Bacaklarımı tekrar hissedebildiğim zaman dizlerimin üzerine çöktüm. Yüzümü kapatan maskeyi çıkarttığımda gözleri ve ağzı normal haline dönmeye başlamışlardı.
''Sen bu çocuğu tanıyor musun?'' dedi Jeff ama o anda cevap veremeyecek kadar şok içindeydim. ''Claire?'' Simon'ın sesi benim ki gibi fısıltı halindeydi.
''Öldüğünü sandım! Sam ve Amber...'' dediğimde başını cesede eğince konuşmayı kestim. ''Sam öldü mü?'' dedi. Amber'dan konuşmak istemediği çok belliydi.
''Siz gittikten sonra Sam'i ve beni aldılar. Aslında biz yoktuk planda. Hepsi benim merakım yüzünden oldu.'' Simon tamamıyla insana dönüşmüştü. Pençeleri kısalıp normal tırnaklara dönüşmüş, boynuzları yok olmuştu. Gözleri normale dönmüştü ve dişlerini derisi sarmıştı.
Elinin tersiyle ağzını sildi ve ayağa kalktı. Ne yaptığımı pek bilmesem de ben de onunla birlikte ayağa kalktım. ''Az önceki halimden korkmadın mı Claire?'' diye sordu. Sanki korkmamış olduğuma inanamıyordu.
Başımı iki yana salladım. ''Ben düşündüğün kişi değilim Claire. Beslenmek için insan yiyorum. Adını sürekli unutup durduğum bir canavarın oğluyum. Ya da o hayali bir yaratık ve ben iyice kafayı yedim. Gerçekleri ayırt edemiyorum artık.'' Sesi sinirli çıkıyordu. Ama öfkesinin bana karşı olmadığını biliyordum. O sadece kendisinin bu durumda olmasına sinirliydi.
Cesedin üzerinden atlayıp yanına geldiğimde kendisine dokunmamamı ister gibi birkaç adım geriledi. ''Neler yaşadığını tahmin edebiliyorum Simon. Ama yalnız olmak zorunda değilsin. Daha bir saat önce ailem hakkında öğrenmemiş olmayı dilediğim şeyler öğrendim. Ama hala onlarla birlikteyim. Onlar benim ailem oldular. Yalnız olmadığımı gösterdiler.'' Dedim elimle arkamda olduklarını görebildiğim Toby ve Clock'u işaret ederek.
''Hey cidden bizimle gelebilirsin. Yamyam olmanın bir sorun olduğunu düşünüyorsan evde yamyam olan birisi daha var.'' Dedi Clock. Yavaş ama emin adımlarla bize yaklaşıyordu.
''Tabii bunu Slender'la konuşmamız gerek biliyorsunuz değil mi?'' dedi Masky. Bütün katları taramış olmalılardı. Açıkçası umduğumdan kısa sürmüştü.
Clock'un gözlerini devirdi. ''Her neyse.'' Sonra aklına yeni gelmiş gibi bir tavırla konuşmaya başladı. ''Adını sürekli unuttuğun bir canavarın oğluyum mu dedin az önce sen?'' Simon neden bu kadar önemli olduğunu anlamamış bir ifadeyle başını salladı.
Clock Simon'ı omuzlarından tutarak kana bulanmamış tek duvarın önüne götürdü. Ne anlatmak istediğini anlamıştım. ''Babam ve Lordum Zalgo için...''
''Evet, babam olduğunu iddaa eden yaratığın ismi buydu.'' Clock'un gözleri parlıyordu. Toby hayal kırıklığına uğramış bir şekilde başını ellerine gömdü. ''Harika ya cidden harika.'' Dediğimde bütün gözler bana döndü. ''Babamla aynı kaderi paylaşacağıma inanamıyorum.''
''Nede odun fabrikasında öleceğini düşündüğünü anlamadım.'' dedi Simon. Tabii ya kimseye neler öğrendiğimi anlatmamıştım. ''Daha sonra açıklarım.'' diyerek konuyu kapattım.
''Bu çocuğu eve götürürsek hiçbirimiz hayata kalamayız haberiniz var mı?'' dedi Toby. Kendisinden çok Clock'u düşündüğünü biliyordum.
''Simon gelmiyorsa beni de unutabilirsiniz.'' Dedim. ''Sevdiğim birini arkamda bırakmaktansa Slender'la yüzleşirim.'' Bu tepkime hiç kimse hazırlıklı değildi sanırım. ''Hayır bekleyin, Lazari de Zalgo'nun kızı. O evde kalıyorsa Simon neden kalmasın?'' dedi Jeff.
''Ayrıca hepimiz Jack'in Zalgo ile olan bağlantısını biliyoruz. Slender'ın da bildiğine bahse girerim.'' Dedi Clock. Simon'ın bizimle gelebileceği için çok mutluydum. Çünkü yeni katıldığım bu aileyi de bırakmak istemiyordum.
''Erken dönsek iyi olur o halde.'' Dedi Masky. Hep birlikte merdivenlere yöneldik. Birinci kata ulaşmıştık ki koridordan hızla geçen bir gölge Simon'ın dikkatini çekti. ''Hey, sağ koridorda birisi var.'' Dediğinde herkes silahlarını çekmişti.
Koridora sapıp ilerlerken elektriklerin kesilmesiyle dona kaldık. ''İntikam zamanı.'' Dedi bir kadın sesi. Gözlerim daha karanlığa alışmadığı için hiçbir şey göremiyordum. Ama Simon'ın elimi tutan elinin değiştiğini hissedebiliyordum. Tırnakları uzayarak pençelere dönüşmesine rağmen elimi bırakmamıştı.
Önümden bir gölgenin geçtiğini gördüğümde körlemesine bıçağımı savurdum. Acı dolu çığlık sesi ve üstüme sıçrayan kan hedefi vurduğumu gösteriyordu. Birkaç saniye sonra görüşüm düzeldiğinde etrafı taradım. Bütün grup doğaçlama bir şekilde bir çember oluşturmuş, sırt sırta vermiştik.
Koridorun sonunda siyah saçlı, maskeli bir kız duruyordu. Kızın iki yanından köpek ve insan karışımı yaratıklar geçiyor hızla bize doğru geliyorlardı. Grup ikiye ayrılarak sağ ve soldan gelen dalgalarla boğuşmaya başladı.
Bu sırada Jeff büyk bir nefretle kıza saldırmıştı. ''Peşimi bırak Jane!'' İkisi dans edermiş gibi birbirlerini öldürmeye çalışıyorlardı. ''İntikamımı almaya yeminliyim biliyorsun Jeff. Hem bu sefer Lordum için de buradayım.''
Demek Jeff'in anlatığı Jane buydu. Kızın intikam istemekte hakkı vardı ama kazanamayacağı bir savaşa girmeyi ona yakıştıramıyordum. Karşımdan gelen yaratığın karnına bıçağımı sapladım. Biraz duraksamıştı ama bu darbenin onu durdurduğunu söyleyemezdim.
Pençelerinden birini omzuma savurduğunda kaçmakta geç kaldım. Omzumda oluşan büyük acı patlaması ile görüşüm kararırken kemerime asılı olan diğer bıçağı çektim. Yaratığın arkasından dolanıp bir bıçağımı boynunun sağ tarafına sapladım.
Yaratığın boyu benden uzundu. Aramızda elli santim gibi bir fark vardı. Yerden güç alarak zıpladım ve ayaklarımı sırtına dayadım. Aynı zamanda başka bir bıçağı boynunun sağ tarafına sapladım. Hala canavarın sırtına dayalı olan ayaklarımdan güç alarak kendimi arkaya doğru ittirdiğimde canavarın başı gövdesinden ayrılmış oldu.
Sırtımı duvara dayayıp omzumu kontrol ettim. İki tane derin yarık vardı ama çok geçmeden kapanacaklarına emindim. Gözlerim koridoru taradığında herkesin yaratıkları biçtiğini gördüm. Clock ve Toby birlikte hareket ediyorlardı. Hoodie silahlarını kullanıyor Masky bıçaklarla ona yardım ediyordu. Jeff ve Jane ölümcül danslarına devam ediyorlardı.
Gözlerim Simon'ı bulamadığında kalbim bir saniye için durdu. Gruba tekrar göz gezdirdiğimde koridorun sonunda olduğunu gördüm. Yaratıklardan biri onu devirmiş, boynunu ısırmaya çalışıyordu. Zamanında asla yetişemezdim ama deneyebileceğim bir şeyim vardı.
Kemere asılı olan silahı çekip nişan aldım. Canavar sürekli hareket etse de elimden geldiğince düzgün tutuyordum silahı. Kurşunun Simon'a isabet etmemesini umarak tetiğe bastım. Canavarın omzuna denk gelen kurşun bir saniyeliğine olsa da dikkatini dağıtmıştı ki bu Simon'a yeterdi. Pençesinin tek hamlesiyle yaratığın başını gövdesinden ayırdı ve arkasından gelenleri öldürmeye devam etti.
Bu sırada Jeff durmadan Jane'e saldırıyordu. Kızın iki kolu da oldukça derin çiziklerle doluydu. Buna karşılık Jeff'in yanağı derince çizilmiş, kanıyordu. Jeff ataklarına devam ederken Jane'i arkasında ki pencereye doğru sürüyordu. Kız köşeye sıkıştığında Jeff zafer kazanmış bir ifadeyle bıçağını Jane'in boğazına dayadı. ''Uykuya git Jane.''
Bıçak tam eti kesecekken Jane hiçbirimizin beklemediği bir hamle yaparak kendini pencereden aşağı bıraktı. ''Bundan sonra uyuma Jeffery. Uyanamazsın.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safkan Canavar (CreepyPasta OC)
FanfictionEtrafımı çeviren aynalara baktım. Önümde duran yansıma benim yerime kız kardeşime aitti. ''Hepsi senin suçun.'' Tüylerimi ürperten bir kahkaha yankılandı aynaların arasında. Kız kardeşim bir aynadan silinip diğerinde belirirken ona yetişebilmek için...