Gece Batu'nun kolunun altında uyurken birden uyandı Lale. Her zamanki gibi tuvalete gitmesi gerekiyordu yine. Önce uyku çok daha tatlı geldi, kalkamadı yataktan. Ama sonra dayanamadı. O yataktan kalkınca uykusunun arasında bunu fark eden Batu yastığına sarılarak yatakta diğer tarafa dönmüştü. Lale tekrar yatağa girdiğinde bir an önce uykuya dalmak için gözlerini sımsıkı yumdu ama olmadı. Bu aralar sık sık olduğu gibi yine uykusu kaçmıştı. İçini çekerek Batu'nun yaptığı gibi kendi yastığına sarıldı o da. Ama bir faydası olmadı. Zaten acıktığını hissediyordu. Midesi böyle kazınırken yeniden uykuya dalabilecek miydi emin değildi.Canının ne istediğini fark ettiğinde ise iştahına hayret etmekten kendini alamadı. Garipti ama belki de hayatında ilk defa canı künefe çekmişti. Küçüklüğünden beri her fırsatta sık sık yediği için bugüne kadar hiç eksikliğini duymamış, hiçbir zaman canı künefe yemek istememişti. Ta ki şu ana kadar. Hem de gecenin bu saatinde!
Birazdan canının künefe istediğini falan unutacağını umarak uyumaya çalıştı ama olmuyordu. Künefenin o mis gibi kokusu resmen burnuna geliyordu. Hem de öyle böyle değil, baya baya kokusunu duyuyordu! Başka şeyler düşünmeye çalıştı, yatmadan önce Batu'nun getirip baş ucundaki komidine bıraktığı bir bardak suyu bir dikişte içti bitirdi ama canı hala deli gibi künefe istiyordu. İyi de bu saatte künefeyi nereden bulacaktı? Hem de Mersin'de. Yani İskenderun'da veya Arsuz'da olsaydı neyse ama.
İskenderun deyince, birkaç saattir düşünmemeyi başarmışken bugün Daniel'ın okuma bayramı sonrasında olanlar, bir kez daha aklına girdi. Batu'yla onları orada bırakıp gittikten sonra acaba ne yapmışlardı? Eskiden böyle günlerde ailecek hep birlikte yemeğe giderlerdi. Yine gitmişler miydi acaba? Hiçbir şey olmamış gibi okuldan çıkıp yemeğe gidebilmişler miydi? Okulun bahçesinde herkesin içinde yaptıkları o tartışma kendisinin bütün enerjisini alıp götürmüşken, saatler sonra bile hala kendine gelememişken acaba onlar hiçbir şey yokmuş gibi umursamazca yemeğe gitmiş, yiyip içip gülebilmişler miydi? Birden kendini çok mutsuz hissetti. Bunları düşündükçe yine siniri bozulmuştu, o gün kim bilir kaçıncı defa gözleri doldu.
Lale bir kez daha sessiz sessiz ağlarken onun yattığı tarafa sırtını dönmüş, kendine uyuyor havası vermeye çalışan Batu yine dişlerini sıkarak onu dinliyordu. Ve yine içi kıyılıyordu. Artık gerçekten de ne yapacağını şaşırmıştı, onu nasıl teselli edeceğini bilemiyordu. Lale kendisini uyandırmamak için sessizce ağlamasına rağmen Batu onun bastırmaya çalıştığı hıçkırıklarını da mutsuz iç çekişlerini de gayet iyi duyabiliyordu. Ve o sessiz hıçkırıklar içini delip geçiyordu. Gözlerini kapattı. Bu saçma bir kabus olsun ve gözlerini açtığında Lale'nin hıçkırıkları yerine huzur dolu nefesini duymak istiyordu. Ama olmuyordu, Lale hala ağlıyordu. Yavaşça içini çekerek gözlerini açtı Batu. Karanlığa alışmış gözleriyle öylece önüne baktı. Lale ağlamaya devam ettikçe kendini daha kötü hissediyordu, sanki beyni uyuşmuştu. Boş boş öylece baktı karanlığın içine.
Neden sonra Lale yavaşça üstündeki pikeyi itip yataktan kalkmak için doğrulunca kendine geldi. Lale yataktan kalkıp yere bastığında Batu da hızla doğruldu. "Lale nereye?" diye sordu yaylı oyuncak gibi yattığı yerden fırlarken.
Lale hafifçe irkilerek dönüp ona baktı. "Sen uyanık mıydın?"
"Evet." dedi kısaca. "Nereye gidiyorsun?" diyerek merakla süzdü onu.
"Bir yere gitmiyorum Batu." dedi şaşkın bir sesle. "Uykum kaçtı da. Biraz mutfağa inecektim." derken Batu'nun ağladığından haberi olmadığını sandığı için sessizce burnunu çekti.
"Niye? Acıktın mı?"
"Yok acıkmadım da..."
"Eee? Canın bir şey mi istedi?" Lale mahçup bir şekilde alt dudağını dişleyerek başını sallayınca Batu'nun bakışları yumuşadı. "Ne istedi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomansBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.