Verandanın altındaki uzun yemek masasının üstüne dizilmiş mezelerden atıştıran Batu'nun gözleri kapıda, bir kulağı ise evin önüne her an park edebilecek araba sesindeydi. Diğer kulağı ise sorularıyla bunalttığı Melis'in verdiği cevaplardaydı."Daha kaç kez söylemem lazım acaba, bu kadar evham yapmana gerek yok birazdan gelirler."
"Gelirler de ne zaman? Son yarım saattir aynı şeyi söylüyorsun ama gelen giden yok."
Selçuk sırıtarak "Belki hız yapacağım diye gazı fazla kökleyince arabası bozulmuştur, ondan gecikmişlerdir." deyince Batu'dan ters bir bakış yemek düştü payına.
"Ay Selçuk Allah aşkına daha fazla telaşlandırma şunu. Baksana "stresten yiyorum ben" diye diye mundar etti yaptığım her şeyi." diyerek salata tabağının üstündeki cherry domateslerden atıştıran Batu'nun eline vurdu.
"İyi de nerede kaldı bu kız? Her zamanki gibi yine açmıyor telefonunu. Derya da cevap vermiyor Neredeler bunlar?" derken evin içinden elinde et şişleriyle çıkan Turgut lafa karıştı.
"Ben bir saat önce konuştuğumda yoldalardı. Birazdan burada olurlar herhalde."
Batu sıkıntıyla içini çekti. "Böyle olacağını biliyordum ben. Arsuz'a gidip kendim getirecektim işte."
Melis "Off amma abarttın ya! Görmemişin bir sevgilisi olmuş, Adana'dan Arsuz'a almaya gitmeye kalkmış." diye sinirle söylenerek Batu'nun salatanın üstünden domates tırtıklayan eline bir kez daha vurunca Turgut'la Selçuk da gülmeye başladılar.
"E haksız mıyım ama? Direksiyon başına geçince kendini kaybediyor, ne kadar hızlı kullanıyor sen de biliyorsun." diyordu ki evin ön tarafından bir korna sesi gelince adeta ok gibi yerinden fırladı.
Kapıya çıktığında, Lale'nin arabasını kendi arabasının arkasına park etmeye çalıştığını görünce son iki saattir içini kemiren huzursuzluk yerini derin bir rahatlamaya bırakmıştı. Hızlı adımlarla oraya doğru yürüdü.
Arabadan inen Derya onu görünce sırıtmaya başlamıştı. "Batu galiba gerçekten Lale'nin üstünde inkar edilemez bir etkin var senin." dedi dalga geçen bir sesle. "Bak bunca yıldır Lale'yle oraya buraya gider gelirim ama arabayı bu kadar yavaş ve dikkatli kullandığını ilk defa gördüm."
"Yavaş derken saatte kaç kilometre yani?" diye sordu merak içinde.
Derya bir an hesaplama yapar gibi durup "Hmm yani aşağı yukarı 180 diyebiliriz sanırım." dedikten sonra Batu'nun suratını görünce güldü. "E eskiden 220'nin altına inmediğini düşünürsek bu da bir gelişmedir değil mi ama?" derken eve doğru yürümeye başlamıştı.
Batu da onunla daha fazla uğraşamayacaktı zaten. Lale'nin arabadan indiğini görünce ona doğru ilerledi çabuk adımlarla. Biraz sonra yanındaydı. Karşı karşıya durup birbirlerine baktılar.
"Neredesin sen?" dedi yumuşak bir sesle. Pembeleşmiş yanık teninin üzerine giydiği beyaz elbiseyle he zamankinden bile daha göz alıcı görünüyordu gözüne."Buradayım." diye güldü. Sonra kollarını Batu'nun boynuna sardı.
"Yaa buradasın. İyi ki buradasın!" dedi imalı bir sesle ama aynı zamanda Lale'yi belinden kavrayıp havaya kaldırmıştı bile. "Hani sadece bayramın ilk gününü orada geçirip dönecektin?"
"Ama anlattım ya, babam..." diyordu ki Batu sesini inceltip taklidini yaparak sözünü kesti.
"'Babam bırakmadı!'"
Lale gülmeye başlayınca kendi de hafifçe güldü. Sonra dudaklarına eğilerek aldığı uzun bir öpücükle onu susturdu. Yere indirdikten sonra ise yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Çok özledim seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.