Lale, Batu ve Turgut'un yanından ayrılıp yukarı çıktıktan sonra odasının içinde dört dönmeye başlamıştı. Daha bu sabah tanıştığı bir adam ne cüretle evinin salonunda otururken utanmadan kendisine böyle hakaret edebiliyordu? O laf ettiği araba olmasa onu Hatay'daki havaalanından Arsuz'a kim getirecekti acaba? Teşekkür edeceği yerde bir de ağız dolusu laf söylemiş, demediğini bırakmamıştı. O kıroya haddini bildiremediği için kendine de kızgındı aslında.. Duydukları karşısında adeta şoka girmiş, tek kelime bile edememişti. Keşke denizanası çarptıktan sonra denizin ortasında bıraksaydı onu! O görmemiş kıronun ancak öyle aklı başına gelirdi herhalde.
Lale bunları hem içinden geçirerek hem de oldukça sesli bir şekilde ifade ederek odasında volta atmaya devam ederken Derya da bir şey demeden onu izliyordu. Lale'ye hak veriyordu aslında, kendine böyle bir şey yapılsa şimdiye çoktan boğazlamıştı o çocuğu. Ama ne yazık ki Batu'dan Turgut'tan da henüz kurtulmuş değillerdi, daha akşam Melislerde birlikte yemek yiyeceklerdi.
"Lalecim tamam artık biraz sakinleşsen diyorum?" dedi çekinerek. Lale'nin öfkesi saman alevi gibiydi, çabuk parlar sonra da çabuk sakinleşirdi ama bu defa sakinleşmesi baya uzun sürmüştü.
"Nasıl sakinleşeyim Derya ya? Adamı gittim taa havaalanından aldım buraya getirdim. Sonra evime çaya davet ettim. Boş yere hem babamla hem anneannemle tanıştırmak zorunda kalıp başıma dert aldım. Bunlar yetmemiş gibi tekneyle gezintiye çıkardım. Denizanası çarpınca pansuman yaptım, sonra aldım eve getirdim annem yarasına baksın diye. Ve karşılığında bana dediği şeye bak!"
"Ya haklısın da... Ne yapacaksın işte adam medeniyetten anlamıyor. Sen haklısın galiba, bunların ikisi de has Adana kırosu!"
"Adana'yla falan alakası yok bence, bunların içi böyle içi! Tamam bak Selçuk'a da bayılmıyorum ama o hiç bunlar gibi değil. Nereden arkadaş olmuş bu iki salakla anlamadım."
"Neyse boşver artık daha fazla sinirlenme. Hem daha akşam Melisler'e yemeğe gideceğiz onlarla. O yüzden daha fazla gaza gelmesen iyi olacak sanki?"
"Off!" diyerek kendini çift kişilik yatağının üstüne bıraktı Lale. Umutsuzca tavana baktı. "Melis evde kalsaydı ikimiz için her şey daha kolay olacaktı galiba."
Gülmeye başladı Derya. "Melis duymasın valla dilini koparır! Bu arada İstanbul'dan ayarladıkları organizasyon şirketi baya esaslı bir şirket galiba, nişan gecesi için neler planlamışlar görsen..."
Lale burun kıvırdı. "Aman planlasalar ne olacak, kırk yıllık Arsuz Otel'i Çırağan'a çevirecek halleri yok ya."
"Senin Çırağan'da evlenme takıntın var galiba." derken bir yandan da gülüyordu Derya. "Küçüklüğünden beri hep orada evlenmeyi falan mı hayal ettin yoksa?"
"Ya üff ne takıntısı saçmalama."
"Hadi hadi içinden geçeni söyle." diye arkadaşının damarına basmaya devam ediyordu.
Derya'nın bu tavrı Lale'yi sonunda çileden çıkardı. "Senin de Adana Hilton'da evlenme takıntın var o zaman... Hem de Turgut'la!" diye kestirip attı.
Ancak bu Derya'yı sinirlendirmektense daha çok güldürmüştü. "Ay şu Adana Hilton da düşmüyor dilinden Laloş ya... Kısmetin orada senin herhalde, içine mi doğuyordur nedir? Zaten bugünkü denizanası hadisesinden sonra korkmaya başladım ben senden."
"Ya Derya bak zaten sinirliyim üstüme gelme!"
Bu sırada Batu'yla Turgut Laleler'in bahçesinden kaçarcasına çıkmış, Mina Hanım'la vedalaşırken ikisi de ezilip büzülmüşlerdi. Mina Hanım Lale'nin onları yolcu etmiyor olmasına bir anlam verememiş olsa da akrabalarıyla oturduğu masadan bu sahneyi keyifli gözlerle izleyen Hilda Hanım bu durumdan gayet memnun kalmıştı. Kendini alamayıp "Güle güle Bartu!" dedikten sonra yine Fransızca'ya dönüp bir de "Au revoir!" diye bağırınca Batu dönüp ona şöyle bir bakış atmış, diline hakim olamayıp ters bir şey söyleyeceğinden korkarak kendini bahçeden dışarı zor atmıştı. Hilda Hanım hala arkalarından dalga geçercesine "Her zaman bekleriz. Adana'ya selamlar!" diye bağırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.