Merhaba. Bugün, hastahaneden çıkışımın ikinci günü. Kendimi hiç olmadığım kadar berbat hissediyorum... Daha kötüsü olamaz.
"Heves bile ağladı Simay! Görmeliydin. Heves ya.. O bile ağladı."
Bakışlarımı yatağımın ucunda oturan Derin'e çevirdim. El ve kol mimiklerini kullanarak heyecanla konuşuyordu.
"Tatlım sana söylüyorum?" Tepki vermediğimi fark ettiğinde bunları söylemişti.
Boş bakışlarımı ona çevirdim. Ne söylemişti? Heves'in bile ağladığından bahsediyordu. Sanırım.
"Yanlız kalmak istiyorum," diye mırıldandım bakışlarımı diktiğim noktaya donukça bakarken.
"Anlıyorum.. Ama ben senin için çok endişelendim. Yani... Dört gün önce kalbinin durduğuna gözlerimle şahit oldum. Bu çok kötüydü. Seni çok seviyorum Simay. Beni bırakma lütfen."
Oturduğu yerden kalkıp yanıma oturdu ve yanaklarıma hafif bir öpücük bıraktı. Sesinden ağlamak üzere olduğunu anlamıştım. Kollarını belime sardı ve sarıldı. Fakat ben tepki veremiyordum.
Sadece Derin'e değil kimseye tepki vermiyordum. Hastahaneden çıktığımdan bu yana konuştuğum kelimelerin toplamı bir elin parmaklarını geçmezdi. Bir şeye ihtiyacım olduğunda ya da konuşmam gerektiğini hissettiğim durumlarda bir iki kelime mırıldanıyordum.
"Gitsen iyi olacak."
Derin geri çekilip bana şaşkınlıkla baktı. Muhtemelen az önce söylediklerimi anlamaya çalışıyordu.
"Simay lütfen kendine gel. Eskisi gibi olalım." Ona alaylı bir bakış attım. Ben mi eskisi gibi olacaktım? Ellerimde Murat'ın kanı, üzerime sinen kan kokusu varken, ben eskisi gibi olacaktım?
"Eskisi gibi?" diye sordum.
"E-evet."
"Ben katilim Derin! Benim için kendini tehlikeye atan insanın katiliyim! O gece..." duraksadım ve derin bir nefes alıp, o gecenin zihnimde yer edinmesine izin verdim.
"... O gece onu yaralı bir hâlde bırakıp gitmemeliydim. Sonunda ölüm olsada onun yanında kalmalıydım. Onun yerine ben ölmeliydim..."
Yorgun gözlerimin dolduğunu hissettiğimde ağlamamak adına hiç bir girişimde bulunmadım. Zaten geceleri kâbuslarımdan dolayı, gündüzleri ise yaşadıklarım ve Murat'ın ölmesi durumundan sürekli ağlıyordum.
"Git artık. Ciddiyim. Yanlız kalmak istiyorum," dedim kesin bir sesle. Dışarı çıkmasını umuyordum. Aksi tâkdirde kalbini kırabilirdim.
"Seni seviyorum," diye mırıldanıp yanağıma bir öpücük daha bıraktı ve gözyaşlarını silip ayağa kalktı. Kapının kapanma sesini duyduğumda sırtımı yatağımın başlığına yasladım ve bakışlarımı pencereye çevirdim.
Hava soğuktu ve akşam 20:00 sularıydı. Ellerimi açıp avuçlarıma baktım. Birkaç yara izi dışında hiç bir şey yoktu. Sanki o gece yaşananları derimin altına hapsetmiş gibiydi. Ellerimde ki kan izleri aklıma gelince bedenimden bir elektrik akımı geçti.
Hayatımın en berbat günlerini yaşattığı için Doğan Karahan'a teşekkür etmeliydim. Ciddiyim. Daha kötüsü olamazdı. Fiziksel hasarlar geçip gidiyordu, yaralarım yavaş yavaş kapanıyordu. Fakat ruhumda ki yaralar kapanmayacak kadar çok derin ve umutsuzdu.
Murat'ın ölümü herşeyi daha da zorlaştırıyordu. Ölü bedenine dair ortada tek bir kanıt yoktu. Dolayısıyla kendimi ölmediğine ikna etmeye çalışıyordum. Fakat polisler, aramayı bırakalı 24 saat olmuştu. Umut kesilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal Kız
Teen FictionUmursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ver. ;D Kapak Tasarımı: @BurhanAkgun