Siyah Mercedes mezarlık yoluna doğru ilerlerken arabanın tekerlek sesleri gecenin ürkütücü sessizliğini delip geçiyordu.
Araba durduğunda şoför aşağı inip arka kapıyı büyük bir saygıyla açmıştı. Kapı açıldığında aşağı inen heybetli adamın bütün ağırlığı havada ki gerginliği katbekat artırıyordu.
Kendinden emin adımlarla ilerlerken ayağıyla bastığı kuru yapraklar acıyla hışırdıyordu. Bir iki adımdan sonra önüne geldiği büyük demir kapıya baktı.
Demir kapıya asılan büyük tabela onu her seferinde heyecanlandırıyordu.
Kara Mezarlık.
Dudakları tehlikeli bir açıyla yukarıya doğru kıvrılırken gece, bütün sessizliğiyle bu adamı seyrediyordu.
Yanındaki adamı hızla demir kapıyı açıp saygıyla eğilirken uzun boylu adam umursamazca kapıdan geçti.
Henüz bir iki adım ilerlemişlerdi ki uzaktan görünen el fenerinin zayıf ışıkları adama doğru geliyordu.
"Demir Maske?" diye titrek bir ses duyulduğunda el fenerinin ışıkları oldukça yaklaşmıştı.
"Buraya gel!"
Adamın ürkütücü sesi el fenerini tutan adamın tüylerini diken diken ederken, bu adamdan korktuğu her halükârda belli oluyordu.
Adam sonunda geldiğinde elinde ki el fenerini kapatıp geceyi sadece Ay ışığının aydınlatmasını sağladı.
"O, nerede?" diye sordu olabildiğince sert ve tok bir sesle.
"Bebeğini kaybettiği için psikolojik tedavi görüyor. Tımarhaneye yatırıldı." dedi adam ürkek bir sesle.
Yüzünü ifadesiz tutmaya çalışsa da şuan kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Şu an karşısında ki adamın yalan söylediğini gayet iyi biliyordu.
İçinde sarsılmaz bir nefret büyürken yüzü hala ifadesizdi.
"Mezarı nerede?" diye sordu nefret dolu bir sesle.
"İleride ki büyük çınar ağacının hemen altında." diye cevapladı tedirgin bir sesle. Şuan korkusunu tarif edebilecek tek kelime yoktu.
Adam birşey söylemeyip hızla patika yolda sert adımlarla ilerledi. Sisli havanın sert rüzgarı estiğinde ağaç dalları büyük bir gürültüyle yapraklarının gücünü konuşturuyordu.
Ay, bütün gücünü kullanarak karanlık havayı aydınlatırken adamın içinde zerre korku yoktu. Çünkü o hiçbir şeyden korkmazdı.
Büyük çınar ağacının altına geldiğinde hızla gözlerini etrafta gezdirdi. Gözleri bir noktaya takılırken isimsiz ve küçük bir mezarın, aradığı mezar olduğunu fark etti.
Donuk bakışlarla mezarlığa bakarken kötü hisleri gün yüzüne çıkıyordu. Acımasız bir kahkaha atıp nefretle küçük mezara baktı.
Ağaçlar da gezinen küçük sincaplar bu kahkahayla etrafa kaçınırken sert bir rüzgar esip ağaç dallarını şiddetle sallandırdı.
Adamın bütün acımasızlığı bedenini sararken yemin etti.
"Sana yemin ederim ki, intikamımı alacağım!"
Bu bağırışın üzerine sert bir rüzgar daha eserken artık kimse, ihanetin kollarına düşen bu adamı durduramazdı. Kimse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal Kız
Teen FictionUmursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ver. ;D Kapak Tasarımı: @BurhanAkgun