-Bölüm 29-

12K 537 68
                                    


İyi Okumalar.

"Biz... Elimizden geleni yaptık. Fakat buraya geldiğinde zaten çok fazla kan kaybetmişti..."

Devamını duyamıyordum. Kulaklarım uğulduyordu. Sırtımı arkamda ki duvara yaslayıp destek almaya çalıştım.

İstemsizce gözlerimi kırpıştırdım. Birdaha aptal kızımın gözlerine bakamayacak mıydım?

Ölmüş müydü?

Sanki... Nefes alamıyordum.

Derin'in çığlıkları boş koridorda yankılanırken bir hemşire gelip onu sankinleştirmeye çalışıyordu. Sanırım aramızda durumu ilk fark eden oydu. Kimse inanmıyordu. O... Ölemezdi.

"Hemen telaşlanmayın lütfen..." Bakışlarımı hızla doktora çevirdim. Ne demişti?

"Devam edin!" diye tısladım.

"... Simay Hanım ölmedi. Ameliyat gayet iyi geçti. Birazdan yoğun bakıma alacağız..." Duraksadı ve derin bir nefes aldı. "... Uyanmasını beklemekten başka çaremiz yok."

Yutkundum. Ya uyanmazsa?

Ameliyathanenin kapısı açıldığında hızla bakışlarımı o tarafa çevirdim.

Soluk teniyle, ölüm meleğini andıran yüzü birbirine karışmıştı. Sağ kolu sedyeden aşağı sarkmıştı. Gözleri kapalıydı. Tamamen savunmasız görünüyordu.

Derin bir nefes aldım. Uyanmasını beklemekten başka çaremiz yoktu. Ve o uyanacaktı.

....

72 SAAT SONRA.

Üzerimde ki örtüyü hafifçe kaldırıp uzandığım yatakta doğrulmaya çalıştım. Komidinin üzerinde ki telefonumu alıp saate baktım.

01:30 PM.

Bakışlarımı pencereye çevirdiğimde güneş kavurucu sıcaklığıyla gökyüzünün tam ortasında duruyordu. Günlerdir Simay'ın odasının önünde beklemekten mahvolmuştum ve en sonunda bir yere çökmüştüm.

Her zaman olduğu gibiydi. Yorgunluktan bu hastane odasında uyuya kalıyordum. Fakat en fazla 20-30 dakika uyuyabiliyordum. Çünkü bilincim rahatsız bulutların üzerindeydi. Ve ben doğru dürüst uyuyamıyordum.

Hep, yan odada uyuyan Simay'a bir şey olacak korkusuyla gözüme adam gibi uyku girmiyordu. Huzursuzdum.

Saçlarımı karıştırarak odadan çıktım. Yine tam kadro koridorda dizilmiş oturuyorlardı. Gözlerimi devirdim. Bu kadar kalabalığa gerek yoktu.

"Cidden! Her gün burada bekleyecek misiniz?" diye sordum ters bir sesle.

Derin, kafasını bana çevirip ters ters bakarak konuştu. "Biz onun en yakın arkadaşlarıyız! Tabiki de bekleyeceğiz."

"Kafeteryaya falan inin. Gözüm görmesin sizi." dedim umursamaz bir sesle. Her gün burada kalabalık oluşturmalarına gerek yoktu.

Derin tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken Doruk elinden tutup ayağa kalktı. Bana bakıp başını olumlu anlamda salladıktan sonra koridora doğru yürümeye başladılar.

Diğerlerine baktığımda onlarda yavaş yavaş yerinden kalkıp uzaklaştılar. Derin bir nefes alıp Simay'ın odasının penceresine doğru ilerledim.

Uyuyordu. Sanki sonsuz bir uykuya gömülmüştü ve bir daha uyanmayacaktı. Rüyasında ne görüyordu da uyanmamakta ısrar ediyordu acaba?

İçerde ki hemşire elinde tuttuğu dosyaya bir şeyler yazıyordu. Tekrar bakışlarımı ona çevirdim.

Aptal KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin