Matematik denklemini defterime yazıp incelemeye başladım. Logaritma? Lanet olsun! Daha ikiyle ikiyi toplayamayan bir öğrenciydim. Şimdi gelmiş matematik mi çalışıyordum? Evet ironiye gel.
Hiç bir zaman matematik dersinde başarılı olamamıştım. Hatırladığım en yüksek not 7. sınıftayken 70 alışımdı. En düşük ise 0! Yani bildiğimiz sıfır!
Oflayarak matematik defterimi ve kitabımı kaldırdım. Yarın sınav vardı, ve ben yine düşük alacaktım. Yada almayacaktım çünkü yanımda oturan bir adet zeki Güney buna müsaade etmezdi. Umarım. Kollarımı çalışma masasına yaslayıp kafamı üzerine koydum.
O geceden sonra birdaha Furkan'la konuşmamıştık. Çünkü okula gelmemişti. Arkadaşları da gelmemişti. Bir an okulu bıraktıklarını sanmıştım fakat sonra Yudum'u arayıp sorunca işleri olduğunu söylemişti.
O geceden sonra, sabah uyandığımda Furkan'ın evindeydim. Galiba. Ama Furkan yoktu. Sanırım erkenden çıkmıştı, ya da akşam gitmişti.
O geceye dair hiç birşey hatırlamıyordum. Sadece sahilde Furkan yanıma gelmişti. Bende onu kovmuştum. Ben? Furkan'ı kovmuştum?
Günlerdir yoktu ve ben onu özlemiştim. Beni azarlamasını, kızmasını hatta hakaret etmesini bile özlemiştim. Ama bir söz vardı, 'Onsuzum ama gurursuz değilim.'
Kimi kandırıyordum? Şuan yanımda olsaydı sarılırdım. Matematik defterimin üzerinde ki barbie kıza kötü kötü baktığımda o bana gülümseyerek bakıyordu.
"Ne gülüyorsun?" diye sordum kızgınlıkla. Cevap vermediğinde kaşlarımı çatarak bakmaya devam ettim.
Oflayarak kafamı iki elimin arasına aldım. Sanırım deliriyordum. Furkan hangi delikteyse çıkıp gelmeliydi! Kabaca esneyip saçlarımı karıştırdım. Çantamı hazırlayıp masanın üzerinde ki defterleri dolabıma yerleştirdim.
Ayağımda ki pandufları sürüyerek yatağa doğru ilerledim. Komidinin tarafına gidip yatağa oturdum. Telefonu elime alıp kontrol ettim ama hiç birşey yoktu. Ne bekliyordum ki?
Ayağa kalkıp yatağın örtüsünü kaldırırken komidinin üzerine bıraktığım telefonun bildirim sesi geldi. Hızla yatağa oturup telefonu elime aldım. Mesaja girdiğimde Furkan'dan gelmiş olduğunu gördüm.
Herzaman ki sahile gel.
Kaşlarım çatıldığında, mesajı yazıp yolladım.
Bu saatte mi? Gelmiyorum ben uykum var.
Cidden parmağımı kıpırtadacak halim yoktu. Buradan sahile kadar mı yürüyecektim? Oldu başka? Onu özlemiştim ama... Tekrar mesaj geldiğinde açıp baktım.
En az 100 tane kızı bu saatte buraya toplamam bir mesajıma bakar, aptal kız.
Gözlerim irice açılırken hızla ayağa kalktım. Uyku felan kalmamıştı. Hızla mesajı yazıp yolladım.
Sanırım bana ihtiyacın var. Anlıyorum seni. On dakikaya oradayım.
Ne? Seni kıskandığım için hemen geliyorum diyemezdim değil mi? Telefonumu pijamamın cebine koyup kapıya doğru ilerledim. Bir an dönüp pencereye baksamda oradan inemeyeceğimi biliyordum.
Odamın ışığını kapatıp koridora doğru ilerledim. Annemlerin odasının önünden geçerken parmaklarımın ucunda yükselip minik adımlarla ilerledim. Cidden! Bu saatte neden çağırıyordu ki?
Bahçeye çıktığımda derin bir nefes alıp müştemilatın arkasından dolanıp bahçe kapısından da çıktım. Kaldırıma geçip hızla ilerledim. Sahile yaklaştığımda denize küçük taşlar fırlatan Furkan'ı gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal Kız
Teen FictionUmursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ver. ;D Kapak Tasarımı: @BurhanAkgun