Küpesinin arkasını takmaya çalışırken bir yandan da aynadan makyajını incelemeye çalışıyordu. Ucu ucuna da olsa her şeyi yetiştirmiş sayılırdı. Ev ve özellikle mutfak için gereken hazırlıkları Melisa halletmişti, gerçi annesinin de hakkını yememesi lazımdı. Sonradan kendini kötü hissetmiş olsa gerek ki sabah dediklerinin aksine gönülsüzce de olsa o da kendini hummalı bir koşuşturmacaya kaptırmıştı. Melisa'yla beraber o da kuaföre gelmişti mesela ama aralarında hala soğuk rüzgarlar esiyor, gerekmedikçe birbirleriyle fazla konuşmuyorlardı. Kafaya takacak zamanı olsa içten içe buna üzüleceği kesindi ama elbise bulmaktı, saçını yaptırmaktı, eve alınacaklar şunlar bunlar derken iki ayağı bir pabuca girmiş, başka hiçbir şeye zamanı kalmamıştı. Zaten iyi de olmuştu. Sabah olanlardan sonra daha fazla ağlamak istemiyordu. Tek kötü tarafı Batu'yla konuşmak için bile doğru dürüst zaman bulamamış olmasıydı, ancak mesajlaşmakla yetinebilmişlerdi. Batu iki saat kadar önce yola çıktıklarını haber veren o mesajı gönderdiğinden beri onu da yapamamışlardı zaten.
Saçlarının ucunun daha şimdiden hafiften kıvrılmaya başladığını görünce sinirle içini çekti, aynanın önündeki saç spreyine uzandı. Saçlarını düzeltmekle uğraşırken gözü boynundaki kolyesine takılınca kendi kendine hafifçe gülümsedi, eli boynuna gitti, usulca kolyesine dokundu.
O sırada odanın kapısı büyük bir gürültüyle ardına kadar açıldı.
"Laloş hadi çabuk ol, gelmek üzerelermiş!"
Top gibi zıplarken heyecanla bağırarak odaya dalan Lena'yı görünce Lale gülüverdi.
"Tamam Lenacım gelsinler, hazırım zaten."
"Ben de hazırım!"
"Görüyorum." Dedi Lale gülerek. "Biraz önce geldiğinde de görmüştüm. Çok güzel oldun yine."
"Biliyorum." Derken o çocuksu gülüşüyle halasına bakıyordu. "Ama sen de güzel oldun."
Lale "Teşekkür ederim." Diyerek gülüyordu ki içeriye yüzünde mutsuz bir ifadeyle Daniel girdi.
"Geldiler." Dedi bıkkın bir sesle. "Arabadan iniyorlar."
Lena küçük bir çığlık kopararak merdivenlere koştururken Lale heyecanla son bir kez aynada kendine baktı. Daniel'ın bozguna uğramış bakışlarla kendisini izlediğini görünce gülümseyerek ona döndü.
"N'oldu küs müyüz yoksa?"
Daniel omuzlarını silkerek kollarını kavuşturup başını çevirdi.
"Değiliz." Dedi. "Senin kadar heyecanlanmak zorunda mıyım?" diye diklendi.
"Değilsin tabii ama belki benim için biraz mutlu olabilirsin." Dedi Lale ona şirin şirin bakarak.
"Niye mutlu olayım? Ben onu sevmiyorum." Derken ha ağladı ha ağlayacaktı Daniel. "Senin onunla gitmeni istemiyorum."
Şakayla karışık başlayan bu konuşma Lale'yi de ister istemez duygulandırmıştı, Daniel'ın önüne geçip diz çökerek ellerini tuttu.
"Ama ben gerçekten gitmiş olmayacağım ki. Her istediğimizde yine birlikte olacağız. Hem bak Batu'yu sevmediğini biliyorum ama belki zamanla sevmeye başlarsın ha olmaz mı? Belki benim için onu sevmeyi denersin? Belki sandığın kadar kötü biri değildir?"
Lale tüm bunları söylerken Daniel hiç konuşmuyor, manidar bir sessizlikle öylece önüne bakıyordu.
"Sana aldığı play station'ı beraber oynarsınız belki? Zaman geçtikçe birazcık daha iyi anlaşırsınız?"
"Hayır, anlaşmayız!" diye patladı Daniel. "Ben onu istemiyorum! Senin onunla olmanı istemiyorum!"
"Ama ben çok istiyorum. Hem de çok uzun zamandır istiyorum. Benim istediğim şey sonunda gerçek oluyor diye sen de birazcık mutlu olamaz mısın halacığım? En azından bu gecelik... hatırım için? Bu gecelik Batu'ya iyi davranamaz mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomansBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.