"Banyodaki eşyalarını aldın mı?"
Doğrulup Furkan'a olumsuz bir bakış attım. Valizimi toplarken kapıda dikilmiş beni izliyordu. "Getirir misin?" diye rica ettim. Gözden kaybolduğunda pencereye kısa bir bakış attım. Biyolojik babam birazdan burada olurdu. Onu sadece bir kez görmüştüm. O da facebook profilini incelerken..
"Al bakalım."
"Teşekkür ederim, gitmeme bu kadar hevesli olacağını düşünmemiştim," dedim alıngan bir tavırla. Furkan'ın getirdiği kişisel bakım eşyalarımı valizime sıkıştırırken Furkan bozulmuştu bile.
"Simay ne alakası var? Cidden böyle düşünüyor musun?"
Tabi ki de düşünmüyordum. Gülümseyip ona döndüm. Minik adımlarla yanına vardığımda kollarımı boynuna sarıp bedenine yaslandım. Kolları belimdeki yerini alırken, "Düşünmüyorum," dedim.
Dudaklarıma doğru uzandığında kapı zili çaldı. Umursamayıp beni öpmeye başladı. Az sonra geri çekildim. Çünkü gelen biyolojik babamdı büyük olasılıkla ve onu daha fazla bekletmem aramızdaki ilk etkileşimi kötü etkileyebilirdi. Valizimi Furkan aldı, sırt çantamı ve hırkamı alıp onu dışarıya kadar takip ettim.
Siyah Audi gördüğüm ilk şeydi. Sonra içinden bir adam çıktı ve bize doğru geldi. Evet babamdı. İçten içe heyecanlandığımı fark ettiğimde sakin olmaya çalıştım.
"Merhaba," diyerek elini önce Furkan'a uzattı. Daha önce tanıştıklarına dair bir izlenime kapıldım. Ah! Tabi ki tanışmışlardı; Mila. Kafamdaki düşünceleri kovalayıp adamı inceledim. Yakışıklı ve karizmatik bir havası vardı. Saçları gür ve siyahtı. Esmer bir adamdı. Dişleri düzgün ve beyazdı. Fit bir vücudu, sağlıklı bir yaşam sürdüğü belli olan canlı bir yüzü vardı.
"Simay," dedi. Sesi ise tok ve hoştu.
"Merhaba," dedim bakışlarımı kaçırarak. Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
"Merhaba. Kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Konuşacak çok şeyimiz var ve vaktimiz de bol ama ben yine de teşekkür edeyim."
"Ne için?" diye sordum anlamayarak. Herhangi bir samimiyetsizlik ya da yapmacıklık sezmedim. Lakin bir sıcaklık duyduğumda söylenemezdi. Oldukça nötrdüm.
"Bana bir şans verdiğin için, benimle yaşamayı kabul ettiğin için."
"Annemi kırmak istemedim." demekle yetindim. Bu yabancının annemi tanıması hatta bir çocuk peydahlayacak kadar çok yakından tanıması bana ilginç geliyordu. Çünkü bu adam bana büsbütün yabancıydı. Ama teknik olarak bir o kadar da yakın.
"Seni yalanlarla büyüten anneni mi?" diye sordu. Öylece kaldım. Açıksözlülüğü beni dumura uğratmıştı. Ne diyeceğimi bilemedim.
"Ayakta dikilmeye devam mı edeceğiz?" diye araya karıştı Furkan. Bravo akıllı çocuk, iyi zamanlama!
"Haklısın, Furkan. Kızım biz artık gidelim."
Kızım mı? Ciddi misin? Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum ve biyolojik babam eşyalarımı arabaya koyduktan sonra kendisi de arabaya geçtiğinde vedalaşmak için Furkan'a döndüm.
"Sık sık ziyaretine gelirim," dediğinde gülümsemek üzereydim ki kafamda çakan şimşekler buna engel oldu.
"Sen mi? Hiç gerek yok bence, hiç gelme. Ben gelirim senin yanına," diye atıldım hemen. Anlamayarak kaşları çatıldı. Gözlerime dolan kıskançlık ifadesi anlamasına neden olurken Mila oradayken ziyarete gelmesini, tabi ki istemeyeceğimi bir kez daha düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal Kız
Teen FictionUmursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ver. ;D Kapak Tasarımı: @BurhanAkgun