Hastane şehir dışındaydı, yolumuz biraz uzun olduğu için Amber uyuyakalmıştı. Ben ise hala olanlara bir tepki veremiyordum. Sanki annemi kendi gözlerimle görmezsem yaralı olduğuna inanmayacaktım.
Yolda geçen iki buçuk saatin ardından sonunda hastanenin bahçesine varabilmiştik. Amber'ı uyandırmamaya özen göstererek arabadan indim. Halam telaşla önümüzden yürüyor, bense hala Amber uyanmasın diye çabaladığım için yavaş yürüyordum.
Birbirinin aynısı beyaz koridorlardan geçip en az duvarlar kadar beyaz bir kapının önünde durduk '637' numaralıydı. Kapının altından artık görmeye alışık olduğum simsiyah dumanlar sızıyordu.
Halama dönüp baktığımda eliyle girmemi işaret etti. Tek elimle kapıyı açtım ve ayağımla arkamdan kapattım.
Annem bembeyaz yatağın üstünde oldukça huzurlu görünüyordu. Etrafını çevreleyen siyah dumanlarla garip bir şekilde uyumlu görünüyordu.
Amber'ı yatağın yanındaki kanepeye yatırdım. Biraz huzursuzca kıpırdandı ama sonra arkasını dönüp uykuya geri döndü.
Annemim yanına oturup elini tuttum. Onun başına gelemezdi bu, annem melek gibiydi. Herkese karşı daima iyi davranmıştı. Gözyaşlarım annemin elini ıslatmaya başladığında kafamı karnına dayayıp kendime ağlama fırsatı sundum.
"Şimdi uyu canımın içi,
Sadece kapat gözlerini.
Her zaman yanında O'nun sesi,
Korur seni gölgeleri.
Öğrenmen lazım gerçekleri,
Ancak o zaman açarsın kafesini.
Senin yanın O'nun yeri,
O'nun karanlık gölgeleri,
O'nun kırmızı gözleri."
Annemin sesini duyduğum zaman göz yaşlarım birden kesilmişti. Şarkı bittiğinde kafamı kaldırıp ona baktım.
Yüzünde oldukça huzurlu bir gülümseme vardı. Gözleri boşluğa dikiliyken konuşmaya başladı. "Ben şimdi O'nun yanına gidiyorum Simon. Yakında O senin için de gelecek oğlum. Hakkındaki gerçekleri öğren oğlum." Sesi cümlenin sonuna doğru kısıldı ve cümlesi bittiğinde gözlerindeki ışığın solduğunu gördüm.
Arkamda kıvrılan gölgeleri hissettiğimde hızla arkamı döndüm. Bedenimi anneme siper etmeye çalışıyordum çaresizce.
Karşımda duran varlık şimdiye kadar görmediğim bir şeydi. Simsiyah dumanlardan oluşan bedeninin üstünde bir sürü kırmızı ağız vardı. Boynuzlarının altındaki kırmızı gözleri doğrudan gözlerime bakarken zihinsel bir ağırlığın alrında ezildiğimi hissettim. Kulaklarımda oluşan ağır çınlama gözlerimin kararmasına neden oldu. Annemin yanına düştüğümde gördüğüm tek şey karanlıkta parlayan bir çift kırmızı göz oldu
Bu da Simon'ın Zalgo ile tanışmasıydı! Simon'ın sandığınızdan karşık bir geçmişi var. (Aslında o kadar da karışık değil ya, en azından Claire'inkinden karışık değil :D) Herkese iyi okumalar! ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safkan Canavar (CreepyPasta OC)
FanfictionEtrafımı çeviren aynalara baktım. Önümde duran yansıma benim yerime kız kardeşime aitti. ''Hepsi senin suçun.'' Tüylerimi ürperten bir kahkaha yankılandı aynaların arasında. Kız kardeşim bir aynadan silinip diğerinde belirirken ona yetişebilmek için...