Sanrılar

337 31 27
                                    



Aynı yoldan geri dönerken saat beşe geliyordu. Adım seslerimize Jack'in çiğneme sesleri eşlik ediyordu. Ormanın ortasında olduğumuz için böyle hissetmem normaldi ama izlendiğimize dair çok güçlü bir hisse kapıldım. Botlarımı bağlamak için yere diz çökmüş gibi yaptığımda Jack, Jeff veya Smile fark etmediler.

Gözlerim kapalı bir şekilde ormanı dinlerken arkamdan gelen hırıltılı nefesleri fark ettim. Aynı saniyede Jack ve Jeff'in adım sesleri durdu. Yeni kazanmaya başladığım reflekslerim doğrultusunda hızla botumdaki (Elime en yakın yer orasıydı.) bıçağı çektim. Nefes seslerinin geldiği yöne bıçağı fırlatacaktım ki ses kesildi ve onun yerini toprağı döven adım sesleri aldı.

Evin ters yönüne hızla koşan insan figürünü takip etmeye başladığımda arkamda Jeff'in olduğunu biliyordum. Önümüzdeki figürü takip ederken başımın yanından geçen metalden korunmak için yana eğildim. Jeff'le aynı anda bıçaklarımızı cismin geldiği yöne doğru fırlattık.

Yosunlar yüzünden zorla yürüyerek bıçakların gittikleri yöne doğru dikkatle gittik. Metal bir şeyin parlaması dikkatimi çektiğinde Jeff'in kolunu çekiştirerek parlayan şeyin yanına götürdüm.

Benim bıçağım kayıp olsa da Jeff bir şeyler vurmuştu. Doğrsu iyi isabetti. Adamı olduğu yere mıhlayan bıçak boğazını deşmişti. Jeff adamın yana diz çöküp göz kapağını kaldırdı. Adamın bütün gözü kıpkırmızıydı. ''Korkak herif, emrindekileri göndermeye bile korkuyor.'' Jeff olanca gücüyle elindeki bıçağı adamın göğsüne geçirdi. Ben onu izlerken o da nefes nefese kalan kadar adamı deşmeye devam etti.

Nefesi kesilmiş bir şekilde ayağa kalktığında Smile adamın bacağını çiğniyordu. ''Eve dönsek iyi olur. Jack diğerlerini uyandırmıştır büyük olasılıkla. Clock paniklemesin şimdi.'' Diyerek evin olduğu yöne dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladı. Onu takip ettiğim süre boyunca ikimiz de tek kelime etmedik.

Jeff evin kapısını yumrukladığında içeriden bir şeylerin düşüş sesi geldi ve ardından kapı büyük bir hızla açıldı. Clock neredeyse tek saniyede Jeff'in boynuna atıldığında ben kafamı içeri doğru uazttım. Toby büyük olasılıkla Clock'un kapıya kadar attığı deparın sonucunda devrilen eşyaları kaldırıyordu.

''Çok korktum! Sakın, sakın bir daha bana haber vermeden bir yere gitmiyorsun. O sürtük sana bir şey yaptı sandım! Bir daha ki sefere ben de geliyorum. İtiraz edersem ağzını kırarım! Duydun mu beni?!'' Jeff gülümseyerek başını Clock'un omzuna gömdü. Birkaç saniye daha öylece kaldıktan sonra Jeff Clock'u omuzlarından tutup kendinden ayırdı. ''Merak etme, ben iyiyim. Ayrıca bana hiçbir şey yapamayacağını sen de biliyorsun Clock. Yanımda...'' Kanıt ararmış gibi etrafa bakındı. ''Claire vardı!'' diye devam etti. Clock gözlerini devirip bir şeyler söylemek için ağzını açtığında kendimi savunmaya hazırdım. Fakat evin içinden gelen ses üçümüzün de dikkatini içeri çevirdi.

''Çok dramatiksiniz.'' Eşikte duran kişi Helen'di. Fakat Dina koluna bir yumruk geçirince susmak zorunda kaldı. Oturma odasına geçtiğimizde herkesin uykudan kalktığını ve toplandığını fark ettim.

Yaptıkları şeyler diğer insanlara göre yanlıştı, çok yanlıştı. Çalmak, öldürmek, o kadar işkence ve kan... Ama onlar bir aileydi. Dış dünyanın ne dediğini umursamayan birbirlerine değer veren kocaman bir aile. O anda daha önce hiç olmadığı kadar evimde hissettim kendimi.

Geniş koltuklardan birisine oturduğumda maskeyi yüzümden çıkarıp boynuma astım. Aile hakkında düşüncelere dalmışken Zero'nun sesiyle kendime geldim. ''Şimdi bize harfi harfine ne olduğunu söylüyorsunuz.'' Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde Pup'un yukarıya örmüş olduğu ağlarda ikisinin de aşağıyı seyrettiğini gördüm. Tek fark Zero baş aşağı sallanıyordu.

Jeff analtmaya başlayacaktı ki onu Ann'nin sesi böldü. ''Onun bu evde ne işi var?!'' Açıkça Dina'yı kastediyordu ve hemen yanında olan Masky'den bir açıklama bekliyordu. Ama Masky'nin cevap vermesini beklemeden testeresini çalıştırdı. ''Rövanşa var mısın tavşancık?''

Dina da kılıcını öne sürerek karşılık verdi. ''Eğer yargılanmaya hazırsan.'' İkisi birbirne girmeden önce Masky Ann'i, Helen de Dina'yı tuttu. ''Kızlar sakin olun bu iş hepimizi ilgilendiriyor. Sonra birbirinizin kafalarını uçurursunuz.'' Dedi Toby

''Toby'nin hatrına bu kez seni bağışlıyorum tavşancık. Kaçabilirsin.'' Dedi Ann testereyi kapatırken. ''Daha önce kafanı uçurduğumu unutma Ann.'' Dina Ann'e doğru bir adım atmıştı ki Helen onu kolundan çekip mutfak kapısıyla arasına sıkıştırınca hamlesi yarım kaldı. Aynı şekilde Masky de Ann'i omuzlarından tutup bir koltuğa oturttu.

''Bir dakika Jack nerede?'' diye sordum. Herkes uyandığına göre eve varmış olmalıydı ama onu henüz görememiştim. Uzun siyah tırnakları olan bir palyaço ellini kaldırdı. ''Buradayım.''

''Hayır hayır senden bahsetmiyor Jack. Yamyam olandan bahsediyor. O geldi değil mi?'' diyerek ne demek istediğimi açıklamış oldu Jeff.

''Odasında, organlarını kendi buzdolabına yerleştiriyor.'' Diyerek karşılık verdi Clock. Jeff başıyla onaylayıp başımızdan geçenleri anlatmaya başladı.

''Claire bir ara durup botlarını bağladı?'' diye sorunca yanıtladım. ''Hayır bir ses duydum onunla ilgileniyordum sadece.''

''Yokluğunu fark edince Smile ile birlikte geri döndük ve Jack de sizi uyarmak için geldi.''

''Evet burada toplanmamızın sebebi o zaten.'' Dedi Toby. ''Biraz daha geç kalsaydınız Clock'u tutamazdım.''

''İyi ki o da peşimizden gelmemiş. Eğer buraya varıp Clock'un burada olmadığını fark etseydim bir de benim kafayı yemiş halimle uğraşmak zorunda kalırdınız.'' Dedi Jeff. Oldukça mutlu görünüyordu.

''Ses yükseldikten sonra sesi çıkaran kişi koşmaya başlayınca onu takip ettim. Jeff de peşimden geldi.'' Birbirimizin sözlerini tamamlayarak olayı anlatmaya devam ettik. ''Bıçak hedefi buldu ama adamın hiçbir suçu yoktu. Gözleri kıpkırmızıydı. Kontrol altındaydı yani.''

Clock oturduğu sandalyeyi itekledi. ''O'nu gördün mü?'' Toby ve Jeff bir süre bakıştılar. En sonunda Jeff başıyla ufak bir hareket yapınca Toby de onu onaylayıp başını sandalyeye gömdü.

''Yani bu Jane'in onunla bir bağlantısı olduğu anlamına mı geliyor?'' diye sordu Hoodie. ''Uzun süre bizden saklanması imkansız. O'nunla bir bağlantısının olması bizim için en kötü seçenek olsa da en mantıklısı da o.'' Diye cevap verdi Ben.

Kafamın içindeki ip yumağını çözmek adına duyduğum güçlü arzu beni öfkelendiriyordu. Kafamın karışmasından nefret ederdim. O yüzden pat diye sormaya karar verdim ''O dediğiniz kişi kim?'' Bu sorumu odaya çöken derin bir sessizlik izledi.

''Açıklamamız seni tehlikeye atabilir. Büyük olasılıkla Slender törende açıklayacaktır.'' Yanıtını aldım Masky'den. Peki eğer kolay yolla söylemeceklerse kendimi tehlikeye atacaktım. ''O dediğiniz kişi Zalgo mu?''

Bu sorumu önceklinden daha derin bir sessizlik takip etti fakat bu fefer ki sessizlik şaşkınlıktan kaynaklıydı. ''Dün gece mutfaktaki konuşmalarınıza kulak misafiri oldum.'' Dediğimde herkesin surat ifadesindeki şaşkınık silinmişti. ''Harika!'' diye bağırdı Toby. ''Mühür olmadan bunu öğerendi ve iradesinin ne kadar zayıf olduğu hakkında en ufak bir fikri yok! Harika!'' Nednen bu kadar sinirlendiğini anlamamıştım. Onlara zarar verecek bir şey yapmak istememiştim.

''Ama bize zarar vermekten çekinmedin değil mi?'' Bu sefer şeytani sesin yerini Sam'in sesi almıştı. Başıma saplanan ağrı ile gözlerim kararırken gördüğüm son şey Sam'in kanlı gözleri oldu.

Tamam şimdi çok süper bir fikrim var! Creepypasta Whatsapp grubu! Eh sanırım kimse numarasını vermek istemez ama eğer katılmak isterseniz bana mesaj atın ve arkadaşlarınıza da haber verin! Herkese iyi okumalar! ^^

Safkan Canavar (CreepyPasta OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin