O pazartesi sabahı şantiyeye veya başka herhangi bir yere gitme gibi bir zorunluluğu olmadığından uzun, uzun olduğu kadar da derin, güzel bir uyku çekti Batu. Öyle uzun bir uykuya rağmen uyandığında hala uykusunu alamamış gibiydi, geriniyor, biraz daha uyuyabilmek için kafasını yastığın altına sokuyor, yatakta dönüp duruyordu. Yavaş yavaş bilinci yerine gelmeye başladığında Lale'nin yatakta olmadığını fark edince gözlerini açtı. Lale yoktu. Ama yattığı yer yine arkasında bıraktığı kestane rengi saç tellerinden belliydi. Gülümseyerek yastığının üstündeki uzun saç tellerinden birini alıp gererek parmaklarının arasında tuttu. Terastan sızan güneş ışığında parlayan saç teline bakarken duyduğu sesle başını sağa doğru çevirdi. Ve terastaki masada oturmuş kahvaltı yapan Lale'yi gördü.
Batu sessizce arkadan yaklaşıp ansızın sandalyenin üzerinden üstüne eğilerek dudaklarına tersten bir öpücük bırakınca kısa bir an için gerilen bedeni gevşedi, gülümseyerek öpücüğe karşılık verdi. Dudakları ayrıldığında Batu biraz daha eğilerek tshirtünü sıyırıp bir öpücük de karnına bırakınca kendi kendine güldü. Ama Batu fazla gülmesine fırsat bırakmadan doğrularak tekrar dudaklarına dönünce bir kez daha istekle ona karşılık verirken buldu kendini.
Dudaklarını onunkilerden çekmeden gülümseyerek "Ne zaman uyandın. Yine hiç duymadım." derken Batu doğrulup yanındaki sandalyeye oturmuştu bile. Eğilip ayaklarını yerden kaldırarak kucağına aldıktan sonra oturduğu sandalyede biraz daha kaykıldı ve Lale'ye baktı.
"Artık burada mı kahvaltı ediyoruz?"
"Napayım." diyerek omuzlarını silkti elindeki süt bardağından bir yudum alırken. "Mutfak cehennem gibi sıcaktı."
"E bu kadar şeyi nasıl getirdin buraya?" dedi başıyla masadaki kahvaltılıkları işaret ederek. "Niye böyle yoruyorsun kendini? Bunların hepsini birden buraya taşıyabilmek için kim bilir kaç defa inip çıktın o merdivenleri?"
"O kadar da zor olmadı, yorulsam zaten vazgeçip bırakırdım. Ama tekrar aşağı indirirken bana yardım edersin herhalde?"
Küçük dokunuşlarla ayaklarına masaj yaparken 'olur' anlamında gülerek başını salladı Batu. "Kahvaltımı ellerinle yedirirsen sonrasında ne istiyorsan yaparım."
Kısa bir an için durup bu pazarlığı ciddi ciddi değerlendirirmiş gibi düşündü Lale. Sonra kararını vermiş olacak ki sabah sabah Batu'nun gözünü alan bir gülüşle "Tamam." dedi.
Uyanır uyanmaz ilk olarak bu gülüşü görmek öyle güzeldi ki... Batu bayılıyordu buna.
"Zaten kokteyle annemle abimleri davet ederek bana sürpriz yaptığın için borçluyum hala sana." diyordu bu sırada Lale.
Batu'nun tek kaşı ukala bir tavırla yukarı kalktı. "Pazar gününü yataktan çıkmadan geçirerek o borcu kapatmıştın sen aslında ama kapanmadığını düşünmen işime gelir tabii."
Lale gülerek elindeki bardağı ona doğru uzattı. "Süt ister misin?"
Batu'nun dudakları muzipçe yukarı kıvrıldı yine. "İsterim. Ama oradan değil."
Lale anlamadığını belli eden gözlerle yüzüne baktı. "Ya nereden?"
Batu, gözleri ışıldarken "Buradan!" diyerek hızla uzanıp tshirtünün üzerinden göğüslerini öpmeye başlayınca Lale gülerek çığlık attı, Batu'yu itmeye çalışırken elindeki süt de üstlerine dökülmüştü.
Lale üstünü değiştirdikten sonra, Batu'nun bu tür ani hareketleri haricinde sakin bir kahvaltı ettiler. Batu'nun tembelliği üzerindeydi, Lale ona her şeyi kendi elleriyle yedirdiğinden başını onun göğüslerine koymuş, mümkün olduğunca az hareket ederek karnını doyuruyordu. Hala cumartesi günü kokteylde olanları konuşuyorlardı, Batu bütün gün boyunca çatık kaşlarla Mete ve Lena'nın peşinde dolanan Daniel'ın taklidini yaptıkça Lale gülüp duruyordu. Karşılık olarak o da Batu'yu kışkırtmak istercesine iki gün önce Beril'le Ömer'in Batu'yu sinirlendirmek amacıyla anlattıklarını yeniden gündeme getirince Batu'nun da tadı kaçıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçekleriii
RomanceBirbirlerini hırpalayarak, asla olgunlaşamayan bir aşkla seven, canlarını yaka yaka yeşerip büyüyen bu aşkın beraberinde getirdiği engellerle boğuşurken hayatları baştan aşağı değişen iki insanın güneyin sıcağında geçen hikayesi.