Batu kalbini yerinden oynatan son bir öfkeli bakış daha atıp arkasını dönüp gittiğinden beri Lale durmuş öylece arkasından bakıyordu. Batu'nun gördüklerinden kesinlikle hoşlanmadığını, bu yüzden öyle deli gibi onlara doğru geldiğini az çok anlamıştı. Ama Beril'in "Mete'yi taşıyamıyorum" dediğini duyunca aklı çok başka yerlere kayıp gitmişti. Batu çoktan lobiye gidip gözden kaybolduğu halde o hala onun biraz önce durduğu noktaya bakıyordu dalgın gözlerle. Batu'yu kucağında Mete'yle görmeyi kesinlikle istemiyordu. Ne şimdi ne de bundan sonra... Bunun artık son nokta olacağını biliyordu ve bu kadarına da dayanamayacağını hissediyordu. Olur da Batu ona olan hıncından Mete'yle beraber tekrar bahçeye döner diye korktuğundan hızla bara doğru dönünce Batu'nun biraz önce durduğu noktaya sırtını dönmüş oldu. Madem bunun kendisini nasıl dağıtacağından bu kadar emindi... o halde kendini korumaya alması gerekiyordu. Aylardır aklına takılıp duran o görüntüye gözleriyle tanık olmaya hazır değildi.
Hazır olmadığı başka bir şey daha varsa o da Beril'in hamileliğiydi. Bu konuyu dün kapattığını sanıyordu esasında. Beril'in hamile olduğunu öğrenmesinin üzerinden aylar geçmiş gibi geliyordu şimdi. Dün akşamüzeri lobide Ömer'in bunu ağzından kaçırmasından sonra o kadar çok şey olmuştu ki... Özellikle de Batu'yla olanlardan sonra farkında olmadan bunun üzerini kapamış, üzerinde fazla düşünmeye fırsatı olmamıştı. Oysa şimdi dün bunu öğrendiği anda hissettiği ne varsa bir bir geri geliyordu. Beril'i kıskanıyordu. Melis'i değil ama Beril'i deli gibi kıskanıyordu. Melis'in kafasının ne kadar karışık olduğunu gördükçe onun için üzülüyor, arada bir içinden isyankar çığlıklar yükselse de onun nasıl mutsuz olduğunu görünce bu kadar bencil olduğu için kendine kızıyor, içindeki o isyan da yerini, Melis'e yardım etmek ona yol göstermek için çırpınan eski bildik sadık arkadaş Lale'ye bırakıyordu. Bu Melis'in ilk hamileliğiydi, üstelik isteyerek de hamile kalmış değildi. Söyledikleri de doğruydu, hiçbir zaman anne olmak için çıldıran biri olmamıştı o. Onun endişelerini, kuşkularını, korkularını anlayabiliyor, ona hak veriyordu. Ama Beril... o tamamen farklıydı. Daha önceki konuşmalarından biliyordu onun Mete'yi ne kadar çok istediğini. Ömer'in de onun da Mete'yle kalmayıp bir ya da belki iki çocuk daha yapmak istediklerini de biliyordu. Dün Ömer'in gözlerindeki parıltıyı görünce resmen orada düşüp ölmek istemişti. Mete henüz çok küçük olduğundan planlanmış bir hamilelik değildi bu belki, o kadarını bilmiyordu. Ama öyle değilse bile bunun ikisini de ne kadar mutlu ettiğini o ayaküstü konuşmalarından bile anlayabilmişti. O kendi oğlunu dünyaya getirmeyi becerememişken Beril'in Batu'ya delicesine benzeyen küçük oğlundan bu kadar kısa süre yeniden hamile kalması... böyle düşündüğü için kendini berbat hissediyordu ama duygularına gerçekten hakim olamıyordu. Bu defa kızlarının olacağını öğrenmek, Ömer'in bunun için ne kadar heyecanlandığına birebir şahit olmak ciddi anlamda zoruna gitmişti.
Keşke hiç öğrenmemiş olsaydı... Hiç haberi olmasaydı keşke. Hissettiği bunca şeye bir de kendinden iğrenmesine yol açan bu kıskançlık eklenmeseydi keşke. Kendini suçlamayı asla bırakamayacaktı galiba. Batu'yla ilk defa seviştiklerinden beri ne zaman regli gecikse nasıl endişelenip korktuğunu, 'n'olur olmasın, n'olur olmasın!' diye ne dualar ettiğini hatırladıkça kendini parçalamak istiyordu! Batu'nun umursamazlığının ve rahatlığının arkasına sakladığı onu bir bebek için ikna edebileceğine olan inancına kendisinin kimi zamanlardaki dikkatsizliği ve takipsizliği eklenince defalarca tekrar etmişti bu. İlk zamanlar zaten düzenli görüşemedikleri için bir araya geldiklerinde korunma gibi mevzulara kafa yoracak kadar vakitleri olmuyordu, özellikle de Batu'nun! Sonra düzenli görüşebilmeye başladıklarında bir süre hap kullanmış, vücudundaki değişiklikleri görünce bu sorumluluğu bir süreliğine de olsa Batu'ya devredebileceğini düşünerek devam etmeyip bırakmıştı. İşler pek umduğu gibi gitmediği için iki-üç aya bir 'ben geçen ay ne zaman regl olmuştum ya?' sorusu eşliğinde yaşadığı kalp çarpıntıları olağan hale gelmişti. Her defasında bunun böyle gitmeyeceğini söyleyerek Batu'ya vaaz verip duruyordu. Söylenmeleri etkili oluyor, Batu bir süre için dikkatli davranıyor ama nasıl oluyorsa Lale yine bir şekilde iki ay sonra kendini aynı korkuların odağında buluyordu! Sonunda korktuğu da olmuştu işte zaten. Ama nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde bu defa çok üzerinde durmamış, hatta kendini şaşırtarak 'Aman nasıl olsa boş yere telaşlanıyorumdur' diye düşündüğü olmuştu. Buna rağmen hamile olduğunu öğrenmesinden birkaç gün önce Melis ve Derya 'kızlar gecesi' adı altında ona kalmaya gelip Batu'yu zorla Adana'ya Selçuk'un yanına postaladıkları gece alkol almamayı tercih etmişti. O gece bu tercihinin de fazla üzerinde durmamış, arabayı kullanacak ayık birinin olması gerektiğini savunarak kendini buna inandırmıştı. Ama aslında o geceden bir hafta kadar öncesinden beri içinde hep bir şüphe vardı. Bu defa telaş ve panik yaptırmıyordu, hem de öncekilere göre çok daha sağlam bir şüpheydi. Öyle ki test almakla falan uğraşmayıp direkt tahlil yaptırmayı tercih etmişti. Öğrendikten sonra o kadar mutlu olmuş, Batu'nun nasıl mutlu olduğunu gördüğünde ise öyle kendinden geçmişti ki önceden bundan ne kadar korktuğunu hatırladıkça hep kendini kötü hissetmiş, bunun için suçluluk duymuştu. O zaman duyduğu o hafif suçluluk duygusu şu an hissettiklerinin yanında çok komik kalıyordu. Hamile kalmaktan bu kadar korktuğu için olmuştu belki de bunlar... bilmiyordu. Bazen böyle saçma fikirlere saplanıp kalarak saçmaladığını düşünüp kendine kızıyordu. Ama içinden geçenlere de engel olamıyordu. Bunu o kadar takıntı haline getirmemiş olsaydı, sonunda gerçekten hamile kaldığında ellerinin arasından kayıp gitmeyecekti belki bebeği...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomantizmBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.