İş Üstünde

340 35 2
                                    

Karanlık içerisinde ve sessizliğin eşliğiyle geçen dakikalar sonra suyun sesini duydum. Cırcır böceklerinin sesleri suyun sesiyle katışıyor, ortaya oldukça hoş bir melodi çıkıyordu. Biraz daha dikkatli dinleyince bir insanın konuştuğunu fark ettim. Kafamda asılı olan maskeyi yüzüme geçirdim.

''Az sonra yatarım sen git.'' Konuştuğu kişinin sesini duyamamış olsam da adım seslerini duyabiliyordum. Jack ve Jefff iki büyük ağacın arkasına saklanınca ben de onları taklit ederek üçüncü ağacın arkasına saklandım. Jeff Jack'e dönerek bir takım el işaretleri yaptı. Jack de karşılık olarak parmağıyla havada bir daire çizdi.

Bu işaretleri ve bakışmaları bana da öğretecekler miydi yoksa onlarla vakit geçirdikçe benim mi öğrenmem gerekiyordu henüz kestirememiştim. Jeff bıçağını ağzına alarak altında durduğu ağaca tırmanmaya başladı.

Yaprakların arasında gözden kaybolana kadar onu izledim. Ardından çalıların arasına gizlenerek Jack'in yanına gittim. ''Şimdi ne olacak?'' diye fısıldadım.

''Sadece bekle, sesi duyduğumda sana da haber vereceğim.'' Sesinde zorlandığına işaret eden bir ton vardı. Sanki bir şeye saldırmamak için kendini zor tutuyordu. Aynı yolu kullanarak kendi ağacımın altına geri döndüm.

Birkaç saniye sonra bir şeyin yere düştüğünü duydum. Ardından aynı adamın sesini. Fakat bu fefer sesi katıksız bir korku taşıyordu. ''Hey sen de kimsi-'' Sözlerini bıçağın ete girişi ve kanın çakıl taşlarına dökülüşünün çıkardığı sesler kesti.

Gözlerimi Jack'e çevirip bahsettiği sesin bu olup olmadığını sorarcasına baktım ve o da karşılık olarak eliyle ilerlememi işaret etti. Emrine uyup hızla yerimden fırladığımda karşılaştığım manzara neşemi yerine getirmeye yetmişti.

Boğazı kesilmiş adam Jeff'in kollarının arasına yığılmıştı. Hala çırpındığını fark ettim ve Jeff'in adama son kez duyacağı kelimeleri söylemesini izledim. ''Uykuya git.''

Jeff ve 'artık ölü' olan adamın arkasında bir çadır vardı. Tepelerinde Jeff'in atlamış olması muhtemel olan dalı gördüm. Jack çadıra doğru yürürken ben de onu takip ettim. Jeff'in önünden geçince bileğimi tutmasıyla yerimden sıçradım. ''İlk adım neydi Claire?''

''Pozisyon al.'' Cevabımın doğru olduğunu bileğimi bırakmasıyla anladım. Karşılığında bacağıma bağlı bıçaklarımdan birini çekip çoktan çadıra girmiş olan Jack'in peşinden hızlı adımlarla içeri daldım.

Yerdeki iki uyku tulumunun içinde bir kadın uyuyordu. Jack kadının ağzını eliyle kapattığında kadın panikleyerek boğuk bir çığlık attı ve gözlerini dehşetle açtı. Jack zaten elinde olan neşteri kadının boğazına dayadı. ''Tek bir ses çıkartırsan sonucuna katlanırsın. Anlaştık mı?''

Kadın boğazına dayalı olan neşterden dolayı kafasını sallayamasa da onayladığını belirten boğuk bir ses çıkardı. ''Güzel. Uslu kız. Claire dışarıdaki çantadan kol bandını getirir misin?'' Jack'le tanıştığımdan beri ilk kez benimle nazik konuşmuştu.

Dışarı çıktığımda kafamı kaldırmama fırsat olmadan içeriden gelen patırtılar yüzünden çantayı aldığım gibi içeri geri girdim. Kadın yerde baygın yatıyordu. Jack ise elini sağa sola sallayarak saydırmakla meşguldü. ''Elimi iyi ısırdı sürtük...''

Onu görmezden gelerek çantanın içindeki halatı ve koli bandını çıkardım. Halatı Jack'e attım ve banttan kadının ağzını kapatacak kadar bir parça kopardım. Kadının ağzını bantlayınca Jack'le birlikte kadının ellerini ve ayaklarını bağladık. O sırada içeriye Jeff girdi. Üstü başı kan içinde kalmıştı. ''Ne durumdasın Jack?'' diye sordu. Sesinden eğlendiği çok kolay anlaşılıyordu.

''Açım.'' Bu tek kelimeyi söyleyişi bile duruma ne kadar zor katlandığını açıkça gösteriyordu. Jeff birkaç saniyelik duraksamadan sonra ''Dışarı getirin onu.'' Diyerek çadırdan çıktı. Jack kadını omzuna atınca ikimiz birlikte dışarı çıktık.

Ay ışığının net bir şekilde aydınlattığı çakıl taşlarının üzerine kadını bıraktı Jack. ''Jeff ben ötekiyle ilgileneceğim daha fazla dayanamıyorum. Sen Claire'i al.'' Diyince Jeff kafasıyla onayladı.

''Şimdi... Seni buraya bu işler hakkında birkaç şey öğrenmen için getirdik.'' Diyerek kadının yanına diz çöktü Jeff. ''Kurbanlarını öldürmeden işkence etmek istiyorsan derin olmayan kesikler atman gerekiyor ve hayati yerlerden uzak duracaksın. Mesela ben kurbanlarımın suratlarına gülümseme kazımayı çok severim. Bu onları daha güzel kılıyor.'' Diyerek elindeki bıçağı yavaş ve acılı bir şekilde kadının sol yanağına batırmaya başladı.

Bıçak ete gömüldükçe kadın daha fazla çırpınıyordu fakat bu Jeff'in umrunda bile olmadı. Kadının yanaklarını boydan boya kestiğinde kadın konuşabildiği kadar merhamet için dileniyordu. Jeff gülümsemesini kazırken bandı da kesmişti ki bu yüzden çok ses çıkartıyordu.

''Şimdi... Çok ses çıkartıyor bu. İşini bitirmeyi sana bırakıyorum.'' Diyerek bıçağını elime tutuşturdu. Gözlerimi ona çevirdiğimde parmağıyla boğazı boyunca hayali bir çizgi çekti.

Ne yapmam gerektiğini anladığımda kalp atışlarım hızlandı. Heyecanın damarlarımda dolaştığını hissedebiliyordum. ''Bu onun suçu, daha dikkatli olmalıydı.'' Diye fısıldadı zihnimdeki ses. İlk defa bana sataşmıyordu. İlk defa sesle aynı fikirdeydim.

Hissettiğim hafifleme duygusuyla bıçağı kadının boğazına sapladım. Kadıın gözleri sanki mümkünmüş gibi daha fazla açıldı. Bıçağı yavaşça etinde kaydırıken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. ''Hepsi senin suçun.'' Diye mırıldanan sesin bana mı zihnimdeki sese mi ait olduğunu kestiremedim. Sıcak kan hiç bitmeyecekmiş gibi ellerime akarken bir süre sadece kadını izledim. İnsanların ölüm anlarını seviyordum. Gözlerindeki parıltının soluşu, ruhunun cesedini terk edişini muhteşem buluyordum.

Omzumda hissettiğim ellerle kendime geldim. Arkamı döndüğümde Jeff bana gururla bakıyordu. Bir katilden çok çocuğu mezun olan bir anneye benziyordu. Birbirimize tuhaf tuhaf bakmaktan vazgeçtiğimizde Jeff, ''Jack istediklerini alsın da gidelim.'' Diyerek yerden kalktı.

Kalkmam için uzattığı elini tutarken ''Jack'in istedikleri?'' diye sordum. İlk başta ne diyeceğini bilemez gibi baktıktan sonra konuşmaya başladı. ''Jack... nasıl desem... yamyam.'' Ardından tepkimi ölçmek ister gibi yüzüme bakı.

''Sanırım zaten biliyordum. Her neyse, cesetleri nasıl taşımayı planlıyor?'' diye sorduğumda az tepki verdiğim için biraz şaşırmışa benziyordu. Bu daha çok sevinmeme neden oldu.

''Orası beni değil Jack'i ilgilendiriyor.'' Diyerek yerden aldığı yassı bir çakıl taşını göle fırlattı. Taş üç kere sekerek suya gömüldüğünde Jack'in sesini duyduk. ''Hey! Soğutucu buldum!'' Sonraki saniyeleri takip eden hışırtılar içinde Jack çadırdan elinde büyük mavi bir termosla çıktı.

Jack kestiği bütün parçaları termosa koyarken Smile yerde bir kol çiğniyordu. İkisinin de işi bittiğinde geldiğimiz yoldan tekrar ormana daldık.

Ben yine ne yazacağımı bilmiyorum :P Herkese iyi okumalar! ^^

Safkan Canavar (CreepyPasta OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin