Batu işte o an kanın beynine sıçradığını hissetti. Gözünü bürüyen öfkeyle onlara doğru ilerlemeye başlamıştı ki "Mina Hanım ayıp oluyor ama!" diyen sesi duyduğu anda... bir anlığına olduğu yerde durdu kaldı. Sesin geldiği tarafa dönüp baktığında Hilda Hanım'ın arkasından gelen babasını görünce gözleri fal taşı gibi açıldı."Baba?" diye hayretle bağırdı. Şu anda burada görmeyi en son beklediği kişi babasıydı. Babasının ondan gözlerini kaçırdığını görünce şaşkınlığı daha da arttı. "N'apıyorsun sen burada ya?" diyordu ki gözü, birbirinin benzeri mahcup ifadelerle babasının yanında dikilen Beril ve Ömer'e takılınca kafasındaki parçalar yerine oturdu. Dehşete bürünmüş bakışları babasını ve ablasının arasında gidip gelmeye başlarken öfkeyle dişlerini sıktı. "Ne yaptınız siz?!" diye hırladı boğulur gibi. "Ne yaptınız!?"
Batu kırmızı görmüş boğanın matadora doğru attığı deparı anımsatan bakışlarla, öfkeden gözü dönmüş bir halde deli deli kendilerine doğru gelirken Ömer hemen yanında elinden tuttuğu oğlu Mete'yi kucağına almış, Beril de bir elini beş buçuk aylık hamile karnının üzerine koyarken diğerini de beline atmıştı. Sesini yükselterek "Ay çok ayakta kaldım ben galiba, belim ağrıdı. Biraz otursam iyi olacak." diye kendi kendine konuşurken Batu yanlarına gelmiş, kara bir bulut gibi tepelerine çökmüştü.
"Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz!?" diye böğürür gibi bağırmaya başlamıştı ki kızı, damadı ve torunlarının biraz gerisinde durmuş dikkatli gözlerle onları izleyen Hilda Hanım'ı fark edince kendini frenlemeye çalışmış, bunun için de bütün iradesini hatta çok daha fazlasını kullanması gerekmişti. Çünkü çok sinirliydi! Ablasını, eniştesini ve özellikle de babasını bir kaşık suda boğabilirdi!
"Bağırıp durma lan hamile kıza!" derken Bülent Bey de sesini olabildiğince alçak tutmaya özen gösteriyordu. "Zaten yeterince yoruldu kız."
Beril içini çekerek başını sallarken sanki buna gerek varmış gibi karnını biraz daha öne çıkarmaya çalışıyordu.
"Ay evet valla çok yoruldum Batu, n'olur başlama kafa ütülemeye." diye sızlandı.
"İşine gelmeyen bir şey oldu mu bu hamilelik kartını oynamaya da bayılıyorsun değil mi?" diye tısladı Batu. Ablasının sözde yorgunluğundan zerre etkilenmemiş görünüyordu. "Yap, et, ondan sonra 'ay ben hamileyim, çok ayakta kaldım' diye işin içinden çık! İyi bahane buldun kendine bakıyorum! Ondan nefes bile almadan arka arkaya hamile kalıyorsun herhalde!?"
"Batu düzgün konuş ablanla, almayayım ayağımın altına ha!" diye homurdandı Bülent Bey.
Ömer içine düştükleri durumdan oldukça rahatsızdı ve Batu'nun öfkesinden kaçmak için Mete'yi öne sürmeye dünden hazırdı. "Ben Mete'yi şöyle biraz uzaklaştırayım, kavga ettiğinizi görmesin çocuk. Travma falan yani biliyorsun Batu, önemli yaşlar bunlar." diye geveleyerek oğluyla beraber ufak ufak bahçenin diğer tarafına doğru yol almaya başlamıştı.
Batu ters ters Ömer'in arkasından bakıyordu ki öfkesinin asıl kaynağının kim olduğunu hatırlamış gibi aniden babasına döndü.
"Sen gittin konuştun Lale'nin ailesiyle değil mi?" dedi. Cevabın ne olduğunu adı gibi biliyordu oysa ama karşıdaki babasıydı işte, anlamadan dinlemeden adamın üstüne saldıracak hali yoktu ne yazık ki. "Sen haber verdin onlara?"
"Evet gittim ben konuştum, ne olmuş?" dedi Bülent Bey hiç istifini bozmadan. "Kızı kaçırıp evlenseydin daha mı iyi olacaktı yahu, anlamıyorum ki ben!? Ondan sonra çıkabiliyorsan çık işin içinden! Saklamanızı gerektirecek bir durum yoktu ki! Sonradan daha da zor durumda kalmayın diye gittim açık açık konuştum işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.