraki yılbaşı içinse bütün ailesi cümbür cemaat Mersin'e gelince yılbaşı gecesini de birbirlerinden ayrı geçirmişlerdi. Bu mecburi ayrılıklara, başta kıskançlık olmak üzere pek çok sebepten ötürü sık sık birbirlerine girmeleri ve küs kalmaları da eklenince bazen beraber yaşıyor olduklarına bir türlü inanamıyordu Lale. Tabii o küslükler hep ikisinden birinin diğerini baştan çıkararak gönlünü almasıyla sonuçlandığında ise fikri hemen değişiyordu!

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin