Lale'nin nasıl olup da araba kullanabildiği meçhuldü çünkü kendini hiç ama hiç iyi hissetmiyordu. Her şeyden önce elleri titriyordu bir kere. Ağlamamak için kendini öyle sıkıyordu ki gözlerinde biriken yaşlar artık bir noktadan sonra görüşünü bulandırmaya başlamıştı..Kendini sakinleştirmek için sesli bir şekilde derin nefesler alıp veriyordu ama ne kadar nefes alsa da arabanın içindeki oksijen ona yetmiyor gibiydi. Titrek ellerinden birini direksiyondan çekerek camları açmaya çalışırken direksiyon hakimiyetini bir an için kaybedince araba sağa savrulmuş, arkadan gelen korna sesleri sayesinde bunu erken fark etse de direksiyonu ancak son anda toparlayabilmişti. Bu şekilde daha fazla devam edemeyeceğini anlayınca dörtlüleri yakıp son bir gayretle arabayı sağa çekti. Ve sonunda kendini bırakıp deli gibi ağlamaya başladı.O kadar kırgın, o kadar öfkeliydi ki... Batu'nun böyle bir şey yaptığına inanamıyordu. Neden yapmıştı bunu? Bu kadar mıydı yani? Ailesine karşı çıkmayı göze alamadığı için kendisine kızan adam... Daha dün kendisini kucağına çekip çıldırmış gibi her yerinden öpen adam... Bir gün içinde nasıl böyle değişmişti? Böyle bir adama nasıl bu kadar güvenebilmişti? Bir de yüzsüz yüzsüz İstanbul'da geçirdikleri geceyi düşündüğü için Başak'a karşı koyamadığını söylemişti! O sözleri resmen kulaklarında çınlıyordu ve düşündükçe delirecek gibi oluyordu! Nasıl söylerdi bunu? Kendisi de İstanbul'daki geceyi düşünerek başka bir erkekle öpüşse bunu normal karşılar mıydı acaba? İstanbul'daki o gece aklına gelince ağlaması daha da şiddetlendi. Aldığı karardan hiç bu kadar pişman olmamıştı. Biraz önce üzerinde Başak'ın dudaklarının gezindiği o yüzün her bir köşesini o gece defalarca öptüğünü hatırladıkça kendinden de Batu'dan da iğreniyordu. Neden yapmıştı bunu? Bütün istediği seksse neden en başından beri Başak'a ya da başka bir kadına gitmeyip de gelmiş başına musallat olmuştu?
Bu akşam Adana'ya neden geldiğini düşündükçe kendinden nefret ediyordu. Batu'yla öğlen yaptıkları o telefon konuşmasından sonra bütün gün kendini odasına kapatmış ve bundan sonra olabilecekleri düşünmüştü. Babasının bu ilişkiyi öğrenince vereceği tepki onu her şeyden çok korkutsa da, Batu'yla aralarındaki şeyi kestirip atarak Paris'e gitme fikri çok daha korkunç geliyordu gözüne. Batu hayatına gireli henüz çok kısa bir süre olmuştu belki ama onun hayatından tamamen çıktığını düşünemiyordu. Onu burada bırakıp Paris'e gitmek de istemiyordu. Zaten en başından beri kendini Batu'dan uzaklaştırabilmek için düşünmüştü Paris'e gitmeyi. Ama bunu istemiyordu ki... Batu'dan uzaklaşmak falan istemiyordu, aksine onunla daha çok birlikte olmak, hep onun yanında olmak istiyordu. Hem zaten Paris'e gitmekten vazgeçtiğini duyunca babası çok sevinecekti. Belki Levin'i de bir süre daha çenesini tutması için ikna edebilirdi? Sonra da bir şekilde açıklardı ailesine. Önce annesine anlatırdı, onu arkasına alırdı. Sonra her zaman olduğu gibi yine anne-kız el ele verip bir şekilde babasını yumuşatırlardı. Söylendiği kadar kolay olmayacaktı elbette ama en azından denemekte fayda vardı. Lale bütün gün boyunca bunları düşünmüştü. Hava karardığında sonunda kesin kararını vermiş bulunuyordu. Paris'e gitmeyecekti. Ne olursa olsun gitmeyecekti. Batu'yla aralarına o mesafeyi kendi elleriyle koymayacaktı.
Bunu herkesten, hatta babasından bile önce Batu'ya söylemek istemişti ama aradığında Batu telefonunu meşgule düşürmüştü. Tekrar aradığında ise telefon kapalı çıkınca Lale'nin de kaşları çatılmıştı. Neydi bu şimdi? Telefonları açmama safhasına geri mi dönmüşlerdi? Neden telefonunu kapatmıştı ki? Yoksa gizli saklı bir iş mi çeviriyordu? Bu gibi düşünceler beynini kemirmeye başlayınca daha fazla dayanamayarak Melis'i aramış ve Selçuk'tan Batu'nun nerede olduğunu öğrenmesini rica etmişti. Selçuk'un onun için bir veda gecesi düzenlediğini ve eski arkadaşlarıyla beraber dışarıda olduklarını öğrenince aklına gelen fesat düşüncelerden dolayı kendinden utanmıştı. Batu'ya hep böyle haksızlık yapıyordu. Evet önceden çapkın bir erkek olduğu gün gibi aşikardı ama önceye değil şimdiye bakması gerekiyordu. Batu şüphelenmesini gerektirecek bir şey yapmamıştı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
Любовные романыBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.