Yaklaşık yarım saat boyunca ormanın ortasında bekliyorduk. ''Bence artık gidebiliriz. Geleceği yok anlaşılan.'' diye homurdandı ağaçtan baş aşağı sarkan Clock. ''Son beş dakika veriyorum gelmesi için.'' diye homurdandı Jeff, aynı sıkkın sesle.
Ann bir kez olsun bizi şaşırtmış ve üstünlüğünü kanıtlayabileceği bir şeye geç kalmıştı. Clock bile ağaçtan inmiş, gitmeye hazırlanırken Ann ağaçların arasından çıktı. Ann'i görünce yüzünü buruşturan Dina Helen'in omzundan indi ve Jeff'in yanına geçti.
Her ne kadar itiraz etsek de Ann'e karşı yapılan bir dövüşte bizim tarafımızı tutmak istediğini söylemiş ve dövüşmek için ısrar etmişti.
''Bak, bak, tavşancık da buradaymış.'' diyen Ann alaylı bir tavırla güldü. Bunun karşılığında Dina kılıcını Ann'e doğrultu ve ilk hamleyi yapması için onu teşvik etti.
Bu sırada Jeff bıçaklarını çekmiş hazır bir halde Ann'in saldırmasını bekliyordu. Pozisyonu o kadar açık duruyordu ki Ann saldırdığı anda geri çekilip arkasındaki sütundan destek alarak Ann'in arkasına zıplayacağı, Ann daha ne olup bittiğini anlamadan ona arkadan saldıracağını görüyordum.
Benimle aynı açığı görmüş olacak ki Clock elleri ile suratını kapatıp kendi kendine homurdanmaya başladı.
''Bu gün seninle işim yok Tavşan.'' diyerek açık bir şekilde Dina'yı sahadan kovdu Ann. Dina buna çok daha fazla sinirlenmiş olacak ki öne doğru bir hamle yaptı. Fakat Jeff, saldırıya geçemeden Dina'yı kolundan tutup Helen'e doğru ittirdi. ''Bugün bırak onu ben halledeyim, geri kalanı senindir.'' diye fısıldadığını duyabiliyordum. Dina ise düşünceli bir şekilde başını salladı ve ardından olabileceği en sinirli haliyle Helen'in yanında ki yerini aldı.
Ann testeresini çalıştırırken sırıtıyordu. ''Başlayalım o zaman.'' Jeff'in planladığı gibi ilk hamle Ann'den geldi. Testeresini geniş bir açıyla ileriye doğru savurdu. Jeff beklediğim hamleyi yapmasa da Ann'in ve testeresinin karşılaştığı tek engel mermer bir sütun oldu.
Bu sırada Jeff oldukça pürüzsüz bir hamleyle Ann'in yanından geçip gitti. Aynı zamanda bıçağını savurarak Ann'in kolunun büyük bir kısmını kesti. Ann'in testere üzerindeki hâkimiyeti neredeyse kayboluyordu ki kendini toparladı.
Testereyi büyük bir güçlü saplandığı sütundan çıkartıp tekrar atağa geçti. Fakat Ann hakkında en büyük sorun kullandığı silahın çok ağır ve hantal, karşısındaki rakibin ise hızıyla ünlü olmasıydı.
Jeff kolaylıkla Ann'e saldırıyor, bıçağının denk geldiği yerlerde derin yarıklar bırakıyordu.
Taktik değiştirmeye karar veren Ann, testeresini Jeff'in bacaklarına doğru savurdu. Bundan da kolaylıkla kaçan Jeff tek bir hamleyle Ann'in sol bacağındaki dikişlerinden birini açtı. Bacağının ani eksikliği Ann'in dengesini büyük ölçüde bozsa da oldukça profesyonel bir hareketle testereyi bacağının yerine koyup ağaçtan destek alarak tekrar saldırdı.
Köşeye sıkışan Jeff bütün kavga boyunca ilk defa hazırsız yakalanmıştı. İki bıçağını da testereye bayamış, bütün ağırlığını Jeff'in üstüne vermiş Ann'i üzerinden atmaya çalışıyordu.
Testere neredeyse Jeff'in boğazına dayanmıştı ki, Jeff'in arkasından çıkan bir çift siyah uzuv Ann'i Jeff'in üzerinden fırlatıp attı. Gördüklerinin şokunda olan –Jeff ve Ann dâhil- hiç kimseden ses çıkmıyordu.
Fırlatılmanın etkisiyle arkasındaki ağaca çarparak yere düşen Ann testeresini düşürdü. Jeff tek bir hamleyle Ann'in işini bitirebildi, fakat o bile olanların şokundaydı.
Ardından o tanıdık ve ürkütücü ses herkesin beyninde çınladı. '' Sana verdiğim görevleri yerine getirmeyeceksen şuan sahip olduğun rütbenin bir anlamı yok!''
Herkesten daha fazla afallamış görünen Ann'i ilk defa böyle görüyordum. Gerçekten ihanete uğramış gibi görünüyordu. Slender sadece Ann'e bir şey söylemiş olacak ki Ann üzgün bir ifadeyle başını sallayıp, ''Peki efendim.'' diyerek karşılık verdikten sonra hemen yanında duran bacağını yerden alarak Slender'a doğru ilerledi.
İkisi de ortadan kaybolduktan sonra Clock zıplayarak Jeff'in yanına geldi. ''Onu ne güzel benzettin öyle!'' Aramızda en çok sevinen kişi Clock gibi görünüyordu. Diğerlerimiz ise oldukça düşünceli görünüyorduk. Herkesin aklından planlar geçiyor, birbirlerine bakıyordu.
O sırada karşımda dikilen Simon'ı gördüm. Yetimhanede kullandığımız işaretlerle ''Biraz gezintiye çıkacağını'' söyledi ki bu da Ann ve Slender'ın nerede olduğuna bakacağı anlamına geliyordu. Bende ona aynı formda dikkatli olmasını söyledikten sonra Simon koşar adım arkasındaki ormana daldı. Gözden kaybolmadan önce tamamen dönüştüğünü, dört ayak üstünde insanüstü bir hızda koştuğunu görebiliyordum.
Tekrar dikkatimi gruba çevirdiğimde herkes olanları daha sonra düşünmeye karar vermiş, kutlama yapıyor gibi görünüyordu. Herkes aynı neşe ile üstü örtülmüş tedirginlikle eve döndü.
MİLLET SONUNDA HER ŞEYİ TAMAMLADIM!! Evet o heyecanlı cümleyi yazdığıma göre ClapsLock'u kapatıyorum. ÖHÖM. Tamamdır.
Kötü haberlerim var. Aslında o kadar kötü değil, en azından benim için. Çünkü artık ne yazacağımı biliyorum! Yani yine ufak bir planlama yaptım. Ve önceden söylediğim final çok daha yakınmış ._. Ama size finalin güzel olacağının garantisini veriyorum! -umarım-
Herkese iyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safkan Canavar (CreepyPasta OC)
FanfictionEtrafımı çeviren aynalara baktım. Önümde duran yansıma benim yerime kız kardeşime aitti. ''Hepsi senin suçun.'' Tüylerimi ürperten bir kahkaha yankılandı aynaların arasında. Kız kardeşim bir aynadan silinip diğerinde belirirken ona yetişebilmek için...