Yolculuk

1K 62 24
                                    


Bütün gücümle sisli ve karanlık ormanda koşarken vücudumdaki her bir kasın yandığını hissediyordum. Nefesimin tıkandığı bir anda kendimi yerde buldum. Yoğun sis tabakası nedeniyle hiçbir şey göremiyordum ve büyük olasılıkla bu yüzden kalın bir ağaç köküne takılmıştım.

Zorla dirseklerinin üstünde doğrulup kafamı yukarı kaldırınca bir çift uzun bacaktan başka bir şey göremedim. Beynim kaçmak için bacaklarıma komut verdiği anda iki yanıma saplanan baltalarla yeniden yer sinmek zorunda kaldım. Saniye geçmeden iki kişi kollarımdan tutarak beni dizlerimin üstüne çökmeye zorladı.

Önümdeki 'şeye' o kadar odaklanmıştım ki beni tutanların kim olduğuna bakmaya fırsatım olmadı. Babamın eski kitabında gördüğüm canavar kanlı canlı bir şekilde duruyordu karşımda. ''Sen... sen gerçek değilsin!'' diye soludum zorlukla. Hava birden buz kesmişti sanki. Nefes almakta zorlanıyordum.

Arkasından çıkan siyah uzuvlarıyla başıma dokunduğu anda daha önce hissetmediğim kadar güçlü bir sancı hissettim. Sanki beynimi aynı anda hem parçalayıp hem de dikiyorlarmış gibi hissediyordum. Bana sonsuzluk gibi gelen birkaç saniye sonrasında benimle işi bitmiş olacak ki başımı serbest bıraktı.

Tüm gücümün vücudumdan çekildiğini hissederek yosunlu zemine yığıldım.

----O----

Panik içerisinde gözlerimi açıp ellerimi hızla başıma götürürken bir yandan da az önce gördüklerimi idrak etmeye çalışıyordum. Sağ bileğimde hissettiğim keskin acıyla bileğimi hızla yatağın üstüne bıraktım.

Bileğimin yarısından çıkan iğnenin battığı yerden hızla kan akmaya başladı. Hemşire durumu fark edip yanıma koşar adım geldi ve yanımızdaki masadan aldığı steril pamuğu bileğime bastırtarak serumun iğnesini tamamen çıkardı. ''Bunu böyle bastırarak tut canım. Değerlerine baktım, normaller. Güzel, nasıl hissediyorsun?''

Aslında hala gördüğüm kâbusun şokundaydım her şey o kadar gerçekçiydi ki. Sanki gerçekten oradaydım, sisin yoğunluğunu, nefes almayı zorlaştıran keskin havayı hala hissedebiliyordum. Yaşadığım dehşet duygusunu es geçerek sadece çok yorgun olduğumu söyledim hemşireye.

Hemşire de sadece kafasını sallamakla yetindi. İçimdeki küçük umut kırıntısına yenilip hemşireye sormaya karar verdim. ''Annem... O kurtuldu?'' Bu sorumun karşılığında hemşirenin suratını büyük bir hüzün kapladı. Sorumun cevabını anlamıştım bile. ''Çok üzgünüm hayatım, annen çıkan yangında hayatını kaybetmiş. Yüreğim ağır suçluluk duygusuyla ezilirken gözyaşlarımı zar zor tutabiliyordum. Hemşire ise gözlerini kaçırıyordu. ''Kız kardeşini getirmemi ister misin?''Başımı aşağı yukarı salladım, konuşamayacak kadar halsiz hissediyordum kendimi.

Birkaç dakika sonra odanın kapısı açıldı ve içeriye Sam girdi. Ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı ve hızlı adımlarla yanıma geldi. Kapı ve yatak arasında pek bir mesafe yoktu, dolayısıyla bir iki saniye içinde yanımdaydı. Yanmış bağıma dikkat ettiği halde zedelenmiş damarımdan haberi olmadığı için canımı yaktı, belli etmemeye çalışsam da ağzımdan kaçan ufak iniltiye engel olamadım. Durumu anlayan Sam ağırlığını diğer tarafa verdi ve başını kaldırıp bana baktı. Onun gözlerine baktığımda artık parlamadıklarını fark ettim. ''Sam, ben... çok üzgünüm... hepsi benim hatamdı.'' Fakat Sam'in neyden bahsettiğimi anlamadığı her halinden belli oluyordu. Açıklama yapmak için ağzımı açmıştım fakat Sam'in arkasından içeri giren doktor kafasını elindeki kâğıtlardan kaldırıp konuşmaya başladı:

''Clarie Storm ve Samantha Storm, iki gün önce evinizde çıkan bir yangında hayatta kalma şansına eriştiniz. Samantha'dan ve nüfus bilgilerinizden öğrendiğimiz kadarıyla yanında kalabilecek bir akrabanız yokmuş. Bu nedenle sizi bir yetimhaneye yerleştireceğiz.'' Sonra da elindeki poşetten bir paket çıkartıp hemşireye verdi. ''Arabanız birazdan burada olur, acele edin.'' Diyerek odadan çıktı doktor.

Safkan Canavar (CreepyPasta OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin