Limon Çiçekleri 52. Bölüm

1.4K 147 67
                                    


Lale ne yapacağını bilemeden kararsız gözlerle Batu'yu izliyordu. Batu'nun kendisine böyle bakmasını o kadar özlemişti ki. Üzerinde beyaz gömlek ve siyak kumaştan bir pantolon vardı. İşten çıkıp gelmişti herhalde. Doğru ya, artık babasıyla beraber Adana'da çalışmaya başlamış olması gerekiyordu. O beyaz gömleğin açık üst düğmelerinden gözüken boynunu görünce yutkunmak zorunda kaldı. Batu'nun boynundan öpülmekten ne kadar çok hoşlandığını hatırlamıştı çünkü. Sonra elindeki beyaz laleleri görünce içine ılık ılık bir şeyler aktı. 'Bana mı aldı onları yoksa?' diye düşündü korkarak. Yanıp tutuşuyordu yanına gidip kollarına atılmak için. Saçlarına baktığını görünce ise bir panik duygusu sardı dört bir yanını. Acaba ne düşünüyordu? Beğenmiş miydi saçlarının yeni rengini? Yoksa Başak'a özendiğini mi düşünmüştü!? Batu'nun gözlerini, saçlarından sonra yavaş yavaş aşağılara inerek göğüslerine diktiğini görünce deli gibi heyecanlanmıştı. Daha fazlasını istiyordu. Batu'nun yalnızca bakışlarıyla yetinmek istemiyordu. Ama daha birkaç dakika önce Batu'nun annesi tarafından hayatının aşağılanmasına maruz bırakılmışken bunu nasıl yapacağından emin değildi.

Tanıştıklarından beri hep bundan korkmuştu; Batu'ya geri dönüşü olmayacak kadar delice bağlanmaktan ve sonunda ailesi tarafından veto yemekten. Batu'ya bunu anlatmaya çalışmış durmuştu. Yalnız kendi ailesinin değil, onun ailesinin de böyle bir ilişkiye hiç sıcak bakmayacağını defalarca söylemişti. Ve şimdi bunu bizzat tecrübe etmenin verdiği şoku üzerinden atamıyordu. Batu'nun annesi Leman Hanım değil oğlunun Hristiyan bir kızla beraber olmasını kabullenmek, Hristiyan biriyle aynı ortamda bulunmayı bile garipseyen bir kadınken aralarındaki bu şey nereye gidebilirdi ki? Ama öte yandan Batu'yu da o kadar çok istiyordu ki... Bütün bunları unutup kendini ona bırakmayı, onunla sevişmeyi her şeyden çok istiyordu. Ama yapamazdı. O hakkını İstanbul'da havaalanında karşılaştıklarında Batu'nun askere gideceğini öğrendiği zaman bir kere kullanmıştı. Sonrasında Mersin'de kaza yaptığı geceki o son sevişmeleri ise hiç hesapta olmayan büyük bir hediye olmuştu. Ama artık bundan sonra şansın bir kez daha yüzüne gülmeyeceğinden emindi.

Nitekim o bu düşüncelerle boğuşurken, Leman Hanım Batu'nun önünde durduğu pencereye doğru yürüyüp oğlunun önüne dikilmişti bile çoktan."Ne zaman geldin oğlum, hiç haber de vermiyorsun. Şantiyede işin yok muydu senin? Geleceğini söylememiştin bana." dedi.

Ama cevap alamadı, alamayacaktı da. çünkü Batu hala kendinden geçmiş bir halde Lale'yi seyrediyordu. Ne annesi ne de başka biri umurundaydı. Hem beyni hem kalbi tamamen Lale'ye kilitlenmiş durumdaydı. onun da heyecanlandığını biliyordu. Onun da kendisini istediğini ve en az kendisi kadar uyarıldığını biliyordu. Bilmese de her geçen saniye biraz daha belirginleşen göğüs uçları anlamasına yardımcı oluyordu zaten ve Batu artık uzaktan bakmak değil, dokunmak istiyordu. Dokunmak, sevmek, tatmak, öpmek, okşamak... aklında öyle şeyler vardı ki. Lale şu an onun için aklından neler neler geçirdiğini bilse yine "sapık" diye ardına bile bakmadan uzaklaşırdı belki de. Ama bunda kötü bir şey yoktu ki. Sadece onu çok özlemişti. Çok ama çok özlemişti. Ayrıca kendisinin de bir tahammül sınırı vardı ve o sınırı geçeli çok ama çok uzun zaman olmuştu. Şimdiye kadar iyi bile dayanmıştı. Artık gerçekten çıldıracak noktaya gelmişti. Lale birkaç adım ilerisinde şu halde durmuş kendisine bakarken, burada böylece ona dokunmadan durmak hayatında karşılaştığı en çetin sınavlardan biriydi. Hem saçları... Saçlarını boyatmıştı. O taptığı kestane rengi saçlarını kızıla boyatmıştı. Ama böyle o kadar güzel olmuştu ki kızamıyordu. Sadece gidip burnunu o saçların içine gömmek istiyordu. Öpmek, koklamak, sonra neden saçını boyattığını sormak... Etraftaki herkes defolup gitse, sadece Lale'yle ikisi kalsalar, artık kavga etmeseler, konuşmasalar, bazı şeyleri yalnızca dudaklarıyla ve elleriyle anlatsalar olmaz mıydı?

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin