Ayağa kalkıp yanıma yaklaşıyordu ki daha önce orada olduğunu fark etmediğim kapı duvara çarparak hızla açıldı. Odanın karanlığından beyaz ışığa adım atan 'canavarın' simsiyah pençeleri ve aynı renk saçları vardı. Kafası öne eğik olduğu için yüzünü göremiyordum fakat pençelerinden damlayan kan beni yerime sindirmeye yetmişi. Bir iki adım sendeleyerek bize yaklaştı ardından hiç beklemediğim bir şekilde kafasını kaldırıp çığlık atmaya başladı.
Gözleri gerçekten korkunç görünüyordu. İrisi buz mavisi rengindeydi fakat insanlarınkinden çok kedileri andıran bir şekildeydi. Gözlerinin beyaz olması gereken yerler kırmızıydı. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti ki arkamdan bir iki el silah sesi duyuldu.
Kafamı geriye doğru çevirdiğimde ateş açan kişinin Matt olduğunu gördüm. Canavar pençelerini yüzüne siper ederken arka ayaklarından aldığı güçle kendini Matt'in üzerine savurdu. İki sedyenin arasından hızla geçerken sol pençesinin bir şeyleri kestiğini duydum. Gözlerimi açınca kopan şeylerin beni lanet sedyeye bağlayan halatlar olduğunu fark ettim. Ne yapmaya çalıştığını anlayınca kolumdaki serumu söküp sedyeden indim.
Bu sırada kolumdaki yarığı kontrol ettiğimde karşıma çıka tek şey morluktu. Bununla daha sonra ilgilenmeye karar vererek Mark'ı aramaya koyuldum. Demir kapıdan çıkmadığını biliyordum, odada da yoktu bende şansımı canavarın çıktığı kapıdan denemeye karar verdim.
El yordamıyla duvarda bulduğum ışık düğmesini açınca karşıma çıkan manzara korkunçtu. İç organlar ve kanlar duvarları boyamıştı. Yerde yatan ceset tanınmaz hale gelmişti fakat cesedin hemen bir iki adım ilerisinde duran kafayı görmek benim için yeni bir şok dalgası yarattı.
Karşımda duran ceset Molly'nindi. Mark sanki Molly hala yaşıyormuş gibi onu kucağına almış sıkıca sarılıyordu. Odanın girişinin hemen yanında duran masadan el çabukluğuyla iki makas kaptım, Mark hala benim odada olduğumu fark etmemişti.
Onu yakasından tutarak havaya kaldırdım ve ardından aynı şiddetle duvara fırlattım. Bir şeylerin kırıldığını belli eden bir ses eşliğinde yere düştü Mark. Kafasını kaldırıp bana delirmek üzere olduğunu gösteren bir ifadeyle bakınca içimden gelen gülme isteğini tutmamaya karar verdim. O delirmek üzere olabilirdi fakat şöyle ufak bir ayrıntı vardı ki ben çoktan delirmiştim.
Sam'e yaptıkları tek tek gözümün önünden geçerken Mark bana durmam için yalvarmaya başladı. O sırada içimdeki bütün bağlar koptu ve Mark'ın üzerine atladım. Elimdeki makaslar dokuları ve organları keserken akan kan huzur vericiydi. Makasları çekip gözlerine sapladığımda Mark acı içerisinde çığlıklar atıyordu ve bu benim daha çok kahkaha atmama sebep oluyordu. Makasları çevirip gözlerini beynine bağlayan sinirleri kopardım ve makasları çekerek göz çukurlarını küçük kırmız boşluklar haline getirdim.
Ardından kulağına eğilip beni duymayacağını bilmeme rağmen fısıldadım; ''Hepsi senin suçun.''
Evet, Claire sonunda delirdi :D Normalde bu bölümü akşam yayınlayacaktım fakat Laywa'nın ısrarı nedeniyle en kısa zamanda yazdım XD Ha, unutmadan ilk kapak hiçbir zaman içime sinmemişti de değiştirmek istedim. Yenisi hakkında da düşüncelerinizi yazarsanız çok mutlu olurum^^ (PS: Laywa, seviliyorsun.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safkan Canavar (CreepyPasta OC)
FanfictionEtrafımı çeviren aynalara baktım. Önümde duran yansıma benim yerime kız kardeşime aitti. ''Hepsi senin suçun.'' Tüylerimi ürperten bir kahkaha yankılandı aynaların arasında. Kız kardeşim bir aynadan silinip diğerinde belirirken ona yetişebilmek için...