''Bence görevliler ile nasıl ilgilendiğimizi görmesi için Claire bizimle gelmeli.'' Dedi Masky birlikte eve yürürken. Aramızda asılı kalan birkaç saniyelik sessizlikten sonra Slender'ın ''Tabii, neden olmasın.'' Dediğini duydum. Ardından ortadan kayboldu. Masky, ''Sana ikna ederim demiştim.'' Dediğinde eve varmak üzereydik.
İçeri girdiğimizde Toby, Clock ve Jeff hazır görünüyorlardı. Giyinmiş, silahlarını kuşanmışlardı. Bu halleri ile televizyon izliyor olmaları biraz garip görünüyodu doğrusu. Masky ve Hoodie silahlarını almaya gittiklerinde ben de odama çıktım.
Aldığım yere koyduğum maskeyi alıp boynuma geçirdim. Dün Jeff'in verdiği kılıfları takıp bıçaklarımı yerleştirdim. Her ne kadar kullanamasam da Masky'nin verdiği iki silahı da yanıma alıp aşağı indim.
Herkes hazır gibi görünüyordu. Bahçeye çıktığımızda gri bir Panelvan bizi bekliyordu. Hoodie cebindeki anahtarı çıkartıp arabayı açtı. Şoför koltuğunda Hoodie ve yanında da Masky vardı. Diğerlerimiz arkaya geçtik.
Bu evle bağlantısı olan bir arabadan daha azını beklemeyeceğim üzere her yerde silahlar ve mermiler vardı. Toby çantasından çıkardığı gazeteye göre yolumuzu bulmaya çalışıyorduk. Otelin fazla uzakta olmaması gerekiyordu gerçi. İnternet sitesinde 'Orman manzaralı güzel bir tatil geçirin!' yazıyordu ne de olsa.
Yarım saat boyunca sokaklarda dolaşıp bir sürü geri dönüş yapmış olsak da sonunda oteli bulduk. Altı katlı küçük bir oteldi. Bahçesi yok denebilecek kadar küçük bir alan kaplıyordu. Binanın etrafını olay yeri inceleme ekibinin şeritleri çevrelese de görünürde bizimkinden başka araba yoktu.
Hızlıca arabadan inip içeri girdik. Otelde kalbimin daha hızlı çarpmasını sağlayan bir şeyler vardı. Belki de bir proxy olarak katıldığım ilk görevim olduğu içindi. Birinci katı hızlıca tarayıp merdivenlere yöneldik.
''Oda numarasının 238 olduğu yazıyor. Yani buralarda olması gerek.'' Dedi Toby. Hala elindeki gazeteye bakıyordu. İkinci katın son koridoruna saptığımızda karşımızda tek bir kapı vardı. Bu sırada Toby bize makaleden bir satır daha okudu. ''Öldürülen kadın ve ailesi oldukça zenginmiş ki otelin en pahalı suitlerinden birisinde kalıyorlarmış.''
Clock kapının kulbuna asıldığında kapı bir milim bile yerinden oynamadı. Hayal kırıklığıyla ''Kilitli.'' Diyerek geri çekildi. Hoodie kildin karşısına geçip nişan aldı ve iki el ateş etti. Kilit sallanarak yere düştüğünde eliyle kapıyı hafifçe ittirmesi kapının açılmasına yeterliydi.
Clock heyecanla en önden gittiğinde Toby yüzünden rahatça okunabilen bir endişeyle onu takip etti. Arkasından Jeff girdiğinde Masky bütün gruba seslendi. ''Biz diğer katları da arayacağız. Az sonra yanınıza geliriz.'' Ardında Hoodie ile birlikte merdivenlere yöneldiler.
İçerisi ilk başta gayet normal bir otel odasıydı. Eşyalar yerli yerindeydi. Televizyon, koltuklar, dergiler. Ardından halının üstünde minik kan lekelerini fark etmeye başladım. Lekeler içerideki odaya doğru gidiyordu. Sanki birisi kapıdan içeri yaralı bir şekilde girmiş ve yatak odasına gitmişti.
Yatak odasının kapısını açtığımızda herkesin silahları elindeydi. Jeff kapıyı tekmeleyerek açtığında içeride sadece tek ceset vardı. Cesedin üzerinde de genç bir adam vardı.
Haberlerde sağ kalanın olduğundan söz edilmiyordu bu yüzden şaşırmıştım. Genç adamın saçları kana bulanmıştı. Kadının cesedinin üzerine kapanmıştı. Ağlıyormuş gibi omuzları sallanıyordu ki aklıma kadının iki oğlundan birisi olabileceği geldi. Kayıp cesetleri de sayarsak oldukça mantıklı bir seçenekti.
İçeriye gelen tek ışık perdesi olmayan pencerelern yansıttığı sokak ışıklarıydı. Adamı daha net görmek için yerimi değiştirip karşısına geçince fark ettim. Yaptığı şeyin ağlamakla uzaktan yakından alakası yoktu. Çocuk önümüzde duran kadını yiyordu. Et parçaları ve kan damlaları tişörtünü lekelemişti. Dışarıda bir şimşek çaktı ve çocuğu daha yakından inceleme fırsatım oldu.
Siyah saçlarının iki yanından en az saçları kadar siyah iki boynuz çıkıyordu. Dişleri irilerşerek kulaklarına kadar devam ediyordu. Hatıralar zihnimde uçuşmaya başladığında karşımdakinin kim olduğunu fark ettim, kanım damarlarımda buz tuttu.
Çocuk karşısında olduğumu fark edince kafasını cesedin üzerinden kaldırdı. Çenesi kan içinde kalmıştı. Göz ucuyla hereksin eş zamanlı olarak nişan aldığını görsem de ben hiçbir şey yapamayacak kadar şaşkındım. Gözlerimiz kenetlendiğinde kalp atışlarımın neredeyse duracağını hissettim. Bana bakan gözler Sam'in öldüğü gece beni kurtaran yaratığın gözleriydi. Buz mavisi irisler ve kanla kaplı göz bebekleri.
Ki ben o yaratığın kim olduğunu en başından beri biliyordum. Sanki yüksek sesle söylersem onun yaşadığına gerçekten inanabilirmişim gibi dudaklarımdan fısıltı halinde çıkan ismi havaya karıştı.
''Simon.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safkan Canavar (CreepyPasta OC)
FanfictionEtrafımı çeviren aynalara baktım. Önümde duran yansıma benim yerime kız kardeşime aitti. ''Hepsi senin suçun.'' Tüylerimi ürperten bir kahkaha yankılandı aynaların arasında. Kız kardeşim bir aynadan silinip diğerinde belirirken ona yetişebilmek için...