Yirmi gün kadar sonra bir akşamüstü Lale yüzünde yorgun argın bir ifadeyle kapıyı açıp eve giriyordu. Batu'nun inşaatı bitirmesine on-on beş gün gibi bir şey kaldığından ufaktan balayı hazırlıklarına başlamıştı, eksiklerini tamamlamaya çalışıyordu. Gerçi nereye gideceklerini bilmediği için ne eksiği olduğunu da bilmiyordu ama nasılsa iki günlüğüne bilse olsa deniz kenarında bir yere mutlaka uğrayacaklarını düşündüğünden birkaç bikini almayı kafasına koymuştu. Eski bikinilerini denediğinde bu kadar kısa zaman içinde üstüne bu kadar küçük gelebildiklerine inanamamıştı. Ama bu yeni vücut ölçüleriyle istediği gibi bir bikini bulması da sandığından zor olmuştu, iki gündür geziniyor ama bir şey bulamıyordu. Dün olduğu gibi bugün de eve eli boş dönmüştü. Elini beline koymuş, oflaya puflaya merdivenlerden çıkmaya başlamıştı ki yukarıdan gelen sesleri duyunca durup kulak kabarttı. Aynı şekilde onun çıkardığı sesler de duyulmuş olacak ki teras kapısından Batu'nun başını uzanmıştı.
"Lale?" dedi şaşkın şaşkın. "Sen ne zaman geldin?"
Sıcaktan bunalıp çocuk gibi tepeden topladığı topuzundan kaçarak yüzüne dökülen bir tutam saçı eliyle iterek hayretle ona baktı Lale. "Asıl sen ne zaman geldin? Hani eve geç dönecektin bugün?"
"Valla ben buradayım bayadır." diyerek güldü Batu. "Dur bekle geliyorum, yardım edeyim sana." deyip bir koşu merdivenlerden inerek yanına geldi. Merdivenlerden çıkmakta giderek daha da zorlandığını gördükçe bu evin bundan sonraki aylarda onlar için pek de uygun olmayacağına dair düşünceleri pekişiyordu. Ne hamile bir kadın için ne de yeni doğmuş bebek için fazla elverişli değildi burası. Mutfak taa alt kattaydı bir kere. Terasta da küçük bir mutfak vardı aslında ama mutfak demeye bin şahit isteyen, daha çok depo gibi kullanılan küçücük bir bölmeydi. Sonra bu merdivenler... Şimdi bile zorlanmaya başlamışken doğuma bir-iki ay kaldığı zaman Lale nasıl inip çıkacaktı bu merdivenlerden? Yine de şimdilik kendine saklıyordu düşüncelerini. Nasılsa diğer pek çok şey gibi bu meseleyi de çok yakında halledecekti."Dur kucağıma alayım seni." diyerek kolunu önce sırtından sonra kalçalarından aşağı indirerek onu kucaklamaya yeltenmişti ki Lale onu durdurdu.
"Yok yok hayır, kucağına alma. Şimdi düşeriz falan. Korkuyorum."
"Düşürür müyüm hiç ben seni?" diyerek durup ona şöyle bir baktı Batu.
"Düşürmezsin de..." dedi aydınlık bir tebessümle. "Şimdi böyle merdivenlerde falan... Korkuyorum. Elimden tut yeter." Batu'nun uzattığı eli sıkı sıkı tutarak çıkmaya başladı basamakları. Teras kapısının önüne geldiklerinde Batu onu o tarafa doğru çekiştirdi.
Batu'nun "Gel bir şey göstereceğim sana." diyen sesindeki sabırsız tınıyı anında yakalayan Lale'nin durumu çözmesi fazla uzun sürmemişti.
"Ne göstereceksin?" dedi heyecanla.
Batu'nun yüzünde onu hiç yanıltmayan o çarpık gülümseme belirdi. "Sürpriz!"
Lale'nin yüzüne ışık vurduğunu ve küçük bir çocuk gibi heyecanlandığını görünce gülümsemeyi falan bırakıp adam akıllı gülmeye başladı.
"Neymiş bu sürpriz?" dedi Lale merak içinde.
"Terasa çıkınca göreceksin."
Cümleyi bitirmesine kalmadan kendini terasa attı Lale. Ahşap rüzgar çanını astıkları sol köşedeki iki sütun arasına kurulmuş büyük hamağı görünce dudaklarından bir hayret nidası koptu. Sonra sevinç çığlığıyla karışık bir kahkaha attı. "Hamak mı aldın?" Batu gülerek başını sallayınca Lale gülerek tekrar dönüp baktı hamağa. Sonra koşup Batu'nun boynuna atladı.
Onun bu çocuksu sevinci Batu'nun da başını döndürmüştü, Lale yüzünün her köşesine öpücükler bırakırken o da hiç durmadan gülüyordu. Kolları bir çember gibi Lale'nin beline dolanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.