Limon Çiçekleri 26. Bölüm

3.5K 265 44
                                    




Lale odadan çıktıktan sonra Batu içi boş bir çuval gibi çöktü yatağın üstüne. Dirseklerini dizlerine dayayarak başını ellerinin arasına aldı. Her şey mükemmel giderken birdenbire nasıl böyle darmadağın olmuştu anlayamıyordu. Hem de öyle bir dağılmıştı ki bir daha toparlanması imkansız görünüyordu. O kadar çok kırılmıştı ki... O kırıklar içine batıyor, canını acıtıyordu. Ama yine de... her şeye rağmen... Hala Lale'nin bu saatte eve kadar nasıl tek başına yürüyeceğini düşünüyordu. Bunu fark edince öfkeyle yüzünü ellerine gömdü. Artık Lale'yi düşünmemeliydi. Düşünmemesi gerekiyordu. Lale bu konudaki tavrını açıkça ortaya koymuştu. Kendisiyle ciddi bir ilişkiyi denemeyi aklının ucundan bile geçirmiyordu. Aslında Batu'nun ona hak verdiği noktalar yok değildi. Böyle bir ilişkinin hiç kolay olmayacağını, her an yeni bir sınavdan geçeceklerini, önlerinde keskin virajların uzandığını o da biliyordu elbette. Ama denemeden vazgeçmek ona göre değildi. Daha başlamadan "bu ilişki yürümez" diyerek kestirip atamazdı. Sonuna kadar zorlamak, elinden geleni yapmak ve bunu başarmak istemişti. Lale'yle birlikte olabilmeyi başarmak istemişti. Ama Lale denemeye bile yanaşmamıştı. Düşüncesi dahi onu korkutmaya yetmiş, arkasına bakmadan basıp gitmişti. Bu durumda daha fazla yapabileceği bir şey yoktu Batu'nun. "Nolur bir kez daha düşün" diye ayaklarına kapanacak değildi. Kendisi elinden geleni yapmıştı. Onu ikna etmek için uğraşmıştı, dil dökmüştü ama bir işe yaramamıştı. Lale diğer yolu seçmişti. Batu'ya bir şans vermek ve bu ilişkinin nereye gidebileceğini görmek yerine; ne ailesinin ne de kendinin canını sıkmayacak, kimsenin tadını kaçırmayacak, taşsız dikensiz kolay yolu seçmişti.

Aslında onu suçlayamazdı. Belki de onun duyguları kendininkiler kadar yoğun değildi. Böyle bir mücadeleye girişecek kadar güçlü bir şey hissetmiyordu demek ki Lale kendisine karşı... Bunun düşüncesi bile içini acıtmaya yetse de, kabullenmek zorundaydı bunu. Hep böyle olmaz mıydı zaten? Bir taraf daha çok sevip daha çok değer verir, onun yanında diğer tarafın duyguları ister istemez daha zayıf kalırdı. Bu durumda da böyle olmuştu işte. Ve yine her zaman olduğu gibi, üzülen taraf daha çok değer veren taraf olmuştu. Yani kendisi... Ama kendisinin hissettiklerini hissetmiyor diye de Lale'yi suçlayamazdı. Onu kendisine daha çok değer vermesi için zorlayamazdı. "Neden benim gibi hissetmiyorsun?" diye hesap soramazdı. Şu durumda yapabileceği tek şey bu işin ucunu bırakmaktı. Ve Batu da bunu yapacaktı. Ne yapması gerektiğinin farkındaydı. Tek sorun, bunu yapmanın düşüncesinin bile içini yakmasıydı. Olay ne yapacağını bilmekte bitmiyordu ki. Bunu nasıl yapacağını da çözmesi gerekiyordu. Ama işte o noktada takılıyordu. Bütün kırgınlığına rağmen Lale'den nasıl uzak duracağını, bu işin ucunu nasıl bırakacağını bilemiyordu.

Bu düşüncelerle sabahı sabah etti Batu. Lale'yi bir daha görmek istemiyordu aslında. İçi karmakarışıkken onu bir kez daha görüp daha da karışmak istemiyordu ama elinden gelen bir şey de yoktu. Lale kendilerini havaalanına bırakmak için neden bu kadar ısrar etmişti anlamıyordu. Batu'ya, hiçbir şey olmamış gibi davranabileceğini ispat etmekti galiba niyeti. Oysa Batu'nun umrunda bile değildi bu.

En çok canını acıtan da Lale'nin kendisine resmen sapık muamelesi yapmış olmasıydı! Tamam buraya geldiğinden beri öyle bir izlenim vermişti belki ona. Ama elinde değildi. Lale'yi ilk gördüğünden beri istiyordu onu. Bunu inkar edemezdi.. Ama Lale istemedikçe hiçbir şey yapmamıştı. Yapmazdı da. O kadar aşağılık bir adam değildi. Lale istemese yanına bile yaklaşmaz, sadece uzaktan izlemekle yetinirdi. Ama Lale de istemişti. Onu hiçbir şey için zorlamamıştı ki. Oysa Lale dün gece öyle bir konuşmuştu ki... Sanki Batu onu zorlamış, onu zorla öpmüş, odasına zorla getirip bulduğu ilk fırsatta üstüne atlamış gibi... En çok da bu kırmıştı onu işte. Böyle bir şey mümkün müydü Allah aşkına!? Lale istememiş olsa onu nasıl öpebilirdi ki? Lale neden böyle düşünüyordu anlamıyordu. Tamam şu Cansu denen kızla olanlar çok büyük talihsizlik olmuştu. Lale'nin Seymur'la beraber olduğunu sanarken bir de kendisine bu kızı tanıştırması karşısında resmen vurgun yemiş gibi olmuş, Lale'nin kendisine karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini anlamak için onun gözünün önünde Cansu'nun boynuna birkaç öpücük bırakmıştı işte. Lale'nin Başak'la olanları öğrenmesi ise daha da büyük bir talihsizlikti. Ama zaten Başak'la olanlar çok eskide kalmıştı. Evet arada bir hala görüşüyorlardı, o görüşmelerin de sebebi malumdu. Ama bütün bunlar Lale'den önceydi! Şu anda umrunda bile değildi Başak. Ama Lale geçmişte yaşanmış şeylere bakarak kendisini yargılamış ve sonrasında da "sapık" etiketini yapıştırmak için bir an bile beklememişti!

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin