Tartışma

367 37 11
                                    


Karnım acıkmaya başladığında kitabı kapatıp saate göz attım. Neredeyse on ikiye geliyordu. Saatlerce aynı pozisyonda oturmaktan yorulmuş olan eklemlerim kıtırdarken zorla ayağa kalktım. Hala açılmamış eklemlerim yüzünden sarsak adımlarla mutfak kapısına doğru ilerledim. Kapının kulbunu tutmuş tam içeri dalacakken duyduğum konuşmalar beni olduğum yere mıhladı.

''Kızın Zalgo'yla bir ilgisi olduğunu tam olarak bilmiyoruz.'' Ses Masky'e aitti. Kulağımı kapıya dayayıp konuşmaların devamını dinlemeye çalıştım.

''Tarayıcılarım kızın yerini saptayamıyor ki hepimiz bunun bir ilk olduğunu biliyoruz. Zalgo olmasa bile bir bağlantısının olması lazım.'' Ses tanıdıktı fakat tam olarak kim olduğunu çıkaramamıştım.

''Bu konuda Ben'e katılıyorum. Hayatta kalmasını bırak hepimizden bu kadar süre boyunca kaçması imkansız.'' Ses Clock'undu.

Ormanda bulduklarımız şu aptal köpeğin de onunla olduğunu gösteriyor. Zaten o köpekle toplum içine çıkamazsın. Alınma Smile.'' Ses kesinlikle Jeff'e aitti.

''Bu konuyu Slender'la görüşelim, en kötüsü bize bu konu hakkında bir görev verir.'' Bu sefer konuşan kişi Toby'di.

''Eğer ortada Zalgo'yla ilgili bir şey varsa ben de geliyorum. Görev filan anlamam.'' Dedi Clock.

''Eğer Slender senin bu Zalgo'ya olan ilgini öğrenirse ikimiz de mahvoluruz Clock. Bunu biliyorsun değil mi?'' diye sordu Toby. Sesinden saf bir şekilde umutsuzluk akıyordu.

''Biliyorum Toby.'' Dedi Clock. Derin bir iç geçirdikten sonra da ekledi. ''Ve sen de biliyorsun ki eğer sen olmasaydın o Slender denilen aptal yaratığa tek saniye bile katlanmazdım.''

Clock'un sözlerini bir silahın emniyetinin açılma sesi ve Hoodie'nin bağırışı takip etti. ''Efendimle böyle konuşmana göz yumamam!'' Hoodie sözünü bitirdiğinde odadan keskin bir metal sesi ve diğer bütün sesleri susturan bir testere sesi yükseldi.

Sonraki birkaç saniye boyunca gerilim duvarların ardından bile çok net olarak hissedilebiliyordu. Seslerden anladığım kadarıyla Clock'un söylediklerine sinirlenen Hoodie, Clock'a silah çekince Toby de baltalarından birisini Hoodie'ye doğrultmuştu. Testere sesi Ann'den geliyor olmalıydı. Dünkü yemekte sandalyesinin yanında bir testere asılıydı çünkü.

''Toby! Hoodie! Yeter!'' diye bağıran kişi Masky'di ''Ann sende sustur şu testereyi!'' Sözlerini testerenin sesinin giderek alçalıp sonunda susması Ann'in de birkaç özür kelimesi takip etti.

Ayakta kalmaktan isyan etmeye başlayan bacaklarıma uyup kapıyı açarak içeri girdim. (Annie: Başka nasıl girecektin ki zaten? -_-) Kapı eşiğinden adımımı attığım anda başımın yanından geçen metal parçasından kurtulmak için kendimi yere attım. Birkaç saniye yerde soluklandıktan sonra ayağa kalktığımda az önce başımın olduğu yerde bir mermi deliği vardı.

''O da neydi öyle?'' diyerek sessizliğe bürünmüş küçük gruba döndüm. ''Pardon refleks olmuş. Şuan da evde bizden başka kimsenin olmaması gerekiyor da. Seni unutmuşum.'' Diyen Hoodie silahını kemerine sıkıştırmakla meşguldü.

''Neden evde bizden başka kimse yok? Bir şey konuşuyordunuz da onu mu böldüm yoksa?'' diyerek az da olsa ağızlarını aramaya karar verdim.

''Hayır hayır, bir şeyi böldüğün yok. Gelsene.'' Diyerek yanındaki sandalyeyi çekti Ann. Onun yanında ki sandalye de yerimi alırken gözüm bütün masayı kaplayan boş hamburger kutuları gözüme takıldı.

Bu sırada Jeff sandalyesiyle kendisini arkaya doğru ittirerek sandalyesinin arkasını tezgaha yasladı. Ardından tezgaha uzanarak büyük bir poşeti kucağına çekti. Poşetin altını üstüne getirdikten sonra iki tane köpükten paketi masanın üstünden bana ittirdi.

Paketleri açtığımda birisinin içinden hamburger diğerinin içinden de altın gibi kızarmış patatesler çıktı. O kadar güzel görünüyorlardı ki karnımın tekrar guruldadığını hissettim. Ben çoktan önümdekilere girişirken Toby, ''Masky bugün şehre inmiş, bu ziyafetin sebebi o.'' Diyerek açıklama yaptı.

Sağ tarafımdan gelen sese başımı çevirdiğimde bugün Clock'un kolumda açtığı yaralardan birine inen yumrukla gözlerimin karardıını hissettim. ''Hey video oyunlarını sever- Ne oldu şimdi?''

Yıldızları saymayı kesebildiğimde soruyu soran kişinin Ben olduğunu gördüm. ''Sadece bugün Clock'un açtığı yaralardan birine vurdun.''

''Eh, eğer burada kalmaya kararlıysan bu acı miktarı günlük dozun olacak. Sen asıl paçayı düşmana kaptırmamaya bak.'' Sesin geldiği yöne döndüğümde eşikte konuşan kişinin Jeff olduğunu gördüm. Önünde ki iki boş hamburger paketine rağmen bir tane hamburgerin yarısını daha mideye indirmişti.

Ona cevap verecekken Ben'in ceketimi çekiştirmesiyle tekrar ona döndüm. ''Soruma hala cevap vermedin. Video oyunlarını sever misin?''

''Oyununa göre değişir, mesela eskiden hergün Sam'i Mortal Kombat'ta pataklamak en büyük hobimdi.'' Neşeli geçen o günleri hatırlayınca yüreğimin sızlamasına engel olamadım. Ama hem zihnimdeki o iğrenç sese bana işkence etmesi için fırsat vermemek hem de çevrediklerin yanında ağlamak istemediğim için o anları aklımdan uzaklaştırdım.

Ortama yine her zaman ki garip sessizlik çöktüğünde nedeninin ben olduğumu biliyordum. Konuşacakları, tartışacakları ve hatta birbirlerini boğazlayacakları çok fazla konu vardı ,örneğine az önce tanık olmuştum, fakat ben burada olduğum için yapamıyorlardı. Benim bilmemi istemedikleri bir şeyler vardı.

Bir kez daha bilgi edinmeye çalışmaya karar vererek Clock'a sordum, ''Bu gün ormanda vurduğunuz şeyler de neydi öyle?''

Clock cevap vermeden önce endişeli bir şekilde Jeff'e baktı. Bu sırada Jeff kaşları çatık bir şekilde elindeki patatesle önünde ki ketçabı karıştırıyordu. Daha az dikkatli baksaydım kaçırabileceğim kadar ufak bir hareketle kafasını 'hayır' anlamında salladığında Clock bana dönerek ''Bizim de kafamız çok karışık. Olaylar biraz olsun netleşince seni de bilgilendireceğiz. Bize yardımın dokunacak ama ilerde.'' Dediğinde elimde son bir koz kalmıştı.

Eğer Jeff buna cevap vermezsa şimdilik işin peşini bırakacaktım. Sözlerin ağzımdan hangi sırayla çıkacağına karar vermeye çalışırken Jeff sandalyesini ittirerek ayağa kalktı. Fazla zamanım kalmadığını anladığımda acele içinde ağzımdakileri yutup konuşmaya başladım. ''Dün bana odamı gösterirken pencereden gördüğün şeyin ormanda vurduklarınızla bir ilgisi var değil mi Jeff?''

Hala kapıya doğru gitmekte olan Jeff sözlerimle yerinde dona kaldı. Şaşkınlığı bir saniye kadar sürse de ben cevabımı almıştım. ''Sana şimdilik işimize karışmaman söylendi Claire. Üstelik yanımızda dört Proxy var. Bir Proxy adayı olarak biraz daha uysal olman gerektiğini düşünmüyor musun?'' Öfkesini bastırmak istermiş gibi derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam etti. ''Yarın sabah beşte kapının önünde ol senin için birkaç planım var.'' Dedikten sonra itirazlarıma aldırmadan kapıdan dışarı çıktı.

Ben hala ne yazacağımı bilmiyorum lo .-. Herkese iyi okumalar! ^^

Safkan Canavar (CreepyPasta OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin