Limon Çiçekleri 41. Bölüm

1.1K 127 8
                                    


Lale'yi kucağına alarak karşıya geçirmiş ve arabasının arka koltuğuna oturtmuş, elini bırakmadan kapının yanında diz çökmüş, diğer elindeki peçeteyle de yüzündeki kan izlerini temizlemeye başlamıştı. Lale'nin yüzüne baktıkça içi parçalanıyordu. Dün teknede olanlardan sonra hala şiş olan dudakları yetmiyormuş gibi, başındaki kanayan bu yara çıkmıştı şimdi de. Ama bu kadarına şükrediyordu. Ölüm gibi gelen birkaç dakika boyunca Lale'nin o arabadan hiç çıkamayacağını düşünmüştü çünkü. O sırada çarpma sesini duydukları için biraz ilerideki trafik denetim şube müdürlüğünden gelen ekip arabasındaki iki polis olaya el koymuş, Batu'nun bir şey yapmasına gerek kalmadan ambulans çağırmışlardı. Lale'nin bilincinin yerinde olduğunu görünce alkol testi yaparak ayak üstü ifadesini almışlardı. Kazadan bu kadar ucuz kurtulmasını, çarpma anında açılan hava yastıklarına ve emniyet kemerinin takılı olmasına borçlu olduğu anlaşılmıştı. Arabanın darbeyi arkadan almasının da etkisi büyüktü, bu sayede Lale'nin bulunduğu ön taraf fazla hasar görmemişti. Biraz sonra gelen ambulanstaki görevliler Lale'ye boyunluk takıp onu sarsmadan sedyeye alırken Batu'nun bir kez daha gözleri dolu doluydu.

Lale birden "Batu? Batu?" diye seslendi sedyeden doğrularak.

"Hanımefendi kalkmayın lütfen." diyerek tekrar yatırdılar onu.

Batu uzanıp elini tuttu hemen. "Buradayım Lalem." dedi titrek sesiyle.

"Sen de gel. Geleceksin değil mi?" diyerek diğer elini Batu'nun elinin üstüne koydu Lale.

"Tabii ki geleceğim aşkım. Gelmez miyim? Yanındayım ben." diyerek Lale'nin avuçlarının içini öperken biraz daha dolmuştu gözleri. Lale'nin elini bırakmadan ambulansa bindi o da.

Mersin Üniversitesi tıp fakültesi hastanesine varana kadar geçen süre bir ömür gibi gelmişti Batu'ya. Lale'yi o sedyede yatarken gördükçe bir fena oluyordu, bakmaya bile dayanamıyordu. Soğukkanlı görünmeye çalışarak Lale'nin elini hiç bırakmadan sakin sakin otursa da içinde fırtınalar kopuyordu. 'Allahım hepsi benim yüzümden.' diye çığlıklar atıyordu içinden. Başak denen o karı yüzünden Lale'yi üzmeseydi, onu bu kdar sinirlendirmeseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. İçtiği o kadar viskiden sonra kazayı yapanın Lale değil kendisi olması gerekiyordu. Böyle bir şeyi sonuna kadar hak etmişti zaten! Ama olan Lale'ye olmuştu ve bunun sorumlusu kendisiydi!

Hastaneye geldiklerinde acilde Lale'ye ilk müdahaleyi yapan doktor başındaki yaranın dikiş gerektirmeyen önemsiz bir şey olduğunu söyleyince dünyalar Batu'nun olmuştu. Biraz sonra pansuman yapılıp yaranın üstü sargı beziyle kapatılmıştı. Lale'yi böyle görmek Batu'yu darmadağın ediyordu ama daha kötüsü olmadığı için şükrediyordu içinden. Yalnız doktor her ihtimale karşı Lale'nin tomografisinin çekilmesine karar verilince bunu duyan Lale korkuyla Batu'nun eline sarılmıştı yine.

"Batu n'olur söyle tomografi falan çektirmem ben." derken gözlerin yerleşen tedirginlik Batu'yu mahvetmişti.

"Ama güzelim tomografi çekmeden kesin bir şey söyleyemiyorlar ki. En iyisi çektirelim ki içimiz rahat etsin." demek için sonuna kadar zorladı kendini. Lale'nin o tabut gibi şeye girmesini hiç istemiyordu ama onu ikna etmek zorundaydı.

"Hayır ben istemiyorum." derken kazadan sonraki halsizliğini yavaş yavaş üzerinden atmış, yeniden hırçınlaşmıştı Lale.

"Lalem yapma böyle n'olur..."

"Lalem' deme bana! Ben senin 'Lalen' falan değilim!"diyerek elini hışımla çekmişti Batu'nun elinden. Batu'nun tomografi için yaptığı ısrar, kazadan önce ona ne kadar sinirli olduğunu hatırlamasına yol açmıştı çünkü.

"Tamam istemiyorsan demem. Ama tomografi çektirmen gerekiyor Lale. Başını çarptığını sen kendin söyledin. Hem bak doktor da "her ihtimale karşı çekmemiz gerek" dedi." diyordu sabırla ama aslında içinden başını duvarlara vurmak geliyordu. Lale'yi bu duruma düşüren oydu. Bütün suç ondaydı. Lale'nin tomografi çektirmekten korktuğunu görünce kendine olan nefreti daha da artmıştı. Şu anda tomografi çektirmesi gereken Lale değil, kendisi olmalıydı!

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin