Karnında hissettiği kıpırdanmayla gözlerini açtığında sanki daha biraz önce uykuya dalmış kadar bitkin hissediyordu. Yorgun ve uykusuzdu. Ama eğer hissettiği kıpırdanma düşündüğü şeyse ne uykunun ne de başka bir şeyin umrunda olmayacağını biliyordu. Aylardır bekledikleri şeydi bu. Orada olduğunu ispatlayan bir harekette bulunsun diye haftalarca tetikte beklemiş, küçücük bir kıpırtının yolunu gözlemişlerdi. Ve şimdi artık bu kıpırdanmalar yerini esaslı tekmelere bırakmış olsa da her defasında bunu ilk kez hissedişinde olduğu gibi heyecanlanmaktan alamıyordu kendini. O kadar çok beklemişti ki. Artık olduğu yerde devamlı dönüp durarak onu uyutmamasına, hatta savurduğu tekmelerle adam akıllı canını yakmasından bile rahatsız olmuyordu. Bunu kime anlatsa, bakışlarında 'doğum biraz daha yaklaşsın, bebek biraz daha büyüsün ondan sonra göreceğim ben seni' ifadesini gördükçe korkmuyor değildi ama olsun. Şimdilik halinden memnundu.
Aklınca ne onu ne de 'Defne'yi rahatsız etmemek adına ona sarılmak için karnındaki o kocaman yuvarlağın hemen altını seçmiş olan Batu'nun kolunun yavaşça iterek doğruldu. Ayaklarını yataktan yere uzattı. Ses çıkarmamaya çalışarak verdiği ufak çaplı bir mücadeleden sonra ayaklarının yere değdiğini hissedince rahat bir nefes aldı. Yataktan kalkmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyordu ama olsun. Şikayeti yoktu, öyle değil mi?
Sonunda ayağa kalkabildiğinde şöyle bir eğilip ayaklarına baktı. Daha doğrusu bakmak istedi. Ama ayaklarını göremiyordu? Karnı o kadar büyümüştü ki ayak parmaklarını göremiyordu. Birden gülmeye başladı. Ellerini karnının üzerine koydu. Ayağa kalktığını hissetmiş olsa gerek ki oğlu da iyice hareketlenmeye başlamıştı. Alt kaburga kemiklerinde duyduğu baskının ardından ilk yumruk geldi. Sonrasında nispeten daha kuvvetli bir tekme. Sonra bir tane daha.
Batu'ya seslenmek için başını heyecanla yatağa doğru çevirdiğinde onun yattığı yerden ışıldayan gözlerle kendisini izlediğini görünce yüzüne ışık vurdu sanki. Kocaman gülümsedi.
"Günaydın." dedi.
"Günaydın Lalem." derken doğrulmuş, yatağın üstünde emekler gibi ellerinin üzerinde ilerleyerek Lale'nin yanına gelip dudaklarından öptü.
Lale "Yine başladı." dedi gözleriyle karnını işaret ederek.
Batu'nun gözleri parladı. Elini Lale'nin karnına götürdü. Ve anında arka arkaya iki kuvvetli tekme geldi. Lale başını geriye atarak gülerken Batu'nun yüzünde bir hayret ifadesi belirdi.
"Lale amma kuvvetli bacakları var bunun ya. Nasıl böyle tekme atabiliyor bu oğlan?"
"Bilmem, sana çekti demek ki işte." dedi Lale gülerek. Batu yüzündeki o şaşkın ifadeyle öyle tatlı görünüyordu ki gözüne, dayanamadı. Başını yana çevirerek uzanıp dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Ve anında karnına yeni bir tekme yedi.
"Şuna bak ya, resmen kıskanıyor bu beni!"
O küçük tekmelerin onu ne kadar keyiflendirdiği yüzünden öylesine belli oluyordu ki Lale yine gülüverdi. "Tamam işte, sana çekmiş demek ki dedim ya." dedi gülümseyerek.
"Baya sert vuruyor ama." derken Batu'nun yüzünden endişeli bir gölge geçti. "Canın acıyor mu?"
"Arka arkaya aynı yere vurursa biraz acıyor."
Batu'nun gözlerine yerleşen kaygıyı görünce elini yüzüne götürdü, yavaşça yanağını okşadı.
"Bakma öyle." dedi. "Biraz acısın ne olacak ki? O kadar da çıtkırıldım değilim herhalde!"
Batu imalı bir sesle "Yaa hiç değilsin hem de, bilmez miyim?" diye mırıldanınca Lale alnına bir fiske vurdu.
Batu hiç aldırış etmeden "E aynı yere vurmaması için ne yapmamız lazım peki?" diye sorunca Lale gülerek omuzlarını silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.