Çatı Katı

560 49 24
                                    


Saat ikiyi vurduğunda gözlerim acıdığı için kitabı yarıda kesip yanımdaki ufak sehpaya koydum. Gözlerim karşı yatakta yatan Sam'e kaydı. Hemen uykuya dalmasına rağmen zihnindeki kâbuslardan kaçmaya çalıştığını çok iyi biliyordum.

Kendime suni bir karanlık oluşturmak için yorganı kafamın üstüne kadar çekip gözlerimi sıkıca yumdum. Yaklaşık bir saat boyunca bir o tarafa bir bu tarafa dönüp uyumaya çalıştım fakat ne yaparsam yapayım olmuyordu. Gözlerimi her kapattığımda aklıma yangın geliyordu, sanki o korkunç sahneler göz kapaklarımın içine kazınmıştı.

Uyumaya uğraşmanın işe yaramayacağını anladığım anda yorganı tekmeleyerek üstümden attım. Yasak olup olmadığı hakkında hiçbir fikrim olmadığı halde masanın üstündeki yangından bizim dışımızda sağ çıkmış olan tek eşyanın içinde olduğu karton kapıyı kaptığım gibi kendimi odadan dışarı attım.

Hangi odanın nerede olduğunu bilmiyordum yani kendimi birden bire birisinin odasında bulma ihtimalim yüzde elli civarlarındaydı. Fakat ikinci katta bir teras olduğunu biliyordum, gelirken görmüştüm. Şansımı sağdaki koridorun sonundaki çift kanatlı kapıda denemeye karar verdim. Bu kapı ya terasa ya da yangın merdivenine açılıyordu tahminimce.

Koridoru hızlı ve sessiz adımlarla geçip kapıyı en az seviyede ses çıkarmaya özen göstererek araladığımda beni karşılayan gecenin serin ve temiz havası seçimimi doğrulamış oldu. Kapıyı aynı sessizlikte arkamdan kapatarak kendimi gecenin karanlığına teslim ettim.

Tırabzanların yakınlarında geniş ikili bir koltuk ve her iki yanında tekli iki koltuk vardı. Zemine de artık her yerde görmeye alıştığım renkli minderler saçılmıştı. İkili koltuğun önüne bir minder çekip sırtımı koltuğa yasladım ve kutuyu açtım.

Kitabı elime aldığımda parmaklarımın dokunduğu yerler pul pul dökülüyordu. Eski hayatımdan geriye kalan tek şey bu eskimiş ve yanmış kitaptı. Gözyaşlarım kitabın kapağına damlamaya başladığında eriyip birbirine yapışmış sayfaları ayırmaya çalışıyordum. Bulanık görüşümden sadece renkleri ayırt edebiliyordum. Zavallı kitabın zedelenmiş dikişleri birden un ufak olunca sayfalar teker teker zemine dağıldı. Onlarla birlikte ben de dağıldım.

Hıçkırıklarım bir kez daha bedenimin kontrolü ele geçirirken yüreğim ağır bir suçluluk duygusuyla eziliyordu. Zaman kavramını bir kez daha yok oldu ve ben yine belirsizliğe düştüm. Kendime ağlama izni verdiğim süre zarfında hissettiğim acı tüm dünyayı dışarıda bırakıyor, sadece bana özel küçük bir fanusta hazırladığı cehenneminde kavuruyordu.

Arkamdan gelen kapı gıcırtısıyla nefesimi tuttum ve kendi ellerimle ağzımı kapattım. Beni duymuşlar mıydı? Arkama dönme cesaretini gösteremeden kapıdan ikinci bir gıcırtı geldi ve davetsiz ziyaretçimin gittiğini anladım. Gelen herkimse büyük olasılıkla bir ses duyup kontrol etmek için gelmişti fakat koltuğa sırtımı yasladığım için beni görememişti.

Kafamı kaldırıp dolunaya baktım. Okuduğum mitlerle ilgili bir kitapta Ay Tanrıçası Lillith'den bahsediliyordu. Efsaneye göre Lillith Ay'daki sarayından dünyayı izler, geceleri mutsuz veya kırgın insanları gözetir, acılarını hafifletirmiş. Dolunaya bakarak fısıldayarak Lillith'e eğer gerçekten oradaysa yüreğimdeki acıyı dindirmesi veya yardım göndermesi için yalvardım.

Ben gözlerimi geceye dikmişken arkamdan gelen bir sesle yerimden sıçradım. ''Sen de uyuyamadın ha?'' Ani bir refleksle arkamı döndüğümde Simon'ın buz mavisi gözleriyle karşılaştım.

Sadece gözlerine bakıyordum, aşağı yukarı kafamı sallamayı zorlukla becerebildim. Vücudum hala az önce yaşadığı ani adrenalin yüklemesinin şokundaydı. Koltuktan aşağı inip yanımdaki mindere yerleşti. ''İlk gece uyuyamaman normal, seni burada bulmayı bekliyordum zaten. Merak etme, alışacaksın. Buradaki acı azalmaya başlayacak.'' Eliyle göğsünün sol kısmına bastırdı. Kitapları incelerken söylediği sözlerin aynısını söylemesine rağmen, geceden mi bilmem farklı bir tınısı vardı sesinin.

Simon hakkında pek fala bir bilim yoktu. O yanımdayken dikkatimi boğulduğum keder denizinden farklı yöne çektiği için bu fırsatı soru sorarak değerlendirmeye karar verdim. ''Kaza olduğunda, sen kaç yaşındaydın?''

Bu soruyu beklemediği her halinden belli oluyordu. Gözlerini hayretle açtığı birkaç saniyenin ardından gözkapakları yine indi ve bakışlarındaki ruhumu delen soğukluk geri döndü. ''Ben yedi, Amber beş yaşındaydı. Annem ve babam işten geliyorlardı. Kuzenimin doğum günü için halamlara gidecektik. Mutlu bir gündü. Ama eve annem ve babam yerine halam geldi... İşte böyle oldu. Beş yıl boyunca halamlarda kaldık fakat sonra kuzenimin kanser olduğu ortaya çıktı. Onun tedavi masrafları yüzünden Amber'la bana bakamaz oldular. Sonuç olarak buradayız. Tadaa. '' ellerini iki yanında sallayıp sahte bir gülümseme yapıştırdı suratına birkaç saniye 'a'ları uzatmaya ve ellerini sallamaya devam ettikten sonra kolları iki yana düştü ve soğuk ifadesiz suratı geri geldi.

Bunların hepsini bu kadar soğukkanlılıkla anlatmak üstüne bir de bu konu hakkında saçma sapan bir espri yapmak. Ben de böyle olabilecek miydim bu olaylar karşısında? Hiç sanmıyorum...

Soru sorma sırası ona geçince kazanın ayrıntılarını anlatmamı istedi. Fakat ben onun kadar soğuk ve sakin olamıyordum. Ateş sürekli ruhumu ve zihnimi kavuruyor, onun soğukluğuna ulaşmamı imkânsız hale getiriyordu.

''Hepsi, benim suçumdu... Ben... mumu... ben... benim suçumdu...'' diyebildim yalnızca hıçkırıklarımın arasından. Yüzümü avucuma gömüp bir kez daha teslim ettim kendimi belirsizliğe. Simon'ın kollarımı omzumda hissetim, hıçkırıklarım durmak bilmiyordu. Neden ben onun kadar güçlü olamıyordum? Neden en zayıfları hep ben olmak zorundaydım?

''Şşşt, sakin ol. Hepsi geçmişte kaldı tamam mı? Sana yardım edeceğim, bunu birlikte atlatacağız.'' beni yatıştıramaya çalışırken kulaklarımdaki uğultunun arasında duyduğum tek anlamlı cümle buydu. Kafamı kaldırıp ilk defa cesaret ederek kendi isteğimle gözlerinin içine baktım.

''Birlikte?''

Gözyaşlarımın tutkal misali yüzüme yapıştırdığı saçlarımı suratımdan ayırıp geriye tararken yeminini yineledi;

''Birlikte.''

(Peki bölüm biraz kısa oldu ama telafi olarak düşünebilirsiniz^^ Bu arada medyadaki Simon. İyi okumalar ^^)

Safkan Canavar (CreepyPasta OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin